SNCF ve RATP İşçileri Koordinasyonu COVID-19 salgını ve işçi sağlığı önlemleri üzerine bir açıklama yayınladı. Emeklilik Reformu’na karşı genel grev sürecinde örgütlenen öncü işçilerin şekillendirdiği koordinasyon, yasa karşıtı fiili-meşru eylem çizgisinin örgütsel mekanizmalarından biri olmuştu. Genel grevin sönümlendiği süreçte dahi adımlarını sıklaştırmış ve genel grevi tüm sektörlerde örgütlemek için çalışmalarını sürdürmüştü. Korona salgını yaşanmadan önce de genel grevi yeniden örgütlemek için sendika bürokrasinin merkezlerinden bağımsız toplantılar örgütlüyordu.
Tüm dünyada olduğu gibi Fransa’da da COVID-19 salgını yaşamı etkileyince, emeklilik yasası karşıtı mücadele de şimdilik gündemden düştü. Burjuvazinin ve sermaye devletinin, kapitalist düzeni ayakta tutmaya yönelik yeni uygulamalarına karşı mücadele ihtiyacı doğdu. SNCF ve RATP İşçileri Koordinasyonu bu hususta da açıklama yayınlayarak bir referans olmaya devam ediyor.
Sermaye hükümetinin 100 kişinin üzerindeki toplantıları yasakladığını, restoranları kapattığını ancak toplu taşıma ağı konusunda herhangi bir önlem alınmadığına dikkat çeken açıklamada, ulaşım alanının işçilerin ve yolcuların virüse maruz kaldığı yerlerin başını çektiği söylendi.
“SNCF ve RATP, ‘duruma uyarlanmış’ bir ulaşım planı duyuruyor ancak istasyonlardaki bilet kontrollerini askıya almıyor” denilen açıklamada, birçok demiryolu işçisi ve kondüktörün jel, FFP2 maskeleri veya eldivenler gibi temel sağlık güvenliği malzemelerine erişemediği vurgulandı.
“Şimdi işverenlerin cebine giren paraları saymanın zamanı değil, önemli bir kamu hizmeti sağlama zamanıdır, ancak en az riskle. Ulaşım herkes için ücretsiz olmalı” denilen açıklama şöyle devam etti:
“Grevler boyunca bizi bastırmak için kullanılan bütün insan gücünü, gerek icra memurları gerekse sahaya indirilen şefleri unutmuyoruz; üstelik, ülkeleri tehdit eden bu salgın karşısındaki çifte standardın da tanıklarıyız. RATP, SNCF ve tüm nakliye şirketleri, işçiler veya kullanıcılar için virüsün yayılmasına karşı mücadele etmede çok az kaynağa sahip. Bazı bölgeler ne dezenfekte edilmiştir ne de gerekli ürünleri bulundurmaktadırlar. İzin haklarını kullanan çalışanlara karşı herhangi bir yaptırım tehdidi uygulanmamalı ve tüm demiryolu araçları her iki saatte bir dezenfekte edilmelidir.
Örneğin sağlık personelleri, hemşireler gibi mecburi çalışanların seyahat edebilmeleri için toplu taşımanın sürdürülmesi bu sağlık krizi esnasında gereklidir. Görevimizin ne kadar elzem olduğunun bilincindeyiz, işte bu yüzden yıllardır kamu hizmetlerinin yıkımına ve sadece özelleştirme yapan ve çıkarlarını arttırmaktan başka bir şey gözetmeyen farklı hükümetlere karşı yıllardır mücadele veriyoruz. Halka hizmet sunma konusunda hemfikiriz, ancak bu hizmet, nüfusun acil ihtiyaçlarını (bakım, gıda) karşılamak için asgari seviyeye indirilmelidir. Bu asgari hizmet, tüm taşımacılık şirketlerinin temsilcilerinin ve kullanıcılarının, bulaşmayı önlemede işlerine devam etmek zorunda olan tüm çalışanları için kitlesel ve ücretsiz testlerden başlayarak tüm gerekli güvenlik önlemlerine erişmesini kapsamalıdır.
Taşımacılıktaki akışı mümkün olduğunca azaltabilmek için, gerekli olmayan tüm fabrikalar maaşlarda bir düşüş olmadan kapanmalıdır ki işçiler evde kalabilsinler.
Çocuklarına bakmak zorunda oldukları için işe gelemeyen çalışanlar, sosyal güvenlik tarafından değil, işveren tarafından ödenen ücretlerle istisnai izinli sayılmalıdır. Her gün bizim sırtımız ve sağlığımızdan semirenler, ellerini ceplerine atmalı ve maaşlarımızın ödenmesini garanti etmelidirler.
Bizden hayatlarımızı ve ailelerimizin hayatlarını, temel hizmetlerin sağlanabilmesi, yani sağlık çalışanlarının hastanelere ulaşabilmesi için riske atmamız isteniyor, ancak bizler bunu yaparken lüzumsuz riskler almayı reddediyoruz! Hayatlarımız kârlarından daha değerli!”
Kızıl Bayrak / Paris