DİSK, 30 Mart günü yaptığı açıklama ile temel, zorunlu-acil mal ve hizmet üreten işler dışında çalışmanın durdurulmasını, işçilerin ücretli izne çıkartılmasını talep etti. Hükümete 48 saat süre vererek, “Ülkeyi yönetenler bu adımı atmadığı takdirde temel, zorunlu ve acil işler dışındaki işlerde çalışan işçiler, yaşamlarını tehdit eden bu koşullarda 6331 sayılı yasanın 13. maddesinde de açıkça belirtildiği şekilde ciddi ve yakın bir tehlike nedeniyle çalışmaktan kaçınacak ve çalışmama hakkını kullanacaktır. Bu işçilerin yasal hakkıdır, dahası yaşam hakkıdır” demişti.
Açıklama yapılalı 72 saatten fazla süre geçti. Hükümete 48 saat süre veren DİSK, somut hiçbir adım atmadı. DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “işçiler çalışmama hakkını kullanacaktır”, demişti. Ancak, kimi fabrikalarda işçilerin inisiyatifi ile atılan adımlar dışında maalesef somut adım atılmamıştır.
DİSK, bu iddialı sözleri tabanın basıncı ile söylemektedir. Milyonlarca işçi-emekçi, hayatlarının hiçe sayılarak üretimin devam etmesine, işten atmalara, ücretsiz izin dayatmalarına tepkilidir. Yapılması gereken bu tepkiyi örgütlü bir güç haline getirmektir.
DİSK, hükümete 48 saat süre tanıyarak, hükümetin atması gereken adımları sıralayarak üzerine düşeni yaptığı havası yaratmaya çalışıyor. Oysa sendikaların ve DİSK’in görevi hükümetin atması gereken adımları söylemek, hükümete adım atma çağrısı yapmaktan ibaret değil. Yapılması gereken üretimin durması ve ücretli izin için somut adımlar atmaktır. Bunun ne olduğu ise açıktır: ŞALTERİ İNDİRMEK!
Bu süreçte 200 bine yakın üyesi olan ve etki alanlarının daha çok olduğunu söyleyen bir konfederasyon için şalteri indirme çağrısı yapmamak, hiçbir şey yapmamaktır.
DİSK’in 48 saat süre vermesi, 2 gün boyunca medyada abartılarak verilmiştir. Metal İşçileri Birliği olarak da yorum yapmadan çağrıyı yayınladık. DİSK’in açıklamasına eleştirilerimiz olsa da, açıklamadan öteye gitmeyeceğini biliyor olsak da çağrıyı anlamlı bularak yayınlamayı tercih etmiştik. Ancak ne yazık ki DİSK bizi henüz yanıltmadı, hâlâ gereken adımı atmış değil.
Yapılması gereken açıktır. İşçi-emekçilerin hayatlarının yok sayıldığı, sermayenin kârının toplum sağlığından daha önemli olduğu bu düzende hayatlarımızı, geleceğimizi savunmanın yolu şalteri indirmekten geçer.
Üretimin durması, işçilerin ücretli izinli sayılması çağrılarını yapmak yetersizdir. Bu doğrultuda mücadeleyi büyütmek gerekmektedir. Buradan bütün işçi-emekçilere çağrımızdır:
Bulunduğumuz fabrikalarda, işyerlerinde üretimi durdurmak ve ücretli izne çıkmak için bir araya gelelim, örgütlenelim. Sermayenin kârı hayatlarımızdan daha değerli değildir/olamaz.
Metal İşçileri Birliği