AKP iktidarı emekçileri ölüme terk ediyor

Emekçiler salgından korunma, işten atılmama, temel ihtiyaçların salgın süresince devlet ve sermayedarlar tarafından karşılanması, ulaşılabilir ücretsiz sağlık hizmeti gibi yaşamsal sorunlarla boğuşurken, T. Erdoğan’la müritleri kokuşmuş rejimlerinin bekasını düşünüyorlar.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Nisan 2020
  • 13:46

Temel hak ve özgürlüklere dokunulmadan, işçi ve emekçilerin ücretli izne çıkarılarak sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine yönelik tartışmalar haftalardır ülkenin gündeminde. Koronavirüs salgınının hızla yayılmasının önüne geçmek için bu önlemin şart olduğu konusunda bir mutabakat var. İradesiz “Bilim Kurulu” üyeleri bile artık bunu dile getiriyor. Ancak AKP-saray rejiminin başı T. Erdoğan buna izin vermiyor. Şu ana kadar atılan bütün adımlarda ayak sürüdü. Bundan dolayı salgın hızla yayılıyor, ölenlerin sayısı günden güne artıyor.

Zorunlu işlerde çalışanlar istisna olmak kaydıyla sokağa çıkma yasağının uygulanması için yükselen talepler, sarayın kalın duvarlarını delemiyor. Yapılan icraatlar, dinci-faşist rejimin gündemi ile geniş emekçi kitlelerin gündeminin birbirine zıt olduğuna işaret ediyor. Emekçiler salgından korunma, işten atılmama, temel ihtiyaçların salgın süresince devlet ve sermayedarlar tarafından karşılanması, ulaşılabilir ücretsiz sağlık hizmeti gibi yaşamsal sorunlarla boğuşurken, T. Erdoğan’la müritleri kokuşmuş rejimlerinin bekasını düşünüyorlar. Bu ise, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin sorunlarının/taleplerinin yok sayılmasını kaçınılmaz kılıyor. 

“250 bin kişi gözden çıkarılabilir”

AKP şefinin döne döne tekrarladığı “üretimin, ihracatın çarkları dönmeye devam edecek” sözleri, salgına karşı gerekli önlemlerin neden alınmadığını açıklıyor. Zira belli bir süre için alınacak sokağa çıkma kararı, zorunlu alanlar dışında sömürü çarklarının bir süreliğine durmasını gerektiriyor. Evde kalacak işçilerin-emekçilerin ise en azından asgari ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Bunu ne kapitalistler istiyor ne saray rejimi göze alıyor. İşsizlik sigortasında biriken 130 milyar lirayı bile gasp eden bu rejim, bir de 1 buçuk milyar lira bağış topladık diye “müjde” veriyor utanmadan.

Emekçilerin evde kalıp salgından korunması gerekirken, saray rejiminin başka planları var. AKP kurulduğunda T. Erdoğan’ı emperyalistlere pazarlayan Cüneyt Zapsu adlı kapitalist, açık bir mektupla rejimin planlarını pervasızca ilan etti. Ortalama bir hesaplama yapan bu AKP kurucusu, üretim devam ederse tahminen 250 bin kişinin öleceğini, sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi durumunda ise, ekonomik kayıplardan dolayı faturanın daha ağır olacağını söylüyor. T. Erdoğan’ın avukatlığına soyunan bu zat hem kapitalistlerin hem saray rejiminin olaya nasıl baktığını gözler önüne seriyor.

Alınan her önlem için, işçiler/çalışanlar bu kapsamın dışındadır diye ilan ediyorlar. Bu ise sömürü çarklarının dönmesi uğruna hem işçilerin hem yakınlarının koronavirüse yem edilmek istendiğini kanıtlıyor. T. Erdoğan’la C. Zapsu’nun verdikleri ortak mesaj açıktır: “üretimin/ihracatın çarklarının durmasını göze alamayız. O halde 250 bin kişiyi gözden çıkarmaktan başka seçeneğimiz yok.” 

Riyakarlık dorukta

AKP şefine bakılırsa, dünyada koronavirüs salgınına karşı en iyi hazırlığı faşist tek adam rejimi yapmış. Gerçeklerin bu iddianın tam tersini göstermesi onu zerre kadar ilgilendirmiyor. O, kokuşmuş rejimine övgüler dizip AB’ye saldırarak siyasi rant devşireceğini hesaplıyor. Ne halkın can derdine düşmesi ne emekçilerin geçim kaygısı umurunda.

Riyakarlık kampanyasını başlatan AKP şefi, beslediği medya ordusunu, Diyanet gibi bir aparatı, müftülükleri, C. Zapsu gibi tetikçi kapitalistleri, maaşlı trolleri sahaya sürerek yalan/riyakarlık taarruzuna geçiyor. “Batı bile çöktü biz ayaktayız.” “Dünyadan daha iyi durumdayız” gibi zırvaları piyasaya sürüp, emekçilerin başına açtığı felaketi örtebileceğini var sayıyor.

Rezil siyasi hesaplar

Salgına karşı önlemler almak yerine Suriye’ye savaş ilan eden dinci-faşist rejim, salgın başlayınca ne yapacağını şaşırdı. Sarayda muhafaza altına alınan AKP şefi, yaptığı ilk açıklamada olayı idrak etme kapasitesinden yoksun olduğunu gösterdi. Seçim meydanlarına çıkmış gibi vaaz vererek işe başladı. Salgına karşı önlem almanın hem talan rejimi için masraflı hem kapitalistlerin artı-değer çarkının bir süreliğine de olsa durmasını gerektirdiğini anlayınca toplumu kutuplaştırma saldırısına kaldığı yerden devam etti.  

Rejim, yine aynı rejim olduğunu kanıtladı. Yine ırkçı, yine mezhepçi, yine din istismarcısı, yine zorba, yine emekçi düşmanı. Başka türlü yönetmesini bilmediği için koronavirüs salgını felaketini de fırsata çevirme hesapları yapıyor. Ne halkın sağlığı, ne ölenler, ne ölecekler umurunda. Sömürü çarkları dönsün, kokuşmuş saray rejiminin bekası korunsun da gerisi teferruat. Nitekim artık sağlık bakanından çok, saldırgan-faşist üslubuyla mideleri bulandıran içişleri bakanı ortalıkta boy gösteriyor. Yani rejim, koronavirüs salgınını “yönetmeyi” daha çok polisiye önlemlere havale etmek istiyor.

Hak verilmez alınır

T. Erdoğan AKP’sinin salgın krizini yönetme biçimi, işçi sınıfı ve emekçilerin hiçbir koşulda bu rejimden medet umamayacağını bir kez daha kanıtlamıştır. Yalana, demagojiye, riyakarlığa dayalı propagandanın bir hükmü yoktur artık. Ne büyük yalanlar, ne şoven milliyetçilik ne ilkel dinci safsatalar vahim tablonun üstünü örtebilir. AKP-saray rejimi bu kirli araçlarla işçi sınıfı ve emekçileri koronavirüs salgınının kurbanı olmaya razı etme derdine düşmüştür.

Salgın koşullarının yarattığı belli zorluklara rağmen emekçilerin taleplerini rejime kabul ettirmeleri ancak mücadele ile mümkün olabilir. Üretimden gelen gücün kullanılması başta olmak üzere, verili koşullara uygun her aracı kullanarak mücadele etmekten başka bir çıkış yolu yoktur. Emekçilerin bu saatten sonra kaderlerini rejimin insafına terk etmeleri tarihsel bir hata olur. Tersine, sınıf kinini bu kadar pervasızca kusan sermayenin saray rejimine karşı sağlıkları,  gelecekleri, onurları için kenetlenip mücadeleyi yükseltmelidirler.