Sermaye iktidarının dümeninde oturan AKP-saray rejimi salgınla mücadele adı altında çıkardığı önlem paketi ile işçi ve emekçilerin yaşamını cehenneme çevirmeye devam ediyor. 100 milyar liralık kurtarma paketi ile teşvik edilen sermayedarlar oldu. Fabrikalarda, işletmelerde, madenlerde işçiler işsizlikle tehdit ediliyor. Emekçiler açlıktan ya da bu koşullar altında çalışmaya mahkûm edilerek virüsten ölmek ikilemi arasında yaşam savaşı veriyor. İşçiler ya ücretsiz izinle ya da toptan işten çıkartılma saldırısı ile karşı karşıya bırakılıyor. Kentlerde virüs kol geziyorken fabrikalardaki ücretli izin talebi umursanmıyor. Bu nedenle AKP-saray rejiminin aldığını söylediği hiçbir önlemin işçi ve emekçilerin gündelik yaşamında bir karşılığı yok.
Kamu emekçilerinin büyük bölümü ise virüse karşı hiçbir önlem alınmadan çalıştırılıyor. Bir yandan iki yüzlüce “evde kal” çağrıları yapılırken, diğer yandan sermayenin kasasını dolduran ve salgın günlerinde ölümle burun buruna emeği azgınca sömürülen işçi ve emekçiler yok sayılıyor. 80 bin ücretli öğretmen de virüs salgını için alınan “önlemler” nedeniyle okullar kapatılıp, online eğitime geçilmesiyle açlığa mahkum edilmiş oldu. Ücretli öğretmenler sosyal ve sendikal haklardan yoksun bir şekilde kölece çalıştırılmaları yetmiyormuş gibi şimdi de salgın gerekçesiyle kapının önüne konuldular.
Sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda 18 yıldır aralıksız çalışan AKP-saray rejimi eğitim alanındaki tüm icraatlarını da toplumu dinci-gerici politikalarla kontrol altına almak ve ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak üzerinden hayata geçiriyor. Bu süreçte aynı zamanda esnek çalışma politikaları üzerinden ücretli öğretmenlerin düşük ücretlerle ve iş güvencesiz çalıştırılması yaygınlaşmış oldu. Kadrolu öğretmenlerin sayısının her geçen gün düştüğü, 460 bin öğretmenin atanmayı beklediği eğitim alanındaki bu tablo, virüs salgını ile eğitim emekçilerinin emeğinin nasıl kuralsızca sömürüldüğünü gösterdi. Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler hafta içi ders ücretlerini alsa da saati 17 TL’den haftada 3 saat nöbet ücreti, 6 saat egzersiz ücreti ve hafta sonu ortalama 10 saatlik kurs ücretlerini alamayarak yaşam koşullarını zorlayan bir ekonomik yıkımla yüz yüze bırakılıyor. Sermeye iktidarı eğitim hizmeti veren kamu emekçilerini adeta köle gibi çalıştırması yetmiyormuş gibi bütçeden onlara hiçbir pay ayırmadan sefalete boyun eğdirmeye çalışıyor. Hali hazırda ücretli öğretmenler aldıkları saat başı ücretle asgari ücretten düşük ücretlerle çalıştırılıyorken, eğitim bakanlığının küstahça “Yasal olarak inceledik. Ücretli öğretmenler, fiilen girdikleri ders ücreti üzerinden ücretlendirildiği için bu dönemde ücret almayacak” demesi, sermaye iktidarının saldırısının boyutlarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.
Bu dönemde insanca yaşam ve çalışma koşulları için asılolan işçilerin ve emekçilerin sermayenin top yekûn saldırısına karşı ortak ve birleşik mücadeleyi yükseltmesidir. Eğitim emekçilerinin bu saldırıyı püskürtmesi için kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmen ayrımı olmaksızın birleşerek, AKP-saray rejiminin pervasızlığına karşı örgütlenmesi hayati bir öneme sahiptir.
M. Devrim