“En kötü cahil, siyasi cahildir. Duymaz, konuşmaz ve siyasi olaylara katılmaz. Hayat pahalılığının, fasulye, balık, un, kira, ayakkabı ve ilaç fiyatlarının siyasi kararlara bağlı olduğunu bilmez. Siyasi cahil o kadar aptaldır ki gururlanır ve göğsünü gere gere siyasetten nefret ettiğini söyler. Bu embesil bilmez ki, onun siyasi cehaletinden fuhuş, terk edilmiş çocuk, soyguncu ve tüm suçluların en kötüsü olan siyasi dolandırıcı, rüşvetçi, ulusal ve çok uluslu şirketlerin uşağı doğar.” (Bertolt Brecht)
Ukrayna futbolunun önde gelen isimlerindendi Anatoly Timoshchuk, 144 kez milli formayı giyerek Ukrayna’nın bu alandaki tek rekorunun sahibi. Daha evvel Shakhtyar Donetsk, Zenit St. Petersburg ve Bayern Münih’in oyuncusu olarak birçok ulusal ve uluslararası şampiyonluk kazandı. 2008 yılında UEFA Kupası, 2002 ve 2006 yıllarında “Yılın en iyi Ukraynalı futbolcusu”, 2007’de ise Eurosport tarafından “Rusya Ligi’nin en iyi futbolcusu” seçildi. 2017 yılından beri St. Petersburg’da Zenit Kulübü’nün yardımcı antrenörlük görevini yürütüyor.
Bugünlerde ise 42 yaşındaki Timoshchuk “ulusal kahramanlıktan” “vatan hainliğine” terfi ettirildi. 2009-2013 arası Bayern Münih’de profesyonel kadroda yer alan ünlü futbolcunun antrenörlük lisansı iptal edilerek sportif faaliyetlerine son verildi. Ayrıca Ukrayna’da bugüne kadar elde etmiş olduğu bütün sportif unvanları elinden alındı. Bununla da yetinmeyen şarlatan Zelenski rejimi ve satılık işbirlikçileri, tüm ulusal kayıtlardan da Anatoly Timoshchuk’u çıkardıklarını ilan ettiler. Aldıkları bu pespaye tutumla savaş karşıtı duruş sergileyen sanat ve spor insanlarını hedef alan aşağılık bir kampanya yürütmektedirler.
Bütün bunların biricik nedeni, Anatoly Timoshchuk’un “kendisinden istenmesine rağmen Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşı kınamaması ve bu konuda sessiz kalmış olmasıdır”. “Ömür boyu men cezası” veren Ukrayna Futbol Federasyonu (UAF) kararını, Timoschuk’un “Ukrayna futbolunun etik kurallarını ihlal eden ve federasyonun itibarını zedeleyen bilinçli bir tutum aldığı” gerekçesine dayandırdı.
Bu gelişmeler üzerine eski dünya boks şampiyonu ve Neonazi artığı olduğu bilinen Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko’nun kardeşi Wladimir Klitschko Alman Bild gazetesine verdiği demeçte: “Tüm unvanlarının elinden alınması doğru” dedi. Rütbesinin düşürülmesinin nedeninin, “Timoshchuk'un gürleyen sessizliği” olduğunu söyledi.
Savaş çığırtkanlığı yapan Vladimir Klitschko, Timoshchuk’u savaşta Rusya karşıtı net bir tutum almamak, Vladimir Putin'in uluslararası hukuku ihlal eden işgaline karşı çıkmamakla suçluyor ve Putin’i desteklemekle itham ediyor. Savaş çığırtkanlığına destek vermeyen Timoshchuk’a saldıran eski boks şampiyonu, savaş baronlarıyla kukla Zelenski yönetimine yaranmaya çalışıyor. Oysa tarih savaş çığırtkanlığı yapanları lanetle anarken, tüm baskı ve dayatmalara karşı direnerek emperyalist savaşta “taraf” tutmaktan imtina edenler ise, saygıyla anılan örnek kişiler olarak geleceğe taşınır.
Ukrayna’daki emperyalist kapışmanın sanata uzanan kirli eli
Dünyaca ünlü müzisyen ve Pink Floyd grubunun kurucusu Roger Waters geçen yıldan beri dünya turunda bulunuyor. Milyonlarca insanın katıldığı konserlerde emperyalist savaş ve sosyal eşitsizlik gibi günümüz dünyasının temel sorunlarını teşhir eden grup, tartışılmaz sahne performansı ve aldığı politik tutumla dikkat çekiyor. Bundan dolayı grup, Roger Waters şahsında gerici odaklar tarafından hedef haline getirilmiş bulunuyor.
Ukrayna savaşına ilişkin tutumu ve onlarca yıldır işgale karşı direnen Filistin halkı başta olmak üzere bütün Orta Doğu halklarına kan kusturan katliam aygıtı Siyonist İsrail devletinin politikalarını mahkum eden açıklamaları sebebiyle Avrupa’daki konserlerinin çoğu iptal edildi. “Demokrasi vaazları” vermeye meraklı olan AB devletleri, onurlu bir tutum alan sanatçıya kin kusarak, sanatsal etkinliklerini yasaklayarak gerçek yüzlerini gösteriyorlar.
Roger Waters’in konseri karalama kampanyalarıyla iptal ettirilmek isteniyor!
8 Şubat 2023 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Ukrayna Savaşı’yla ilgili kısa bir konuşma yapan Roger Waters, ABD’yi “ana saldırgan” olarak adlandırdı ve Batılı silah sanayisinin kârı için yolladıkları silahlarla bu katliamın ortağı olduklarını dile getirdi. Ayrıca emperyalist ülkelerin yürüttükleri ‘vekalet savaşı’ ve ikiyüzlü politikalarını Birleşmiş Milletler Kürsüsü’nden haykırarak bu savaşın sonlandırılması çağrısında bulundu. Bunun üzerine bütün burjuva basını koro halinde, Roger Waters’ı Birleşik Milletleri kışkırtmak ve Rusya taraftarı olmakla itham ederek karalama kampanyası başlattı.
Roger Waters’in ekim ayında planladığı Brezilya konseri de bu gelişmelerin ardından başlatılan karalama kampanyalarıyla iptal ettirilmek isteniyor. Brezilya Yahudi Birliği yönetimi tarafından başlatılan histerik kampanyada Pink Floyd’un kurucusu Waters’in Brezilya’ya girmesi halinde tutuklanması bile istendi. Bu ırkçı-Siyonist organizasyonun, gerektiği durumda Waters’in sivil polislerce izlenmesi yönünde karar alması için Yüksek Mahkeme’ye baskı yaptığı basına yansıyan haberler arasında.
Brezilya gazetelerinde bütün bunların sebebi, Roger Waters’in sahne performansı sırasında ‘Nazi üniforması’ giymesi ve ’Davut’un Yıldızı’nı taşıyan şişme bir domuzu sahnede uçurtması olarak gösteriliyor. Bilindiği üzere “Davud Yıldızı” veya “Davut’un Kalkanı” Yahudilerin dini sembolüdür ve O’na dokunulması “kırmızı çizgi”dir. Lakin Pink Floyd gibi efsane bir müzik grubuna dahi yeri geldiğinde “dokunan yanar” mesajı verilerek sanata ve sanatçıya gösterdikleri tahammülün sınırlarını ortaya koymuş oldular.
“Yeşiller Partisi’nin bu tutumu çok mu şaşırtıcı?”
Roger Waters’a dönük bu gerici/alçakça kampanyanın bir benzeri Almanya’da da yürütülüyor. Hessen Eyalet Hükümeti ve Frankfurt Şehir Yönetimi Waters’in 28 Mayıs’ta Frankfurt’ta vermeyi planladığı konseri iptal etmek için adeta çırpındı. Ancak Frankfurt İdare Mahkemesi Waters’in lehine karar verdi. Aldığı kararda sanatsal özgürlüğe atıfta bulundu ve Yahudilerin onurunun zedelendiğine dair hiçbir şüphenin bulunmadığını açıklayarak yasaklama kararını hukuki bulmayarak açılan yasaklama davasını iptal etti.
Bu gelişmeye paralel olarak Münih Olimpiahalle’de yapılması planlanan konserin iptali için de yoğun bir kampanya başlatılmış bulunuyor. Bunun yanı sıra Köln Belediye Meclisi de Waters’in konserine karşı çıkmıştı. ‘80’li yılların “çevre ve barış partisi” olarak adlandırılan ve son yıllarda savaş çığırtkanlığında diğer sermaye partilerini geride bırakan Yeşiller Partisi grubu ise açık bir mektup yayınlayarak Köln Lauxess Arena’ya “konseri engellemek” için çağrıda bulundu. Yeşiller Partisi’nin bu tutumu çok mu şaşırtıcı? Kesinlikle hayır! Lakin Alman sermaye tekellerinin doymak bilmeyen çıkarlarını en cevval bir şekilde savunan, Alman emperyalizminin güvenlik duvarlarını Hindikuş’tan örmeye çalışan ve Ukrayna’daki savaşta cepheye sürülse en az Nazi generali Rommel kadar “başarılı” olacağından şüphe edilmeyecek bir klik tarafından yönetiliyor bu parti.
Yeşiller, emperyalist savaş aygıtı NATO ‘99’da Yugoslavya’ya saldırdığında da bugün oynadıkları uğursuz rolü oynamış ve Balkanları kan gölüne çevirmekte herhangi bir beis görmemişlerdi. Dolayısıyla Roger Waters’in konserinin iptalini istemeleri bu tüccar takımının diğer suçlarının yanında hiçbir şey değil. İşin doğrusu Roger Waters kendisini çok şanslı da addedebilir, zira müzik enstrümanlarını “suç aleti” ilan edip tutuklayabilirlerdi de.
Waters gibi onurlu ve dik duruşuyla halkların sanatçısı olunur…
Roger Waters, sahne performansında sahnede uçuşan “Şişme Domuz”la ilgili pek çok kez farklı yayın organlarına demeçler vermiş ve bu konuyu açıklığa kavuşturmuştu ya da öyle “sanıyordu”. “Şişme Domuz’u ‘sembolik teatral bir mizah’ olarak kullandığını, bununla insanların üzerine boca edilen ideolojileri ve onun ürünlerini kastettiğini ve bu saldırganlığın da sevgi ve barışın düşmanı olduğunu açıklamıştı. Waters, bu mevzuyla ilgili açıklamalarının devamında, yanlış ellerde bu sembol ve ürünlerin temsil ettiği tüm ideolojilerin kötü olabileceğinin de altını çizmişti.
Bütün bu açıklamalara rağmen Roger Waters’ı ‘antisemit’ olarak karalamaya, gerçeği ve ifade/sanat özgürlüğünü bu denli pervasızca ayaklar altına almaya devam eden sermaye düzeninin gerçek karın ağrısı, Waters’in Siyonist İsrail hükümetini Filistinlilere yönelik baskı ve katliamları sebebiyle eleştirmesinden kaynaklanmaktadır.
Orta Doğu’da gerçek anlamıyla bir terör devleti haline gelmiş bulunan Siyonist İsrail’e dönük yapılan en ufak bir eleştiri anında “antisemitizm” diye damgalanmak isteniyor. On yıllardır Filistin toprakları başta olmak üzere Orta Doğu’yu cehenneme çeviren, Filistin halkını katleden İsrail’in suçlarını görmezden gelmek ve buna sessiz kalmak kimi sol çevrelerde dahi kanıksanmış bulunuyor. Oysa İsrail devleti ve onun uluslararası lobi gücü baştan aşağı bir suç makinasından ibarettir. ABD gibi bir emperyalist gücün verdiği sınırsız destekten de güç alarak her türlü aymazlığı yapan bu aygıta, hayatın her alanında karşı mücadele yürütmek doğru olandır. Waters, tüm saldırılara rağmen dik durarak sanat cephesinde bir yol açmıştır. Bu yolda yürümek bir sanatçıya ancak onur kazandırır. Ya neon ışıklar içindeki yalancı ve pisliğe batmış kapitalist dünyanın esiri ya da Waters gibi onurlu ve dik duruşuyla halkların sanatçısı olunur…