Sermayenin saldırılarına karşı birleşik direnişe!

Saraydan gelen emirlere göre kararlar veren yargının Metin Lokumcu’nun katillerini beraat ettirmesi ve Reşit Kibar’ın ölümüne neden olan silahlı saldırı ranta, talana ve yağmaya karşı verilen mücadeleye yönelik bir tehdittir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Eylül 2024
  • 19:00

Gaz bombası ile Metin Lokumcu’yu katleden 13 polis, AKP-MHP rejiminin aparatı yargı tarafından beraat ettirildi. Aynı günlerde rant projesine karşı doğayı ve yaşam hakkını savunan Reşit Kibar, sermaye çetelerinin silahlı saldırısı sonucu katledildi. Saldırıdan sağ kurtulan Dursun Ali Koyuncu ise tutuklandı. Kara para aklayan ve lüks yaşamları ile gündemi meşgul eden Polat çifti de yine aynı günlerde tahliye edildi. Tüm bunlar yargının kirli yüzünü bir kez daha açığa çıkardı. Üst üste gelen bu olaylar Türkiye’de katillerin, hırsızların, çetelerin dışarda; doğasını savunanların ve hakkını arayanların tehdit altında olduğunu bir kez daha gösterdi.

Öğretmen Metin Lokumcu 2011 yılında, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Artvin’in Hopa ilçesini ziyareti sırasında, bölgedeki doğa katliamlarını protesto etmek için düzenlenen eyleme saldıran polisin biber gazı sıkması sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Açılan davanın karar duruşması geçtiğimiz günlerde görüldü. Cinayetten yargılanan 13 polisi beraat ettiren mahkeme, Lokumcu’nun ölümüyle polisin biber gazı kullanımı arasında “illiyet bağı bulunmadığını” iddia etti. Oysa Adli Tıp Kurulu raporunda, Lokumcu’nun ölümü ile kimyasal gaza maruz kalması arasında nedensellik ilişkisi olduğu belirtilmişti. Mafyatik rejimin şefi Erdoğan, o dönem Lokumcu gibi Artvin'de doğa katliamına karşı mücadele edenlere “eli taşlı eşkıyalar” diyerek saldırmıştı. Oysa kendisi ve başında bulunduğu kokuşmuş sistem halkın ağacını, toprağını, suyunu silah zoruyla gasp ediyordu. Doğayı savunanları hedef alan küstahlık, rant projelerine son sürat devam edileceğinin ilanıydı aynı zamanda.

13 yıl sonra Reşit Kibar, Artvin Cankurtaran’da turizm tesisi için ağaçlar kesilmesin diye mücadele ederken şirket sahiplerinin silahlı saldırısı sonucu katledildi. Kibar’ın yaşamını yitirdiği ormanlık alan Yapı Soy Turizm ve Madencilik AŞ.’ye bungalov tesisi için ihaleyle kiralandı. Köylüler buluşmalar, paneller, imza kampanyaları, açıklamalar yaparak, mahkemelere başvurarak ve nöbet tutarak hem hukuki hem fiili-meşru mücadele ile talanı durdurmaya çalıştılar. Kibar, bu süreçte ağaç kesimini durdurmaya çalışırken vurularak hayatını kaybetti. Kibar’a kurşun sıkan Muhammet Ustabaş tutuklanırken, silahın sahibi ise aynı gün serbest bırakıldı. Oluşabilecek öfkeden korkan şirket projeden çekilmek zorunda kaldı. Kibar’ın yanında bulunan ve saldırıdan sağ kurtulan Dursun Ali Koyuncu ise birkaç gün içinde hiçbir gerekçe gösterilmeden, Saray kuklası yargı tarafından tutuklandı.

***

Yüzde 80’i maden kapitalistlerine peşkeş çekilen Artvin’de 200’ü endemik, 305’i nadir olmak üzere 1900 bitki türü bulunuyor. Biyolojik çeşitlilik açısından zengin, dünyadaki en büyük yaşlı orman ekosistemine sahip Artvin, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından “korumada öncelikli 200 Ekolojik Bölgeden biri” olarak ilan edilmiştir. Ancak aynı bölgede bulunan dereler, ormanlık alanlar, akarsular doğaya ve hayata düşman olan AKP’nin 22 yıllık iktidarı boyunca rant politikaları ile tarumar edildi.

Köylülerin doğası, suyu, toprağı için sermayeye karşı verdiği mücadele her defasında kolluk kuvvetlerinin estirdiği terörle engellenmeye çalışıldı. Rant projelerinin hayata geçirilmesini engelleyen yasalar, onlarca kez yapılan düzenlemelerle şirketler lehine değiştirildi.

***

Saraydan gelen emirlere göre kararlar veren yargının Metin Lokumcu’nun katillerini beraat ettirmesi ve Reşit Kibar’ın ölümüne neden olan silahlı saldırı ranta, talana ve yağmaya karşı verilen mücadeleye yönelik bir tehdittir aynı zamanda. Mafyatik AKP-MHP iktidarından güç alan kapitalistlerin gerçekleştirdiği bu silahlı saldırı, kapitalistlerin kârları için cinayet işlemekten geri durmayacaklarının da ilanıdır.  

Sermayenin çeteleri Kibar’a kurşun sıkabilme cesaretini CarrefourSA depo direnişçilerine “Sabancı’nın selamını” taşıyan polislerden, Polonez işçilerine “çocuklarınız bile iş bulamaz” tehditleri savuran emniyet müdürlerinden, kendisini protesto eden işçileri kürsülerden tehdit eden sendika bürokratlarından, bir çocuğun hayatını karartanlara “dostumuzdur” diye sahip çıkan siyasetçilerden alıyor.

Örnekleri çoğaltmak mümkün, sermaye sınıfı bütün olarak doğasını, yaşamını, emeğini, geleceğini, haklarını korumaya çalışanların karşısında duruyor ve elindeki tüm silahları kullanmakta tereddüt etmiyor. Kibar’a sıkılan kurşun da “Sabancı’nın selamı” da haklarını ve geleceğini savunanlaradır. Bu gözü dönmüş saldırganlık karşısında örgütlenmek ve direnmek talanı durdurmanın da hakları kazanmanın da onuru korumanın da tek yoludur.

K. Düşgör