1991 yılında yıkılan SSCB’nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği) son devlet başkanı Mihail Gorbaçov’un adı yıllardan beri unutulmuştu. İki gün önce hayatını kaybedince yeniden gündeme geldi. SSCB’nin dağılmasında oynadığı uğursuz rolden dolayı bir dönemler çok popüler bir figürdü. Özellikle SSCB’nin dağıtılması sürecinde batılı emperyalistler tarafından ‘önemsenen’ bir figür oldu. Ölümünün ardından yayınlanan mesajlar, bu figürün batılı emperyalistlere yaptığı hizmetlerin yeniden anımsanmasına vesile oldu.
Gorbaçov’a bakış açısı ve tarihte oynadığı gerici-uğursuz rol, genel hatlarıyla iki farklı değerlendirmeye konu oldu. Aynı şey ölümünden sonra da gündeme geldi. Bir kesim, özellikle batılı emperyalistler ve düşünsel/ideolojik olarak onların güdümünde olanlar için Mihail Gorbaçov ‘barış kahramanı’ diye anılır. “Cesur, reformcu, demokrat, barışçı” gibi sıfatlarla taltif edilir. Bunun zıddı olan bakış açısına göre ise, Gorbaçov Sovyet halkları başta olmak üzere, dünya halklarına ihanet etmiş, SSCB ile Varşova Paktı’nın dağıtılmasında baş rolü oynayarak emperyalistlere büyük hizmetlerde bulunan bir kişidir.
“Ağacın kurdu…”
Sovyet düşmanları Gorbaçov’u, "Soğuk Savaşı sona erdiren büyük lider" olarak kabul ediyor. Ancak Gorbaçov, "SSCB’yi yıkan bir hain" diye de anılır. Bu zıt değerlendirmelerde abartı olsa da belli bir mantığa dayandırılıyor. Bir birey olarak Gorbaçov ne Soğuk Savaşı sona erdirdi ne SSCB’yi yıktı. Ancak kendisinin bir lider olarak tarih sahnesine çıkmasına elverişli koşullarda önemli uğursuz roller oynadığı da bir gerçek.
SSCB gibi dev bir gücü ne Gorbaçov ne de bir başkası yıkabilirdi. Ancak Sovyet sisteminde bürokratik yozlaşmanın vardığı boyut, Gorbaçov’un başını çektiği ayrıcalıklı/yozlaşmış, bürokratik bir kastın oluşmasına ve üst düzey yönetim kademelerinin çoğunu ele geçirmesine fırsat vermiştir. SSCB’yi dağıtan bu kastın liderliğini Gorbaçov yapıyordu. Bu yönüyle de batılı emperyalistlere hizmette başı çekmiştir.
Gorbaçov ve ekibini yetiştiren, onlara SBKP’nin (Sovyetler Birliği Komünist Partisi) liderlik mevkilerini ele geçirme imkan sağlayan Sovyet sistemindeki yozlaşmadır. Yani sistem bu yozlaşmış ayrıcalıklı kasta alan açtı, onlar da sistemi çökertip Sovyetler Birliği’ni batılı emperyalistlerin tezahüratları eşliğinde yıktılar.
Emperyalistlerin "kahramanı"
Gorbaçov görevini tamamladıktan sonra siyaset çöplüğüne atıldı. Uzun yıllar boyunca adını pek duyan olmadı. Öyle ki, Pizza reklam filminde rol alacak dereceye kadar düştü. Zira SSCB dağıldıktan sonra batılı emperyalistlerin Gorbaçov ya da onun gibi figüranlara ihtiyaçları kalmamıştı. Sovyet döneminin birikimlerini yağmalayan oligarklar "demokratik batı" için daha makbuldü. O birikimlerin yağmalanıp batıya taşınmasından duyulan memnuniyet ve Rusya’yı sömürgeleştirme hevesleri ön plandaydı. Yüz binlerce insanın hayatına mal olan ekonomik çöküş, yoksulluk, işsizlik, düşkünleşme, Sovyet sonrası dönemde yaşanan rezalet ve felaketler ise batılı emperyalistlere göre "Rusya’nın demokratik liberalizme" açılması yönünde atılan büyük adımlardı.
Son aylarda Sovyetler ya da Rusya’ya kin kusan batılı emperyalistlerin Gorbaçov’un ardından yaptıkları açıklamalar dikkate değer. Puşkin’i, Gorki’yi, Çaykovski’yi nefretle ananların Gorbaçov’un ölümünün ardından sarf ettikleri sözler, bu figürün tarihte oynadığı uğursuz rol hakkında fikir vericidir.
- Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Gorbaçov güvenilir ve saygı duyulan bir liderdi. Soğuk Savaş'ın sona ermesinde ve Demir Perde'nin yıkılmasında çok önemli bir rol oynadı. Özgür bir Avrupa'nın yolunu açtı.”
- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, “Gorbaçov dünyayı daha güvenli bir yer haline getiren nadir bir lider.”
- Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Mihail Gorbaçov öldü, cesur ve reformcu bir devlet adamıydı. Rusya'nın demokrasiyi tesis etmeye çalışmasını, Avrupa'da demokrasi ve özgürlüğün mümkün olmasını, Almanya'nın birleşmesini ve Demir Perde'nin ortadan kalkmasını perestroykanın mümkün kıldığını unutmayacağız.”
- İngiltere Başbakanı Boris Johnson, “Gorbaçov'un ölümünü duyduğumda çok üzüldüm. Soğuk Savaş'ı barışçıl bir sonuca taşırken gösterdiği cesaret ve dürüstlüğe her zaman hayranlık duydum.”
- Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Tercihleriyle Ruslara özgürlük yolunu açan bir barış adamı olan Mihail Gorbaçov'un ölümü nedeniyle başsağlığı diliyorum.”
- Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Mihail Gorbaçov tarihin akışını değiştiren, eşsiz bir devlet adamıydı.”
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra Rus karşıtı ırkçılığı iğrenç boyutlara vardıran emperyalist şeflerin gösterdiği "Gorbaçov aşkı" bir tesadüf değil elbet. Bu mutabakat, Gorbaçov’un emperyalist sisteme yaptığı hizmetlerin mahiyeti hakkında fikir veriyor. 1990 yılında Gorbaçov’a Nobel Barış Ödülü verenlerin ölümünün ardından yaptıkları açıklamalar birbirini tamamlıyor.
Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikalarını gündeme getiren Gorbaçov yönetimi, güya belli alanlarda tıkanan Sovyet sistemini geliştirecek ve daha ileri bir atılım yapmasının yolunu açacaklardı. Bu söylemler ilkin belli beklentiler de yarattı. Oysa söylemle hedefler farklıydı. Nitekim o yozlaşmış bürokratik kast Sovyet sisteminin yıkılmasına öncülük ederek, batı emperyalizmine hayal bile edemeyeceği hizmetlerde bulundu. Her şeye rağmen Sovyet sisteminin devamından yana olan toplum kesimlerini ise kaba şiddetle bastırarak, çöküşün tamamlanmasını sağladılar. Bir dönem dünyanın tanıdığı, yaptıkları ilgi ve belli bir sempatiyle izlediği bir liderken, sadece savaş çığırtkanı emperyalist şeflerin övgülerine mazhar olan bir figüre dönüşmek, Gorbaçov’un tarih karşısında şimdiden mahkum olduğunu göstermiştir.