Ukrayna savaşı etrafında derinleşen gerilime son günlerde birkaç halka eklendi. ABD-İngiltere cephesi ara vermeden savaşa benzin dökmekle yetinmiyor, askeri danışmanları ve her tür teknik/istihbarat/planlama desteğini sağlayarak savaşın fiilen içinde yer alıyor. Nitekim Ukrayna ordusunun son saldırılarını bizzat ABD askeri danışmanlarının planladığı açıkça dile getirilmişti.
Bu gelişmelerin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “kısmi askeri seferberlik” ilan etti. Yaptığı konuşmada, ABD merkezli tehditler karşısında geri adım atmayacaklarını, kendilerini savunmak için gerekirse nükleer silah da kullanabileceklerini belirtti ve blöf yapmadığını söyledi.
Bu gelişmelerin peşi sıra Donbass'ta yer alan Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri ile Herson ve Zaporijya’da Rusya’ya katılım için referandum yapılacağı ilan edildi. Referandum devam ederken ABD-İngiltere cephesi Kuzey Akım 1-Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hatlarına sabotaj düzenledi. Bu arada referandum tamamlandı ve beklendiği üzere katılanların ortalama %90’ı Rusya’ya katılma yönünde oy verdi. Bu beklenen bir sonuçtu. 2014’teki neo Nazi destekli darbeye karşı direnen bu bölge, Rusya’nın da desteği ile varlığını sürdürdü. Ancak darbeden sonraki yıllarda özellikle Azov Taburları denen faşist çeteler bu bölgede pek çok katliamlar yaptılar. Rusya saldırısı gerçekleşene kadar geçen süreçte ezici çoğunluğu sivil olan 14 bin kişinin katledildiği belirtiliyor. Yani bu bölgelerde yaşayanların çoğunluğu zaten Rusya’ya katılmak istiyordu.
***
Rusya’ya katılma talebinin geçerli olması için Putin’in onaylanması gerekiyordu. Putin bunu kağıt üzerinde yapılan bir onay olarak değil, başında ABD’nin bulunduğu “sömürgeci batıya” bir tür meydan okuma konuşmasıyla ilan etmeyi tercih etti.
“Rusya'da dört yeni bölge var” diyen Putin’in konuşmasında şu ifadeler de yer aldı:
“Dört bölge kararını verdi. Bu görüldüğü üzere milyonların açık bir tercihidir. Bu, insanların kendi kaderini tayin hakkıdır. BM Sözleşmesi'nin maddelerinde yer alır. Batı'nın beni duymasını istiyorum; Donetsk, Lugansk, Herson ve Zaporijya'daki insanlar, artık bizim vatandaşımızdır. Bunu tartışmayacağız ve geri adım atmayacağız. Kiev rejimi, bunu görmeli; ancak bu şekilde barış sağlanabilir…”
ABD’nin başını çektiği batıyı “sömürgeci, katliamcı, işgalci, halkların değerlerine saygı göstermeyen, nükleer silahı iki defa kullanan, sömürgeleştirdiği ülkelerdeki halkları uyuşturucuya bağımlı hale getiren, kendinden menkul kurallarını dünyaya dayatmak isteyen, Rusya’yı parçalayıp zenginliklerini yağmalamaya heveslenen” şeklinde tanımlayan Putin, bazılarının ise Amerika’yı kölece takip ettiğini belirtti.
Konuşmasını yer yer milliyetçi, yer yer dinsel motiflerle süsleyen Putin, “Rusya’nın büyük bir güç olduğunu, batıya muhtaç olmadığını, dayatmaların hiçbirine boyun eğmeyeceğini, katılan dört bölgenin yeniden inşa edileceğini, bu bölgelerde yaşayan Rusya vatandaşlarının güvenliğinin sağlanacağını ilan etti. Kremlin Sarayı’nda yapılan konuşma, savaşın daha da yayılmasına yol açacak olsa bile, Putin yönetiminin ABD-İngiltere cephesinden gelen tehditler karşısında politika değişikliğine gitmeyeceğini” beyan etmiş de oldu.
***
Beklendiği üzere Putin’in konuşmasına ABD, NATO, AB şefleri anında tepki verdiler. Referandumu meşru kabul etmeyeceklerini ilan ettiler, Rusya’ya karşı yeni yaptırımlar uygulanacağı tehditlerini yükselttiler, Ukrayna’ya silah akışının devam edeceğini, yani savaşa benzin dökmekten geri durmayacaklarını söylediler.
Bu arada Washington’daki amirlerinden direktif aldığı tahmin edilen Zelenski, Ukrayna'nın hızlandırılmış prosedür kapsamında NATO üyeliğine başvuracağını söyledi. Aldığı direktiflere göre konuştuğu için kimi zaman boyunu aşanlar laflar eden Zelenski, bu tutumunu bir kez daha yineledi:
“…Putin onur ve dürüstlüğün ne olduğunu bilmiyor. Bu nedenle, Rusya ile diyaloğa hazırız. Ancak başka bir Rusya Devlet Başkanı ile...”
Zelenski’nin bu tür açıklamaları kendi başına yapmasına ihtimal verilmiyor. Belli ki, ilhak kararına verilecek tepki konusunda amirleriyle ön çalışmalar yapmış. Kısa süre önce Kırım’ı kurtarmadan barış olmayacağını söylemişti, oysa Donbass’ın Rusya tarafından ilhakıyla büyük bir bölge Ukrayna’dan koparılmış oldu. İlhak hamlesine karşı ABD-İngiltere cephesinin tepki göstermesi kaçınılmaz. Tabii Zelenski rejimi de bu kapsamda kendisine biçilen rolü oynamaya devam edecektir.
***
Putin’in ilhak kararından önce “kısmi seferberlik” ilan etmesi, nükleer silahların kullanımını gündeme getirmesi, çatışmanın büyüme ihtimalini gözettiğine işaret ediyor. Aldığı kararın yaratabileceği olası sonuçlara dair öngörüleri olduğu ve buna hazırlık bağlamında belli adımlar attığı görülüyor.
ABD-İngiltere cephesinin çatışmayı hangi boyutlara taşıyabileceği net olmasa da savaşa benzin dökmeye devam edecekleri kesindir. Bu eğilimin önümüzdeki günlerde geliştirecekleri karşı hamleler ve Zelenski’nin NATO’yu Ukrayna’ya çekme talebine verecekleri karşılıkla belirginleşmesi muhtemeldir. Tarafların tutumları, geri adım atma eğiliminin halen gündemde olmadığına işaret ediyor. Bu ise, büyük bir ihtimalle hegemonya çatışmasını giderek şiddetlendirecektir.