Shir Hever[1]
İsrail'in işgal politikası ve Filistin'e yönelik askeri saldırıları milyarlarca dolara mal olmakta. Son gerginlikten önce de ekonomi zaten dibe vurmuştu
İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesi karlı mıdır? "İsrail İşgalinin Ekonomi Politiği" adlı kitabımda bu soruya net bir yanıt veriyorum: Savaş ve işgal İsrail için hiçbir şekilde karlı değildir. Filistin direnişi İsrailli yetkililer tarafından vahşi bir biçimde bastırılmaktadır. Bunun milyarlarca dolara ulaşan önemli bir maliyeti var. En maliyetli baskı yöntemi hapis cezasıdır. İsrail, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ve aile ziyaretlerini tehlikeye atarak binlerce Filistinli siyasi tutsağı topraklarında tutmaktadır. Birçoğu, haklarında açılan dava dahi bulunmayan ve kendilerini savunmaları ya da neyle suçlandıklarını bilme imkanları olmayan idari tutsaklardır. Aralarında çok sayıda kadın ve reşit olmayan çocukların da bulunduğu Filistinlilerin yüzde 40'ı hayatları boyunca en az bir kez İsrail hapishanelerine hapsedilmiştir. Bu kitlesel hapsetmenin 1967'den bu yana maliyeti 100 milyar avronun üzerindedir (faiz ve enflasyon dahil). Benim hesaplamalarıma göre bu rakam İsrail devleti için işgal maliyetinin üçte birinden fazlasına tekabül etmektedir.
İsrailli ekonomistler, İsrail hükümeti için rasyonel tercihin işgali sona erdirmek olduğu ve barışın İsrail ekonomisini canlandıracağı konusunda büyük ölçüde hemfikirdirler. İsrail tarafının 7 Ekim saldırısına vereceği rasyonel yanıt, hızlı bir şekilde tutsakların değişimi için bir anlaşmaya varmak olacaktır. Rehinelerin İsrailli aileleri de Filistinli aileler gibi sevdiklerini geri istiyorlar. Ancak ekonomistler genellikle insanların rasyonel olmadığını unuturlar.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının başlamasından bu yana geçen üç hafta içinde, 3 bini çocuk olmak üzere 8.000'den fazla neredeyse savunmasız insan hayatını kaybederken, İsrail askerleri de işgal altındaki Batı Şeria'da giderek daha fazla kişi tutuklamakla meşguldü ve bununla İsrail hapishanelerindeki mahkûm sayısı ikiye katlanarak 10 bini geçti. Bunların yaklaşık yarısı hiçbir hakka sahip olmadan idari gözaltında tutulmaktalar. Hükümet, mahkumların insanlık dışı koşullarda yerlerde uyutulmalarına izin veren özel düzenlemeyi onayladı.
Daha savaş başlamadan önce İsrail ekonomisi zaten dibe vurmuştu. Aşırı sağcı hükümetin "adalet reformundan" ürken Uluslararası şirketler yatırımlarını geri çektikleri sırada, yetenekli ve iyi eğitimli İsrailliler çoktan kitlesel olarak ülkeyi terk etmişlerdi. Başbakan Benjamin Netanyahu Gazze'ye savaş ilan ettiğinde ve ordu aşırı kalabalık ve kuşatma altında olan Gazze Şeridi'ne yönelik sistematik olarak aç bırakma ve öldürme kampanyası başlattığında, uluslararası kredi kuruluşları İsrail'in kredi notunu düşürdü, para birimi çakıldı ve İsrail'in kamu hizmetleri (sağlık, eğitim, ulaşım ve finans sistemi) felç edildi. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich geçtiğimiz çarşamba günü yaptığı açıklamada ülkenin 2023-2024 yılı bütçesinin savaş nedeniyle "artık geçerli olmadığını" ve değiştirileceğini açıkladı. Bakan, ayrıca savaşın İsrail'e günlük maliyetinin 246 milyon ABD doları olduğunu da sözlerine ekledi.
Uluslararası silah şirketleri, genelde ABD ‘de olmak üzere, İsrail ordusunun büyük silah alımı beklentisiyle hisse senetlerinin fiyatlarının yükselişe geçtiklerini ve savaşın Batı Şeria, Lübnan ve muhtemelen Suriye ve Yemen'e yayıldığında daha da fazla kar potansiyeli olduğunu görüyorlar. Bu karlar yalnızca ahlaksız ve utanmazca değil aynı zamanda dar görüşlüdür de. Çünkü İsrail'in Gazze'yi karadan işgal etmesi sadece tüm Orta Doğu'yu yeniden savaşa sürükleyecek bir kıvılcım değil, aynı zamanda bölgenin jeopolitiği üzerinde de uzun vadeli etkileri olacaktır. İsrail artık batı emperyalizminin Orta Doğu'daki sömürgeci kalesi olma işlevini göremez.
[1] İsrail kökenli ekonomist Shir Hever, "Ortadoğu'da Adil bir Barış için Yahudi Sesi" adlı kuruluşun yönetim kurulu üyesidir.
Junge Welt gazetesinin 31.10.23 tarihli sayısından alınmıştır.
Çeviri: Kızıl Bayrak