Dev bir ekonomik güç kabul edilen Almanya, Naziler döneminde işlediği suçlardan dolayı militarist aygıtını tahkim etme konusunda kısıtlamalara tabiydi. Bu kısıtlamaları ortadan kaldırmak için fırsat kollayan Alman emperyalizmi, Ukrayna savaşını ilk anda fırsata çevirdi. Milletvekillerinin, hatta bakanların haberi dahi olmadan, Başbakan Olaf Scholz tek hamlede savaş aygıtına 100 milyar Euro’luk fon ayrılacağını ilan etti. Peşi sıra savaş bütçesini milli gelirin %2’sine yükseltti. Belli ki, karar hükümetten bağımsız olarak alınmış ve ilan edilmek için uygun an bekleniyordu.
Militarist tırmanışın önü bir kez açıldı mı, bunun nereye varacağını kestirmek kolay değil. Göründüğü kadarıyla Almanya mali gücü elverdiği ve toplumu ikna ettiği ölçüde silahlanma ve savaşa ayrılan bütçeyi arttıracaktır. Ukrayna savaşının ekonomik alanda yarattığı sorunlara rağmen, hükümetin savaşa benzin dökmeye devam etmesinin temel nedenlerinden biri, bunun silahlanma ve savaş bütçesine gerekçe sağlamak için kullanıyor olmasıdır. Liberallerle koalisyon kuran SPD-Yeşiller ikilisinin bu yeni politika için çok kullanışlı oldukları görülüyor. Seçimlerde oy isterken barıştan, sosyal adaletten, küresel ısınmayı durdurmaktan, yeşilin korunmasından söz ederken, şimdi NATO şeflerinden de “şahin” kesildiler. Biranda “temiz enerji” laflarını unutup, kömür santrallerine dönüş kararı aldılar.
***
Almanya'nın Sosyal Demokrat Partili (SPD) Savunma Bakanı Christine Lambrecht, yeni hazırladıkları Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde silahlanma ve militarist aygıtı tahkim etme sürecinin ivme kazanacağını ilan etti. Alman Dış İlişkiler Konseyi’nde yaptığı konuşmada, Nazi döneminin yol açtığı şüphelerin aşılması gerektiğini savunan Lambrecht şu ifadeleri kullandı:
“Bizim, tehlike anında hem kendimizi hem ittifakımızı savunabilmemiz için güçlü, savaşmaya hazır silahlı kuvvetlerine ihtiyacımız var. Bu, 2022 yılında artık sadece teorik bir fikir oyunu değil, bir realite.”
Kendilerine saldırmaya hazırlanan biri varmış gibi konuşan SPD’li bakan, silahlanma ve militarizme özel bir ağırlık verileceğini şu sözlerle dile getirdi:
“ABD gelecekte Avrupa’nın güvenliğini muhtemelen aynı ölçüde garanti edemeyecek. Bunun ne anlama geldiği çok açık. Biz Avrupalılar, en başta da biz Almanlar, başka güçler bize saldırmayı akıllarına dahi getirmeyecekleri şekilde, askeri güç gösterebilmek için, daha fazla adım atmalıyız.
Her şeyden önemlisi bizim, Almanya’nın, değişmesi gerektiğidir… Şunu açıkça söylememe izin verin: Bu değişimi sağlamazsak gelecekte güvende yaşamamız mümkün olmayacak”
Güvenlikten söz edilmesi, emperyalist hedefleri örtmek için baş vurulan ucuz bir demagojiden başka bir şey değil. Zira ABD’nin savaş arabasına binen Almanya da AB devletleri de halen halkların güvenliğini tahdit ediyor. Demagojik laflar etmesine rağmen konuşmada militarizmi tırmandırmak için karar alındığı ve bunun sonuna kadar götürüleceği de pervasızca dile getiriliyor:
“Almanya’nın büyüklüğü, coğrafi konumu, ekonomik gücü, kısaca ağırlığı, bize bir liderlik rolü yüklüyor. İstesek de istemesek de… Askeri olarak da bu geçerli. Almanya’nın bu rolü oynamaktan korkması için bir neden de yok, Almanya bunu başarabilir…”
***
Artan enerji fiyatları, yüksek enflasyon ve bunun yarattığı sorunların farkında olduklarını dile getiren Christine Lambrecht, buna rağmen militarizm ve savaşa yapılan yatırımların daha da arttırılacağını söylüyor. AB’nin “askeri lideri” olarak Almanya’nın “nükleer caydırıcılık gücünün de arttırılacağını” söyleyen SPD’li bakan, dolu-dizgin bir silahlanma sürecini başlattıklarını ilan etti.
Militarizm ve silahlanma histerisini, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla jeopolitik açıdan büyük bir dönüm noktası (Zeitenwende) oluştuğu gerekçesine dayandıran Lambrecht, Rusya’yı savaş başlatmak için kışkırtanların ABD ile NATO olduğu gerçeğini yok saydı. Zira kendisi de savaş kundakçısı ve barış olmasın diye savaşa benzin döken tarafta bulunuyor.
Alman tekellerinin temsilcisi sıfatıyla konuşan bakanın göründüğü kadarıyla tek sıkıntısı var, o da toplumu bu militarist histeriye destek verecek kıvama getirmenin kolay olmamasıdır. Sıkıntısını “Gerçek Zeitenwende kafalarda gerçekleşecek ve hepimiz en büyük zorluğun da kafalardaki değişimi sağlamak olduğunu biliyoruz” sözleriyle dile getirirken, toplumu militarize etme hamlesinin başladığını resmen ilan etmiş oldu.
ABD hegemonyasının zayıfladığı, Çin’in yeni bir hegemon güç olarak yükselişte olduğu bu momentte, Alman emperyalizmi de “AB lideri” olarak kendi emperyalist güç odağını yaratmaya çalışıyor. Çizilen hedeflere ulaşılıp ulaşılmayacağını ise, bu yönelişin faturasını ödeyecek olan işçi ve emekçilerin silahlanma, militarizm ve savaşa karşı geliştireceği direnişin düzeyi, gücü, kitleselliği belirleyecektir.