Filistin direnişi, gençlik ve antiemperyalist mücadele

Kapitalist-emperyalist sistem var olduğu sürece gençliğin özlemini duyduğu insanca bir yaşam, eşit ve özgür bir “gelecek”, dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir. Emperyalizm dünyayı kan gölüne çevirirken, emeğin sömürüsünü ve savaşları tırmandırırken gençliğin gelecek sorunu bireysel kurtuluş yolları yahut yeni ülke arayışları ile çözülemez.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 28 Ekim 2023
  • 21:30

Filistin direniş güçlerinin başlattığı “Aksa Tufanı” harekâtı üç haftayı geride bıraktı. İşgalci Siyonist İsrail’in Gazze’yi ve bütün Filistin halkını hedef alan saldırılarında şu ana kadar çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılar olmak üzere binlerce insan yaşamını yitirdi. İşgalci Siyonistler gerçekleştirdikleri saldırılarda elbette ki en büyük desteği ABD emperyalizmi ile batılı emperyalist devletlerden aldılar/almaya devam ediyorlar. Sözde “demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü” gibi kavramların “en büyük temsilcileri” olan batılı emperyalistler 21. yüzyılda Filistin halkının her gün bombalanmasına, çocuk, kadın yaşlı ayırmaksızın katledilmesine açıkça onay veriyorlar. Filistin halkının topraklarını işgal eden katliamcı Siyonist rejimin “kendini savunma hakkı” söylemi adı altında Filistinlilerin soykırıma uğratılmasını aklamaya, meşru göstermeye çalışıyorlar.

Daha önce Ukrayna-Rusya savaşında olduğu gibi, medya tekelleri aracılığı ile dünya halklarının bilincini bulandıran yalan haberler/manipülasyonlar yapıyorlar. Sözde “demokrasi beşiği” olan bu emperyalist devletler Siyonistler için destek mesajları yayınlayıp gözyaşları dökerken, katledilen Filistinliler için sokağa çıkmayı yasaklıyor, suç sayıyor ve yapılan protesto eylemlerine azgınca saldırıyorlar. Filistin halkının bayrağı “suç unsuru” olarak tanımlanıyor. Bu tablo iğrenç olsa da şaşırtıcı değil. Zira sermeye devletleri tam da sınıfsal ve tarihsel rollerine uygun tutum alıyorlar. Ortadoğu’nun kalbine işgalci Siyonist rejimin hançer olarak saplanmasında İngiliz emperyalizmi başta olmak üzere emperyalistlerin tarihsel sorumluluğu büyüktür. Şimdi ise Siyonist rejimi koruma histerisine giren ABD emperyalizmi ve batılı suç ortakları “demokrasi, insan hakları, insanlık değerleri” vb. sahte söylemleri bir yana bırakıp, iğrenç suratlarına taktıkları “demokrat” maskesini çöpe attılar.

Batılı emperyalistler, Filistin’de bir hastanede 500’e yakın insanın vahşice katledilmesini dahi kınayamadılar. Çıkardıkları tek ses cılız “savaş hukukuna uyulması” çağrısı oldu. Ancak bu çağrı riyakarlıktan başka bir anlam taşımıyor. Zira, Siyonist rejimin Filistinli çocukların başına yağdırdığı füzeleri kendileri sağlıyor. İşte bu yüzden emperyalizm ve sermaye iktidarları bugün de gelecekte de “insanlığın değerlerini, insan haklarını, gerçek demokrasiyi” temsil edemez, tam tersine bu değerlerin en büyü düşmanıdırlar. Arkasında durdukları Siyonist rejimin Savunma Bakanı Yoav Gallant “insansı hayvanlarla savaşıyoruz” diyerek Filistin halkını insan olarak dahi görmediklerini söylerken, sistemdeki iğrenç ırkçılığın vardığı boyutu dünyaya göstermişti.

***

Batılı emperyalistler İsrail’in savaş suçlarına ortak olurken Avrupa’dan Latin Amerika’ya, ABD’den Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’dan Türkiye’ye varıncaya değin dünyanın birçok yerinde -bir kısmı kitlesel olmak üzere- Filistin’e destek eylemleri yapıldı/yapılıyor. Bu eylemlerde Filistin halkıyla dayanış şiarları yükseltildi, Siyonist işgalin ve saldırganlığın son bulması talep edildi. Türkiye’deki eylemlerde ilerici-devrimci güçler ve dinci-gerici kesimler ayrı ayrı eylemler örgütledi, örgütlemeye devam ediyor.

Kuşkusuz bu topraklarda devrimci hareketin Filistin davası ile güçlü bağları geçmişe dayanmaktadır. 68 kuşağından devrimcilerin hatırı sayılır bir kısmı Filistin kamplarında eğitim görmüş, Filistin halkı ile omuz omuza Siyonist işgalcilere karşı çarpışmıştır. Türkiye devrimci hareketinin gelişiminde tarihsel olarak antiemperyalist mücadele önemli bir yerde durmaktadır. ABD’nin işgalci 6. Filosu’nun protesto edilmesi, Vietnam Kasabı Komer’in ODTÜ’den kovulması, İsrail Büyükelçisi Elrom’un kaçırılması Türkiye’deki antiemperyalist mücadele geleneğinin bir parçasıdır. Bu antiemperyalist duyarlılık bugün Siyonist işgal karşısında devrimci, ilerici, muhalif güçleri de harekete geçirmiştir.

Gençlik ve Filistin direnişi

Saldırıların ilk haftası geride kaldığında gençliğin devrimci-ilerici güçlerinden Siyonist işgal ve katliamlara karşı sesler yükselmeye başladı. İstanbul Üniversitesi, İTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ gibi devrimci mücadele geleneğinin olduğu köklü üniversitelerde Filistin halkı ile dayanışma eylemleri yapıldı. Kent meydanlarında, Emek, Demokrasi, Barış Güçleri’nin yaptığı eylemlerde, İsrail Konsoloslukları önündeki protestolarda da gençlik en ön saftaydı. Belli başlı üniversitelerde elbette ki gerici gruplar da Filistin için eylem gerçekleştirmekten geri durmadı. Gençlik cephesinde gerçekleşen eylemler kitlesellikten yoksun olsa da politik anlamda önemli bir yerde duruyor. Zira geçmişin antiemperyalist mücadele geleneğinin bu topraklardaki devamı niteliği taşıyor.  

Ancak, denebilir ki devrimci-ilerici muhalif gençlik güçleri ve dinci-gerici gençlik kesimleri dışında Filistin’de yaşananlar gençlik kitlelerini harekete geçiren bir gündem olmadı. Yukarıda saydığımız bir dizi antiemperyalist mücadele pratikleri-deneyimleri yazık ki bugün gençliğin geniş kesimleri tarafından yeterince bilinmemektedir. Kuşkusuz gençliğin içinde bulunduğu bu durumu toplumsal mücadelenin verili tablosundan ayrı ele alamayız. Üstelik bugün, özellikle de sosyal medya üzerinden yürütülen “Siyonistleri destekleyen” manipülasyon gençlik içerisinde bir etki alanı bulabilmektedir. Bu manipülasyonun bir boyutu şudur: Filistin davasının tarihsel haklılığı ve Filistin’deki direniş, dinci-gerici güçler üzerinden (temelde Hamas şahsında) sürdürülen kampanya ile karartılmak istenmektedir. Manipülasyonun diğer bir boyutunu ise göçmen/mülteci karşıtlığı üzerinden Arap düşmanlığı körüklenerek, “Filistin davası bizim davamız değildir” türünde söylemlerin servis edilmesi oluşturmaktadır. Bu manipülasyonlar gençlik içerisinde bir bilinç bulanıklığı yaratmaktadır. Çünkü gençlik kitleleri bugün için büyük oranda burjuva liberal ideoloji veya gerici şoven ideolojinin etkisi altında sersemletilmiş durumdadır. Bu ideolojik etki Filistin direnişinde olduğu gibi bir dizi politik güncel gelişmeye bakış açısından da yansımaktadır. Bunda kuşkusuz devrimci-ilerici mücadelenin bugün güçlü bir toplumsal odak olmaması da etkilidir.

Bu durumu da göz önüne alarak Filistin direnişi üzerinden gençlik içerisinde antiemperyalist mücadele çağrısını yükseltmek büyük bir önem taşımaktadır. Devrimci gençlik güçleri olarak gençlik içerisinde antiemperyalist çalışmayı güçlü öremez ve gençliğe emperyalizm olgusunu anlatamazsak doğan boşluğu bu barbarlık düzeni dolduracaktır.

Birçok genç bugün için “daha iyi bir yaşam, özgürlük, demokrasi” vb. saiklerle yurt dışına gitme hayali kurmaktadır. Bu hayalin odağındaki ülkeler ise Siyonistlerin Filistin halkını barbarca katletmesine alkış tutan batılı emperyalist ülkelerdir. Üstelik söz konusu Filistin olduğunda “hakları, özgürlükleri ve sözde demokrasileri” nasıl rafa kaldırdıkları bir kez daha görülmüşken. Meselenin bir diğer boyutu ise bu savaş ve saldırganlık politikalarının, silahlanma yarışının en güçlü dayanaklarından birinin üniversiteler olmasıdır. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de savaş sanayiinin ARGE çalışmaları, üniversitelerin Tekno Kentlerine, araştırma laboratuvarlarına dayanmaktadır. Öyle ki 68’de Komer’in arabasının yakıldığı ODTÜ’de, Dolmabahçe’de 6. Filoyu protesto eden İTÜ’de bugün halkların üzerine yağacak bombalar, silahlar, İHA ve SİHA’lar için araştırma çalışmaları yapılmaktadır. Üstelik bu üniversitelerin öğrencileri için bu çalışmaları yürütmek “başarı” olarak gösterilmektedir.

Gençlik kitlelerine Filistin davasının haklılığını ancak devrimci-ilerici güçler gerçek anlamı ile anlatabilir. Zira, medyanın manipülasyonlarının bir diğer boyutu da Türk sermaye devletinin dinci-faşist iktidarı eliyle yapılmaktadır. Erdoğan başta olmak üzere, dinci-gerici rejimin temsilcilerinin “One minute” çıkışları, yahut İsrail’e sözde “Ey İsrail” diye seslenmelerinin bir şovdan ibaret olduğu, Filistin konusunda her seferinde timsah gözyaşları döktükleri gün gibi ortadadır. Yine de bu defa eskisi gibi çok bağırmadılar. İki haftayı aşan İsrail katliamlarına kayda değer bir tepki vermemeleri, Filistin davası konusunda ne kadar riyakar olduklarını gözler önüne serdi. Daha önce bağırıp çağıran Erdoğan’ın uzun süre suspus kalması, İsrail’le işbirliğine verdiği önemi gösterdi.

Dinci-faşist rejimin kurucuları vaktinde 6. Filo’yu kıble yapıp namaz kılmıştır. Antiemperyalist gençlik protestolarına saldırmış, devrimcilerin kanını akıtmıştır. Daha da önemlisi, bugün Türk sermaye devletinin kendisi Suriye ve Kürdistan topraklarında işgalci konumdadır. Yani dinci-gerici iktidar “Filistin halkı” için gerçekte hiçbir adım atmamış, atmayacaktır da. Siyonist işgalci rejim ile bir dizi askeri, ticari anlaşmaları vardır. Filistin halkının bombalanması ve soykırıma uğraması dahi bu anlaşmaları tartışmaya açmamıştır. Tam da bu günlerde Filistin halkının katledilmesinin baş sorumlusu olan ABD emperyalizmini memnun etmek için Türk sermaye devletinin şefi Tayyip Erdoğan İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü onayladı. Filistin halkının celladı Joe Biden’a jest yapan Erdoğan’ın Hamas liderlerini Türkiye’den kovması, kimden yana olduğunu net bir şekilde göstermiştir.

***

Bugün emperyalist savaş ve saldırganlık büyük bir tırmanış içerisinde. Üstelik yalnızca Filistin’de değil, Ortadoğu’dan Kafkaslar’a, Avrupa’dan Afrika’ya varıncaya değin emperyalist savaş ve saldırganlık politikaları dünya halklarına cehennemi yaşatmaktadır. Milyonlarca insan bu savaş ve saldırganlık sonucu katledilmekte, mülteci olarak göç yollarına düşmektedir. Emperyalist savaş ve saldırganlık beraberinde büyük silah baronlarını, sermayedarları zenginleştirirken dünyayı ise büyük bir yıkıma ve felakete sürüklüyor.

Kapitalist-emperyalist sistem var olduğu sürece gençliğin özlemini duyduğu insanca bir yaşam, eşit ve özgür bir “gelecek”, dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir. Emperyalizm dünyayı kan gölüne çevirirken, emeğin sömürüsünü ve savaşları tırmandırırken gençliğin gelecek sorunu bireysel kurtuluş yolları yahut yeni ülke arayışları ile çözülemez. Tersine gelecek sorunu her geçen gün daha da derinleşecektir.

Bu koşullarda emperyalist savaş ve barbarlığa karşı gençliği taraflaştırmak büyük bir önem taşıyor. Bu nedenle, gençlik içerisinde sürdürülen devrimci çalışmanın en temel gündemlerinden biri “antiemperyalist mücadele” olmalıdır. Emperyalizm gerçekliği hem tarihsel bağlamda bir dizi örnekle, hem de güncel gelişmelerle çalışmanın sürekli bir konusu-gündemi haline getirilebilmelidir. Zira, bulunduğumuz coğrafya emperyalist savaş ve saldırganlığın tırmandırıldığı kritik bir konumda yer almaktadır. Dünyadaki ve Türkiye’deki güncel siyasal gelişmeler bu konuda sürekli yeni örnekler sunmaktadır; Suriye’nin işgali, Ukrayna-Rusya Savaşı, Filistin’in işgali, Amerika’nın Ortadoğu’ya büyük bir silah ve asker yığınağı yapması, emperyalist savaş aygıtı NATO’nun genişlemesi vb…

Elbette tutarlı bir antiemperyalist mücadele çağrısı ve çalışması kapitalist sisteme karşı mücadele etmeyi de içermek durumundadır. Zira, kapitalist ilişkilerin gelişmişliği ve kapitalist sistemin egemenliği emperyalizm olgusu ile iç içedir. Bu konuda öncelikle devrimci-ilerici gençlik güçleri ideolojik donanımını arttırabilmeli ve bir açıklık sağlayabilmelidir.

Diğer bir konu ise antiemperyalist mücadelenin çalışmada somut talepler ve şiarlar ile ortaya konulabilmesidir. Örneğin “NATO’dan çıkılsın!”, “ABD üsleri kapatılsın!”, “Emperyalistlerle yapılan anlaşmalardan çıkılsın!” vb. taleplerin yanı sıra, gençlik mücadelesinde dönem dönem öne çıkan “Kapitalizme köle emperyalizme asker olmayacağız!”, “Savaşa değil eğitime bütçe!” gibi şiar ve talepler üzerinden gençlik kitleleri mücadeleye çağrılabilir.

İLİŞKİLİ HABERLER