Yaşam hakkımızı savunalım, sınıf mücadelesini yükseltelim!

Artık olağan zamanlarda değiliz. Bu nedenle işçiler hızla örgütlenerek, temsilcilerini seçmelidir. Bu temsilciler üretimin planlanmasından alınacak sağlık tedbirlerine kadar tüm karar süreçlerinde yer almalıdırlar. İşçi sınıfının sağlığını, onurunu, kazanımlarını, geleceğini koruması bu alanda gösterilecek inisiyatifle doğrudan bağlantılı olacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Mart 2020
  • 08:51

Dünyanın gündeminde koronavirüse karşı mücadele, salgının yayılmasını önleme, yaşanacak tahribatı azaltma gibi konular var. Bu mücadele için her devlet kendine göre bir “önlemler paketi” açıkladı. Doğal ki, aynı şey Türkiye için de geçerlidir. Bu arada virüsün “demokrat olduğu, sınıfsal ayrım yapamadan insanlara bulaştığı söylemi” de almış başını gidiyor. Bu safsataya göre virüs sınıf ayrımlarını ortadan kaldırmıştır. Elbette bu kaba bir sahtekarlık. Virüsün kendisi ayrım yapmasa da kapitalizm sınıflı bir toplumdur. Böyle bir toplumda ise sınıflar arasında eşitlikten söz edilemez.

Rejim emekçileri yok sayıyor

Sermayenin vurucu gücü olan AKP-saray rejiminin sözcüleri, salgınla etkili bir mücadele yürüttüklerini vaaz ediyorlar. Test yapmayarak hastaların sayısını az gösteriyor, herkesi evinde oturmaya çağırıyor, sorun 65 yaş ve üstü vatandaşlardan kaynaklanıyor algısı yaratmaya çalışıyorlar. Zor duruma düşecek kapitalistleri kurtarmak için 100 milyar liralık bir paket açıkladılar.

‘Salgınla etkili mücadele’ dendiğinde işçi sınıfı ve emekçiler yok sayılıyor. Ortada kaba bir riyakarlık var. İktidar, toplumsal serveti üreten işçileri-emekçileri arsızca yok sayıyor. İnsanlara evde oturun diyorlar, ancak fabrikalar, işletmeler, maden ocakları gibi yerlerde yüzlerce işçinin bir arada çalışmasına dair tek kelime etmiyorlar. Halen milyonlarca işçinin-emekçinin çalıştığı bu alanlarda kayda değer bir önlem almadılar. Öte yandan toplu işten atmalar, ücretsiz izinler konusunda da bir icraat yok. Söyledikleri tek şey, “çalışanları işten çıkarmayın.”

Bu söylemin gerçek hayatta bir karşılığı yoktur. Zira toplu işten atmalar ya da ücretsiz izin dayatmaları günden güne artıyor. Rejim, işçileri kapitalistler ve koronavirüsün insafına terk etmiş bulunuyor. AKP dalkavuğu Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay bile, “20 yıldır yanında çalışan işçiye 20 gün cebinden ücret ödesen ne olur? Dünyanın sonu mu gelir? Lütfen işçi çıkartmayın” diye kapitalistlere yalvarmak zorunda kalıyor.

Bu çark kırılmalıdır

AKP-MHP koalisyonu, kapitalistlerin artı-değer çarkı dönmeye devam etsin diye milyonlarca işçiyi salgınla baş başa bırakıyor. İşçilerin hastalanması ya da ölmesi bu koalisyonun umurunda değil. Kapitalistler mecbur kalmadıkları sürece üretimi sürdürüyor. Üretime ara verdiklerinde ise, ya işten atıyor, ya ücretsiz izin dayatıyor ya da çalışılmayan günleri yıllık izinden sayıyor. İş iktidar ve kapitalistlere kalırsa bu kepazelikten başka bir şey olması mümkün değil. İşçi sınıfı kenetlenip mücadele ederek bu rezil çarkı kırabilir. Bundan başka bir yol da yok zaten.

Gıda, ilaç, temizlik gibi sektörler dışında üretimin durdurulması, bu sürede ücret ya da hak kaybının önlenmesi, üretimin/hizmetin devam edeceği işletmelerde çalışanlar için gerekli önlemlerin alınması, ancak mücadele ile iktidara kabul ettirilebilir.

İşçi temsilcileri karar süreçlerinde yer almalı

Artık olağan zamanlarda değiliz. Bu nedenle işçiler hızla örgütlenerek, temsilcilerini seçmelidir. Bu temsilciler üretimin planlanmasından alınacak sağlık tedbirlerine kadar tüm karar süreçlerinde yer almalıdırlar. İşçi sınıfının sağlığını, onurunu, kazanımlarını, geleceğini koruması bu alanda gösterilecek inisiyatifle doğrudan bağlantılı olacaktır.

İşçiler somut taleplerle iktidarın karşısına çıkmalı

Sorunlar somut olduğu kadar talepler de somut olmalıdır. Önlemlerin saptanması/denetlenmesi kapitalistlerin insafına bırakılmamalı, işyeri komiteleri aracılığıyla bizzat işçiler tarafından denetlenmelidir. Bu bağlamda şu talepler yükseltilmelidir:

- Zorunlu olmayan üretim ve hizmet alanlarında üretim durdurulmalı, işçiler tam ücretli izine çıkarılmalı.

-İşten atmalar yasaklanmalı, iş garantisi sağlanmalı, kısa çalışan işçilere tam ücret ödenmelidir.

-Çalışmak zorunda olanlar için üst seviyede koruyucu önlemler alınmalı, çocuklarının bakımı için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

-Üretimin devam ettiği işletmelerde iş saatleri kısaltılmalı, 6 saatlik iş günü, 30 saatlik çalışma haftası uygulamasına geçilmelidir.

İşçiler, emekçiler ve yoksullar için:

-Tüm sağlık sistemi kamulaştırılmalı, herkese parasız ve eşit sağlık hizmeti sunulmalıdır.

-Savaş, silahlanma ve her türden lüks tüketime yönelik harcamalar derhal kesilmeli. Kaynaklar gıdaya, barınmaya, sağlığa, eğitime harcanmalıdır.

-Kriz gerekçesiyle ihtiyaç maddelerindeki her türlü fiyat artışı önlenmeli, hijyen için ihtiyaç duyulan ürünlerin üretimi arttırılarak, herkese ulaşması sağlanmalıdır.

-Herkes için ulaşılabilir, ücretsiz test imkânı sağlanmalı.

-Her türlü toplanma, gösteri ve protesto hakkı korunmalı. Bu hakkın kullanılması kararı organizatörlere bırakılmalıdır.

- Salgın sürecinde tüm yoksulların barınma (su, elektrik, ısınma), beslenme, temizlik vb. ihtiyaçları kamu kaynaklarından karşılanmalıdır.

-Toplumsal fonlarda biriken paralar kriz gerekçesi ile kapitalist tekellere peşkeş çekilemez. Birikmiş paralar toplumun ihtiyaçları için harcanmalı, tekelci grupların elinde birikmiş sermayeye de el konulmalıdır!

İLİŞKİLİ HABERLER