İki meclis feshi yaşandı bu hafta: Biri Pakistan’da, diğeri Tunus’ta. Pakistan’da başbakanın çağrısıyla cumhurbaşkanının meclisi feshetmesini hafta başında yazmıştık. Pakistan yönetimi, bu hamlesiyle ABD’nin darbe girişimini -şimdilik- püskürtmüştü.
Diğer meclis feshi ise Tunus’taydı. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in bu son kararı, özü itibarıyla İhvan’a (Müslüman Kardeşler) karşı yürüttüğü ve 25 Temmuz’da hükümeti feshederek başlattığı mücadeleyi sürdürmek.
Yani Pakistan’da ABD darbe girişimine karşı, Tunus’ta ise İhvan’a karşı bir siyasal tutum var.
Tunus’la ihvan krizi
Bir süredir mezhep ve İhvan temelli dış politikayı terk ettiği savunulan AKP hükümeti için bu iki gelişme bir turnusol kâğıdı görevi gördü.
Erdoğan, Tunus’ta cumhurbaşkanının meclisi feshetmesine sert tepki gösterdi ve darbe olarak niteledi! Tunus devleti de Erdoğan’ın açıklamasına sert tepki gösterdi. Tunus Dışişleri Bakanlığı, açıklamayı “içişlerine kabul edilemez bir müdahale” olarak değerlendirdi. Ayrıca Tunus Dışişleri Bakanı Othman Jerandi, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile telefonda görüştüğünü ve Erdoğan’ın yorumlarını reddetmek üzere Türk büyükelçisini çağırdıklarını açıkladı.
Özetle, Erdoğan yine İhvan için bir ülkeyle daha kriz yarattı! Dahası, yine İhvan nedeniyle ilişkilerin bozulduğu Mısır’la normalleşme aranan şu süreçte, İhvan nedeniyle Tunus’la kriz yaşamak, kaçınılmaz olarak Kahire-Ankara adımlarını baltalayacaktır.
İktidar ve muhalefet NATO’culuk yarışında
Neyse ki Erdoğan, Pakistan’daki meclis feshi konusunda bir açıklama yapmadı!
4 Nisan kuruluş tarihi vesilesiyle NATO’culuk propagandalarının zirve yaptığı, ABD’yle ilişkileri düzeltmek için Ukrayna krizinin fırsata dönüştürülmeye çalışıldığı ve Türk-Amerikan Stratejik Mekanizması’nın kurulduğu şu günlerde, Pakistan’daki Amerikancı darbe girişimini boşa düşüren meclis feshine itiraz, Ankara’nın Moskova ve Tahran’dan başlayarak Pekin’e kadar uzanan siyasetlerini sıkıntıya sokabilirdi zira...
Bu arada önemli bir not: İktidarın Amerikancılık/NATO’culuk gazına bastığı şu günlerde, CHP dahil altılı muhalefetin bazı bileşenlerinin de benzer şekilde Amerikancılık/NATO’culuk gazına basması, muhalefetin Washington’a “Biz iktidardan daha çok NATO’ya bağlıyız” özetli mesajlar vermesi, iki kere tuhaf.
Birinci tuhaflık şurada: Amerikan düzeni değişiyor. ABD Genelkurmay Başkanı Milley’in de son olarak önemle belirttiği gibi, “Çin ve Rusya yeni bir dünya düzeni inşa etmeye çalışıyor”.
İkinci tuhaflık da şurada: Türk halkı da anketlerde bu eğilimi yansıtan tutumlar sergiliyor. Örneğin Ukrayna krizinde ABD/NATO’nun sorumlu olduğunu belirtenler, Rusya’nın sorumlu olduğunu belirtenlerden iki kat fazla. Kısacası Amerikancılık Türkiye’de kaybediyor.
Ancak iktidar da ve daha tuhaf şekilde muhalefet de NATO’culuk yarışında!
Macaristan’da NATO’culuk kaybetti
Macaristan seçimleri ile Türkiye’de yapılacak seçimlerin “tek adama karşı altı partili muhalefet bloku” üzerinden benzerlik kurarak yorumlanmasına genel olarak karşıyım. Zira iki ülke arasında en başta ekonomi düzleminde büyük fark var. Ama ille de bir karşılaştırma yapılacaksa, muhalefetin çıkarması gereken ders üzerinden bir değerlendirme yapılabilir.
Orban Macaristan’da 6’lı muhalefete karşı yine kazandı çünkü:
1) Orban iktidarı Ukrayna krizinde, Rusya’ya yaptırımlarda, NATO’nun Ukrayna’da frenlenmesinde olumlu bir rol oynadı. Tersine Macaristan 6’lı muhalefeti ise NATO’culuk yaptı!
2) Macaristan’ın 6’lısı, Orban’ın karşısına eski bir Orban’cıyı çıkardı!
Buradan hareketle bir Macaristan-Türkiye karşılaştırması yaparsak, Türkiye’deki muhalefetin başarısı NATO karşıtı pozisyon almasında (en azından NATO’culuk yapmamasında) ve Erdoğan’ın karşısına eski Erdoğancı bir ismi ya da Erdoğan’ın pek çok seçimde eskittiği bir ismi sürmemesindedir.
Cumhuriyet / 07.04.22