Irkçı-siyonist İsrail rejiminin Gazze’ye karşı başlattığı savaş 40. gününü doldurdu. ABD emperyalizminin bizzat içinde yer aldığı, diğer batılı emperyalistlerin ise her alanda destek verdiği bu savaşta saldırganların ulaşabildikleri askeri ya da siyasi bir zafer yoktur. İnsani ve ahlaki açıdan ise tam bir çöküş ve iflas içindeler.
Dünyanın en yıkıcı en barbar en ahlaksız güçleri tarafından oluşturulan bu geniş cephe, Filistin halkının ağır bedeller ödemek pahasına da olsa sergilediği olağan üstü direniş karşısında aciz kaldı. 18 yıldır kuşatma altında tutulan 365 km. kareden ibaret olan Gazze Şeridi’nin üstüne on binlerce ton bomba attılar. İçindeki insanlarla birlikte evleri, hastaneleri, okulları, fırınları, sağlık merkezlerini, alt yapı tesislerini, kuyuları, ambulansları, Birleşmiş Milletler ofislerini, basın merkezlerini ve daha pek çok yeri bombaladılar. Soykırım savaşını gece gündüz aralık vermeden sürdürdüler. Bunun için milyarlarca dolar harcadılar. ABD sadece bir hamlede 14.3 milyar dolar para aktardı Siyonist cellat takımına. İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada, Avustralya, Japonya gibi emperyalistler ise siyonistlere akıttıkları silah, mühimmat ve parayı açıklamıyorlar.
Filistinli direnişçiler bu devasa vahşi ittifak karşısında geri adım atmadılar. Tersine, işgalci İsrail ordusuna her gün kayıplar verdiriyorlar. Tanklarını, zırhlı araçlarını yakıyorlar. Filistin halkı ise etnik temizlik planlarını, F16 savaş uçaklarının boca ettiği bombalara yalın haliyle direnerek bozdu. Elektrik, su, gaz, ekmek, ilaç gibi asgari yaşamın idame ettirilmesi için gerekli olan şeylerden bile yoksunken, gece/gündüz tepesine bomba yağarken, topraklarını terk etmeyerek vahşi cellatlarını acz içinde bıraktılar.
Cellatlara sahte de olsa “zafer” lazım
Aksa Tufanı hareketi ile imajı derin bir çizik alan siyonist savaş makinesi, gözünü kan bürümüş bir histeri ile Gazze’ye saldırdı. Son teknoloji ürünü silahları kullandılar, depolarında bulunan ve emperyalist merkezlerden taşınan bombaları, füzeleri Filistin halkının üzerine boca ettiler. 40 gündür devam eden bu histeri sonucunda yüzde 40’a yakını çocuklardan oluşan 12 bin kişi öldürdüler. Enkazlar alında kalan cesetlerin sayısını ise kimse bilmiyor. Binaları, toprağı, bitkileri yaktılar. Tüm bu yaptıkları ne kadar vahşi olduklarını dünyaya göstermiş olsa da askeri zafer kazanmadılar.
İlk günden beri özellikle sağlık merkezleri ve hastaneleri bombalayan, toplam 35 hastanenin 25’inin bombalayarak, elektriğini/suyunu keserek devre dışı bırakan İsrail savaş makinesinin hedefinde son olarak Şifa Tıp Kompleksi vardı. Gazze şehrinde bulunan bu kompleks ve çevresi Gazze Şeridi’nin bir tür merkezi gibiydi. Sadece sağlık alanının değil bilimsel araştırmalar, sosyal-kültürel kurumların, medya kurumaların da bulunduğu bir alandı. Siyonist çete başları Şifa Hastanesi ve çevresindeki hastane ve kliniklerde çalışan emekçileri defalarca tehdit ettiler. Ancak hekimler, hemşireler başta olmak üzere hem sağlık hem teknik alanda çalışan emekçiler kompleksi boşaltmayı reddettiler. Hastane ve kliniklerin bombalanmasına rağmen emekçiler geri adım atmadı.
Tehdit ve bombalarla hedefine ulaşamayan Tel Aviv’deki cellat takımı çileden çıktı. Tüm vahşetine rağmen sağlık emekçilerine geri adım attıramayan İsrail savaş aygıtı hava bombardımanı, tanklar ve dozerlerle Tıp Kompleksi ve çevresini işgal etme hazırlığına başladı. Oysa F16 savaşı uçakları, tanklar ve dozerlerle bir hastanenin işgali edildiği duyulmuş şey değildi. Dünyanın en vahşi orduları bile bu kadarını yapmamıştı. Bundan dolayı Tel Aviv’deki siyonist çete başları ile Washington'daki suç ortakları bir yalan hikaye uydurarak işleyecekleri savaş suçlarına güya kılıf uydurdular. Bu yalana göre Hamas’ın tüneller şebekesi ile direnişçilerin komuta merkezi Şifa Hastanesi’nin altında bulunuyor. Bu durumda hastaneyi işgal etmek siyonist savaş aygıtına ihtiyaç duyduğu “zafer” diye pazarlanabilirdi.
İğrenç yalanları birkez daha deşifre oldu
İsrail ordusunun sergilediği barbarlık, bu savaş aygıtının başındakilerin “ahlakı” hakkında da fikir veriyor. Soykırım yaparken bile kendilerini “mağdur” göstermeye çalışacak kadar pişkin, yoz ve riyakarlıkta sınır tanımıyorlar. “Hamas’ın yeraltı karargahı Şifa Hastanesi’nin altında bulunuyor. Tüneller şebekesinin merkezi orası, askeri liderlerin komuta odası da orada bulunuyor” gibi yalanlar piyasaya sürdüler. Güya bu yalanlara dayanarak yaptıkları vahşi saldırıya kılıf uyduracaklardı. Yalana dayalı bu propagandayı İsrail kamuoyuna da pazarladılar.
Sonunda hava bombardımanı ve tanklarla Şifa Tıp Kompleksi ve Şifa Hastanesi’ni işgal ettiler. Komplekste çalışan emekçiler binaları boşaltmayı reddettiler. İşgalci ordunun tehditlerine rağmen emekçiler kendi istekleriyle binaları boşaltmadılar. İsrail askerleri iğrenç bir zorbalıkla binaları boşalttılar. Bebekler dahil onlarca hasta hayatını kaybetti. Sürek avı başlatan işgalciler aralarında hekimler, sağlık çalışanları ve teknik elemanların bulunduğu onlarca kişiyi tutukladılar. Farklı kaynakların Gazze’den verdikleri haberlerde tutuklananların gözlerinin bağlandığı ve bilinmeyen bir yere götürüldükleri ifade edildi.
Ortalığı cehenneme çevirdikten sonra binaları didik didik ettiler ancak ne tüneller ağı ne Hamas’ın merkezi ne askeri liderliğin komuta odaları bulundu. Yani hikayenin yalan olduğu gözler önüne serildi. Soykırımın Beyaz Saray’daki suç ortakları, sözcülerine basın toplantısı yaptırarak güya hastanenin altında bulunanları açıkladılar. Ancak bir gazetecinin bu bilgilere nasıl ulaştıklarına dair sorusu karşısında ne diyeceğini şaşıran basın sözcüsünün yüz ifadesi değişti. Laf kalabalığı yaparak soruyu savuşturmaya çalıştı. Gazeteci ile basın sözcüsü arasında gelişen diyalog, yalanlara dayalı iğrenç bir seremonin düzenlendiğini ayan-beyan ortaya koyacak nitelikteydi.
Göründüğü kadarıyla işgalcilerin yalanları yutan tek kişi Joe Biden oldu. Zira CNN kanalı bile İsrail’in iddia ettiği gibi hastanenin altında tünel ağı veya komut merkezi bulunmadığı haberini yaptıktan sonra, siyonistlerin yalanlarını medya önünde tekrarlayan Biden birkez daha kendini rezil etti.
İşgalci ordu iddia ettiği şeyleri hastane altında bulamadığı için, silah sergiledikleri uyduruk bir mizansen düzenleyip medyaya servis ettiler. Yalanların ortaya çıkması, İsraillilere vaat edilenlerin şeylerin de sahte olduğunu deşifre etti. Bu ise, Aksa Tufanı hareketi karşısında hezimete uğrayan siyonist savaş aygıtının İsrailliler nezdindeki güvenirliğini daha da sarstı. Birkez daha kuduran Tel Aviv’deki siyonist çete başları Gazze şehrindeki merkezi mahalleye ağır bir bombardıman yaparak yüzlerce sivili öldürdü ya da yaraladı.
Soykırım sürüyor ama hiçbir hedeflerine ulaşamadılar
16 Kasım’da Şifa Hastanesi’ni işgal ettiler, çevresinde pek çok binayı yıktılar, işgalci ordunun buldozerleri yıkıma devam ediyor. Öte yandan hava bombardımanları da soykırım da sürüyor. Ancak ilan ettikleri hiçbir hedefi gerçekleştiremediler. Başarabildikleri şey, dünyanın gözleri önünde soykırım yapacak kadar vahşi ve pervasız olduklarını dünya aleme göstermek oldu.
Filistin halkının direniş iradesini kırıp Mısır’daki Sina çölüne süreceklerdi. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları ortadan kaldırılacaktı. Filistinli direnişçilerin elindeki esirler kurtarılacaktı. Aradan 40 gün geçti ancak bunların hiçbirini gerçekleştiremediler. Filistin halkı topraklarını terk edeceğine ölümü tercih ediyor. Tek bir İsrailli esir bile kurtaramadılar. Filistinli direnişçileri ortadan kaldırmak ya da direnişin belini kırmak bir yana, Tel Aviv’e füze atılmasını bile önleyemediler. İşgalci siyonist ordu yüzlerle ifade edilen tank, zırhlı araç ve dozer kaybetti. İşgalci askerler ölü ya da yaralı her gün kayıplar veriyor. Kara saldırısı başlatıldıktan sonra onlarca işgalci asker esir alındı.
Askeri ve siyasi alandaki başarısızlıkları devam ettikçe, Siyonist çete başları kuduruyor. Giderek derinleşen bir histeri ile sivil halkın üzerine daha çok bomba yağdırarak intikam alıyorlar.