Türk sermaye devleti uzun bir zamandır S-400 füze savunma sistemleri, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama faaliyetleri vb. nedenlerle batılı emperyalistlerle sorunlar yaşıyor, yer yer ekonomik yaptırımlara maruz kalıyor. Çıkar çatışmalarının yarattığı bu sorunlara, Türk sermaye devletinin Suriye’ye yönelik askeri işgaliyle bir yenisi daha eklenerek, silah ambargosu da gündeme getirildi. Aslolarak uluslararası tekelci sermaye guruplarının gündeme getirdikleri bu yaptırımlar ile Türk sermaye devletine sınırlarını hatırlatılmak isteniyor.
AB üyesi ülkelerden Hollanda ve İsveç tarafından, birlik üyesi bütün ülkelerin Türkiye’ye silah ambargosu yapması girişimi gündeme getirilirken, Alman Devlet Bakanı Roth, Almanya’nın Türkiye’ye silah satışını durdurması çağrısında bulunmuştu. Yine bu tür açıklamalar federal hükümet tarafından da dile getirilerek, Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonunun uluslararası hukuka aykırı olduğu ifade edilmişti. Almanya Başbakanı Angela Merkel ekim ayında Federal Meclis’te hükümet adına yaptığı açıklamada, harekatı, “büyük jeopolitik sonuçları olan bir insani dram” şeklinde niteleyerek, “Bu yüzden de federal hükümet mevcut koşullarda Türkiye’ye silah teslim etmeyecek” demişti.
Alman devletinin ne kadar ikiyüzlü olduğu, AB ülkelerinin Türkiye’ye karşı ortak silah ambargosu için yapılan oylamanın, bizzat Alman hükümeti tarafından veto edilerek engellenmesiyle yeniden tescillendi. Ayrıca Alman hükümetinin, Türkiye’ye silah satışlarının durdurulacağı yönlü açıklamalarına rağmen, silah satışlarının kesintisiz olarak devam ettiği ortaya çıktı.
Sol Parti Meclis Grup Başkanvekili Sevim Dağdelen’in konuya ilişkin soru önergesine yanıt veren Almanya Ekonomi Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlar, DW tarafından bir haberde kullanıldı. Haberde şöyle deniyor: “Almanya’nın Türkiye politikasını değiştireceğini açıklamasına rağmen iki ülke arasında savunma ticareti sürmektedir. Almanya, Suriye operasyonu nedeniyle silah satışına getirilen kısıtlamaya rağmen bu yıl Türkiye’ye silah ihracatında rekor kırdı. Türkiye’ye silah satışları son 14 yılın en yüksek seviyesine yükseldi. Almanya’nın Kiel kentinde Thyssen-Krupp’a ait denizaltı tersanesi, Türkiye’ye 2019 yılının ilk sekiz ayında 250 milyon 400 bin euro değerinde silah ithal etti. Söz konusu rakam, henüz sene sonu gelmemiş olmasına rağmen, Türkiye’nin 2005’ten bu yana en fazla ithalatı bu yıl yaptığını gösteriyor.”
Almanya Türkiye’ye geçtiğimiz yıl da 242 milyon 800 bin avro değerinde silah satmış, bu da Almanya’nın toplam 770,8 milyon avro tutarındaki yıllık silah ihracatının yaklaşık üçte birine tekabül etmişti. Ankara böylelikle geçen yıl Alman savunma sanayi ürünlerinin açık ara bir numaralı alıcısı oldu. Bu sene de Suriye harekatı nedeniyle silah satışının kısıtlanması kararına rağmen Türkiye büyük ihtimalle yine birinci sırada yer alacak. Zira Alman devleti, harekatın başlamasından sonraki 6 hafta içinde, 3 milyon 90 bin avro tutarında dört parti halinde silah satışına yeşil ışık yakmış bulunmaktadır. (Alman Haber Ajansı-DPA, 29.11.2019.)
Alman sermaye devletinin temsilcileri, satılan silahların Suriye savaşında kullanılmadığını iddia ederek, yaptıkları bu kirli ticareti ve ikiyüzlülüklerini gizlemeye çalışıyorlar. Oysa Almanya’da yayınlanan Bild gazetesinin bazı video görüntülerine dayandırdığı bir haberde, “Türkiye’nin Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) kullanımına tank verdiği” iddia ediliyor. Bu videolarda, Türkiye sınırına yaklaşık 30 kilometre mesafedeki Tel Tamer’in kuzeyindeki köylerde çıkan çatışmalarda, bu çetelerin Alman Leopard 2 tankı ile görüntüleri yer alıyor.
Alman hükümet sözcüleri, gazetenin iddialarına yönelik soruları Berlin’deki basın toplantısında yanıtladılar. Almanya Savunma Bakanlığı Sözcüsü, Leopard 2 tanklarıyla ilgili iddialara yönelik ellerinde bulgu bulunmadığını belirterek, “Tabii ki bu görüntülerden haberdarız, ama daha fazlasına ilişkin bilgimiz yok” diye konuştu. Sözcü, müttefiklerinin “silah sistemlerinin yalnızca Türkiye tarafından kullanılacağı şartına uyduklarını varsaydıklarını” söyledi. Hükümetin, iddiaları aydınlatma yönünde ne gibi somut adımlar attığı yönündeki sorular ise cevapsız bırakıldı.
Konuyla ilgili açıklamalar yapan Alman Haber Ajansı (DPA) ise, Suriye Milli Ordusu’na destek veren Ceyş-ul İslam’ın yayınladığı bir videoda, “Barış Pınarı” operasyonunda söz konusu Alman tankının görüldüğü görüntülerin yer aldığını duyurmuştu. Ceyş-ul İslam’ın bir sözcüsü de DPA’ya yaptığı açıklamada Türkiye’nin kendilerine askeri teçhizat ve ağır silah sağladığını iddia etmişti. Sözcü, “Leopard 2 için bir eğitim alıp almadıkları” sorusuna da evet yanıtını vermişti. (Deutsche Welle-Türkçe)
Kapitalist silah tekelleri mazlum halkların düşmanıdır
Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü verilerine göre Almanya; ABD, Güney Kore, İtalya ve İspanya ile birlikte Türkiye’nin en büyük beş silah tedarikçisinden biri konumundadır. Alman emperyalizmi, bütün emperyalist işgal savaşlarında olduğu gibi, bugün de Türk sermaye devletine silah satmakta, Suriye’de dökülen kanın birinci dereceden sorumlularından biri olmaktadır. Dünyanın her tarafındaki gerici faşist diktatörlüklere silah satarak, halklara karşı sürdürülen kanlı savaşlardan vurgun vurmaktadır. Suudi Arabistan Yemen’de, ABD ve Alman kapitalist silah tekelleri tarafından satılan silahlarla kan dökmeyi sürdürmektedir.
Alman silah tekelleri Türkiye’ye sattıkları silahların yanı sıra bizzat Türkiye’de silah üreten firmalara sahiptirler. Yanı sıra Türkiye’deki savunma sanayisi üzerinde etkin bir güçleri bulunmaktadır. Sol Parti milletvekillerinin Alman parlamentosundaki soru önergesine verilen cevaplarda bu silah tekelleri ve Türkiye’deki faaliyetleri hakkında geniş bilgiler yer almaktadır. Bu bilgilerin bir kısmı bile Alman silah tekelleri ile Türk sermaye devletinin kirli iş birliğine yeterince ışık tutmaktadır.
Soru önergesi yanıtındaki bilgilere göre, Alman silah tekelleri içinde en büyüğü olan Rheinmetall, Türkiye’de Rheinmetall Defence Türkiye (RDT) isminde bir firmaya sahiptir. Türk sermaye devletinin yüzde yüz yerli malı diye iddia ettiği Altay tanklarının üretildiği BMC Savunma Sanayi ve Ticaret A.Ş. şirketi RDT isimli bu firmaya dahil edilmiştir. Şu anda üretimi durdurulan ama yakın bir zamanda (7 milyar avroya mal olacak) 1000 adet Altay tankının üretimi yine bu şirket tarafından yapılacaktır. Bu tankların motor ve şanzımanları ise Volkswagen (VW) tarafından satın alınan RENK ve MTU isimli silah tekelleri tarafından üretilip Türkiye’ye satılmaktadır. Ayrıca Rheinmetall CEO’su Pappberger’in açıklamasına göre, RDT isimli bu şirket Makina Kimya Enstitüsü Kurumu (MKEK) ile birlikte Alman devletinin onayı ve bilgisi dahilinde Türk ordusunun ihtiyaç duyduğu cephane üretimini yapmayı planlamaktadır.
Bunun yanı sıra Mercedes-Benz Türk A.Ş. 1986’dan beri Aksaray’da Türk ordusu için Atego, Axor ve Unimog-Typ U 4000 isimli zırhlı askeri kamyonların üretimini yapmaktadır. Alman çelik sektörü devi olan Thyssen-Krupp isimli firma ise Türk donanmasına ait denizaltıları üretmektedir. 214 tipi avcı denizaltısı Alman üretim lisansı olan Gölcük tersanesinde üretilmektedir. Türkiye Makine Kimya Sanayisi (TMKS) ile birlikte üretilen bu denizaltıların Endonezya’ya ortaklaşa ihracatı planlanmaktadır. MKEK tarafından üretilen ve Türk ordusunun standart piyade tüfeği olan G3 yerine geçirilen MPT-76 HK33 ve G2818 tipindeki keskin nişancı tüfeği, Alman silah tekeli olan Heckler&Koch tarafından üretilerek, lisansı Türkiye’ye satılmıştır. Sermayenin sözcüsü AKP şefi T. Erdoğan’ın yüzde yüz yerli, milli dediği savunma sanayisinin gerçek sahipleri başta Almanlar olmak üzere uluslararası kapitalist silah tekelleridir.
Bugün dünyanın birçok bölgesinde emperyalistler eliyle yürütülen bütün savaşlar, kapitalist sermaye gurupları ve silah tekellerinin daha fazla zenginliği uğruna çıkartılmaktadır. Bütün diğerleri gibi Alman silah tekelleri de insanların öldürülmesi üzerine kurulmuş olan bu kirli, kanlı ticaretin en büyük pay sahiplerindendir. Onların insan hakları, demokrasi, uygarlık, barış vb. üzerine ettikleri her türden söz, yalan ve ikiyüzlülükten başka bir değildir.