Almanya'dan yapılan silah ya da diğer askeri malzeme ihracatı hükümetin iznine tabidir. Yasalara göre çatışma bölgelerine ya da çatışmalarda taraf olanlara silah satışı yapılması yasaktır. Yasalar böyle olmakla birlikte iş icraata gelince durum değişiyor. Alman hükümeti, silah tekellerinin kârına kâr katmaları için çalışınca yasaları çiğnemekte bir sakınca görmüyor.
Almanya, Libya’da hem savaşın kışkırtıcıları hem tarafı olan ülkelere güya silah ambargosu uyguluyor. Ancak “ambargo uygulandığı” iddiasına rağmen, çatışmaların tarafı olan ülkelere silah satışları devam ediyor.
Bir soru önergesine yanıt veren Alman Ekonomi Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre, Alman hükümeti Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Katar'a 1 Ocak 2020’den 4 Şubat'a kadar 4 milyon 300 bin avroluk yeni silah satışına izin verdi. Oysa bu ülkelerin ikisi (Türkiye-Katar) Trablus’taki Serrac hükümetine destek verirken, diğer ikisi (Mısır-BAE) ise Bingazi’deki General Hafter güçlerine destek veriyor. Yani bu ülkelerin tümü Libya’daki çatışmalarda dolaysız taraf durumundadırlar.
Belli ki, Alman hükümeti tekellerin kârı söz konusu olduğunda, yasaları pek takmıyor. Nitekim Almanya Başbakanı Angela Merkel'in girişimiyle 19 Ocak'ta Berlin'de düzenlenen Libya Konferansı’nda, Libya'ya uygulanan silah ambargosu kararına bağlı kalınacağı taahhüt edilmişti. Ancak icraatlar, verilen taahhüdün kağıt üstünde kaldığını gösteriyor.
Hem Libya’da çatışmaları sona erdirmek için konferans düzenlemek hem savaşı körükleyen taraflara silah satışına devam etmek kaba bir riyakarlıktır. Buna rağmen kapitalizmin mantığına da uygundur. Çünkü savaşlar silah tekelleri için birer kar kaynağı, burjuva hükümetlerin asli görevi ise, tekellerin karını güvence altına almaktır. Savaşlarda ölenler ise ne kapitalistleri ne onları temsil eden hükümetleri ilgilendirir.