Siyonist histeride yeni aşama…

Lübnan’a savaş ilanı gibi saldırı

3 bine yakın kişiyi hedef alan son saldırı, Tel Aviv’deki histerinin şiddetindeki artışa işaret ediyor. Gazze’de soykırım savaşını sürdüren, Batı Şeria’da da katliamlar yapan siyonist rejim, bu saldırı ile bölgeyi savaş cehennemine bir adım daha yaklaştırdı.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 18 Eylül 2024
  • 16:30

ABD ile Batılı emperyalistlerin destek ve suç ortaklığı ile İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım savaşı, ırkçı-siyonistlerin barbarlıkta hiçbir sınır tanımadıklarını gösterdi. Tel Aviv’deki dinci-faşist savaş çetesi histerik bir şekilde etrafa saldırıyor, yakıp yıkıyor, soykırım yapıyor ancak zafer kazanamıyor. Soykırım savaşının 12. ayında Gazze’de direniş devam ediyor.

Bu defaki savaşta Filistin halkı ve direnişi yalnız değil. 8 Ekim’de Filistin halkına “destek cephesi” açan Hizbullah’ın yürüttüğü savaş, siyonist rejim için adeta bir kabusa dönüşmüş durumda. Başını Netanyahu’nun çektiği soykırımcı çete, Lübnan’a savaş açmanın yollarını arıyor. Ancak bu savaşı tek başına göze alamayan savaş çetesi, ABD emperyalizminin doğrudan taraf olacağı bir savaş istiyor. Seçim sürecinde olan Joe Biden yönetimi soykırım savaşına her türlü desteği sunarken, Lübnan’a savaş açıp Hizbullah’la çatışmayı verili koşullarda tercih etmiyor. Buna karşın İsrail savaşı kışkırtmak için yeni hamleler yapıyor. Bununla hem Hizbullah’ı savaşı başlatması için kışkırtıyor hem tüm Lübnanlıları tehdit ediyor. 

***

Taşıdıkları çağrı cihazlarını patlatarak 9 kişiyi katleden 200’e yakını ağır 2 bin 750’den fazla kişiyi yaralayan İsrail, sadece Hizbullah’a değil Lübnan’da bir tür savaş ilan etti. Türünde ilk olan bu saldırı ile devletler arası kuralları küstahça ihlal eden siyonist rejim, Hizbullah’ı sert bir karşılık vermeye zorlayan bir adım attı. Nitekim bu canice saldırıdan İsrail’in sorumlu olduğunu teyit eden Hizbullah, konuyla ilgili açıklamasında, saldırıya uygun bir karşılık verileceğini ilan etti. “Direnişin tüm düzey ve birimleriyle Lübnan'ı ve halkını savunmak için en üst düzeyde hazır olduğunu” ifade eden Hizbullah, emperyalist/siyonist güçler karşısında geri adım atmayacağını birkez daha ilan etmiş oldu. 

Hizbullah adına yapılan açıklamalarda şu ana kadar yapacaklarını söyledikleri tüm eylemleri gerçekleştirdiler. Son olarak direnişin önde gelen komutanlarından Fuad Şükür’ün katledilmesine, siyonist rejimin en büyük askeri istihbarat üssünü İHA’larla vurarak karşılık verdi. Hizbullah kaynakları ve başka bazı kaynaklar üç yüz Katyuşa füzesi ve onlarca İHA ile yapılan saldırıda vurulan Tel Aviv’deki istihbarat üssünde 18 kişinin öldürüldüğü 78 kişinin ise yaralandığı açıklanmıştı. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın 19 Eylül Perşembe günü, yapılan saldırı ve verilecek karşılığa dair bir konuşma yapacağı açıklandı. Konuşmanın, saldırıya verilecek karşılık hakkında fikir vermesi bekleniyor. 

Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım, saldırıdan üç gün önce İsrail’in savaş tehditleri konusunda başkent Beyrut'ta düzenlenen bir törende yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:

“Savaş açma planımız yok çünkü bunun bir faydası olacağını düşünmüyoruz ama İsrail savaş açarsa buna savaşla karşılık veririz ve kayıplar bizim için de onlar için de çok büyük olur. İsrailliler, kuzeydeki bir savaşın, bölgede evlerini terk eden 100 bin kişiyi geri getireceğini zannediyorsa şimdiden söyleyelim, yüzbinlerce kişinin daha uzun vadeli göçüne hazır olsunlar. Kuzeydekilerin evlerine dönmesinin, Gazze savaşının sona ermesinden başka yolu yok.”

Hizbullah “çatışmaların sona ermesini istiyorsanız, Gazze’de devam eden soykırım savaşını durdurun” diyor. Gazze ile dayanışmayı sürdüren Husiler de Irak’taki ABD karşıtı direnişçiler de İsrail’e dönük saldırılarını durdurmak için aynı şartı koşuyorlar. ABD-İngiliz emperyalistlerinin ne tehditleri ne rüşvetleri bu durumu değiştiriyor. ABD-İngiliz bombardımanı altında bulunan Husiler, füze ile Tel Aviv’e saldırı düzenleyerek, kararlıklarını birkez daha gösterdiler. Iraklı direnişçiler ise Hayfa limanını hedef alarak Gazze ile dayanışma kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler. Hizbullah ise 8 Ekim’den beri siyonist rejimle günübirlik bir savaş içinde. Her gün işgalci ordunun mevzilerini, radarlarını, istihbarat noktalarını vuruyor. Son saldırı ile birlikte ABD-İsrail karşıtı direnişin kararlığının daha da pekişmesi bekleniyor. Nitekim saldırının ardından yapılan açıklamalarda bu duruş net bir şekilde dile getirildi. 

***

Şimdilik bölgesel savaş istemeyen ABD, Tel Aviv’deki savaş çetesinin arkasında duruyor. Zira siyonist rejimin açmazları, ABD’nin bölgedeki açmazlarını da derinleştiriyor. Oluşan durum İsrail’deki dinci-faşist rejimi içinden çıkamadığı bir histeriye sürüklemiş görünüyor. Etrafa saldırmak, vahşi terör eylemlerini sık sık tekrarlamak bu histerinin yansımasıdır. Çünkü bölgede oluşmaktan olan dengeler, yayılmacı/soykırımcı siyonist projenin iflasını teyit ediyor. Buradan çıkışı ABD’nin doğrudan katılacağı bir savaşta gören siyonistler, Hizbullah’ı savaş ilan etmeye zorlayan saldırılar düzenliyor. 

Hem Hizbullah hem İran kurulan tuzağa düşmüyor. Saldırılara karşılık verirken iki şeye dikkat ediyorlar: İlki, İsrail’in hiçbir saldırısını karşılıksız bırakmamak, ikincisi ise savaşı başlatan taraf olmamak. Ancak her olayda savaş istemediklerini belirtmelerine rağmen, olası bir İsrail-ABD saldırısına karşı hazırlıklı olduklarını dile getiriyor ve tüm imkanlarıyla halklarını savunacaklarını hatırlatıyorlar. 

***

3 bine yakın kişiyi hedef alan son saldırı, Tel Aviv’deki histerinin şiddetindeki artışa işaret ediyor. Gazze’de soykırım savaşını sürdüren, Batı Şeria’da da katliamlar yapan siyonist rejim, bu saldırı ile bölgeyi savaş cehennemine bir adım daha yaklaştırdı. ABD ile Batılı emperyalistler ise askeri, mali, siyasi, diplomatik desteği sürdürerek İsrail’le suç ortaklığında ısrarlı olduklarını gösteriyorlar. 

Dünyanın en güçlü yıkım ve ölüm makineleriyle halklara saldıran emperyalist/siyonist güçler, halklara ağır bedeller ödetiyor ancak zafer kazanamıyorlar. Hegemon güç olarak zayıflayan ABD’nin uydusu siyonist rejim de içinden çıkamayacağı açmazların içine sürüklenmiştir. Soykırım yapan ama hiçbir hedefine ulaşamayan savaş aygıtı ile etrafa saldırması, bu barbar zihniyetin aczini ortaya koyuyor. Bu koşullarda nispi bir barışa ulaşabilmek bile ancak yüz yıldır bölgeyi kanatan emperyalist/siyonist pençelerin halkların direnişiyle kesilmesi gerekiyor.