Tunus’ta 24 Temmuz günü seçmenler anayasa referandumu için oy kullandı. Referandumda temmuz ayı başında yayınlanan ‘anayasa taslağı’ onaylandı. Cumhurbaşkanı Kays Said, 5 temmuzda taslağı ilan etmiş, bu karar geniş tartışmalara neden olmuştu. Geniş yetkilerle donanmış bir başkan olmaya hazırlanan Said’in bu hamlesine etkin siyasi partilerin çoğu muhalefet etti.
Daha çok küçük partilerin ve toplumun bir kesiminin desteğini alan Said, siyasi partilerin itirazlarını dikkate almadı. Muhalefetin tepkisi, “geniş yetkilerle donatılmış başkan” olmak için hazırlık yapan Said’e geri adım attıracak kadar güçlü değildi. Toplumsal muhalefetin etkin güçlerinden biri olan Tunus Genel İşçi Sendikası liderliğinin ‘tarafsız’ tutum alması, Said yönetimini rahatlatmış görünüyor.
Tunus El Vataniyya kanalının verdiği habere, referanduma katılım %25 civarında oldu. Tunus’ta birkaç yıldan beri seçimlere katılımda ciddi bir düşüş yaşanmıştı. Son seçimlere %34 civarında katılım olmuştu. Onu aşkın siyasi parti veya hareketin referandumu boykot etmesi, katılım oranına daha da düşürmüş görünüyor.
Kesin olmayan sonuçlara göre evet oyları %92’ye ulaştı. Bu da Kays Said’in anayasa taslağına %20 civarında destek verildiğine işaret ediyor. Evet oylarının bu kadar yüksek çıkması, seçime katılanların ezici çoğunluğunun Said destekçilerine oluştuğuna işaret ediyor. Bu oran anayasa taslağının meşruluğunu tartışmalı hale getiriyor. Ancak Said buna pek takılmayacağı anlaşılıyor. Bu bağlamda Said ilk hedefine ulaşmış görünüyor. Ancak bu hedeflerini kolayca gerçekleştireceği anlamına gelmiyor.
***
Tunus’ta ektin olan siyasi partilerin ezici çoğunluğu referanduma karşı çıktı. Bazı partiler hayır oyu vereceklerini ilan ederken, pek çok parti ise, referandumu boykot etti. Boykot eden onu aşkın parti ve hareket iki blokta toplandı: Biri başını Tunus İşçi Partisi’nin çektiği sol blok, diğer ise An Nahda’nın başını çektiği dinci-sağcı blok.
Bu iki blok, doğal olarak hemen her konuda farklı tutumlar alıyor. Buna karşın başkanlık sistemine yolu açacak olan referandumu boykot etme noktasında ortaklaştılar. Boykot taktiğinin belli ölçüde etkili olduğu görülüyor. Ancak 2014’te An Nahda yönetimi tarafından hazırlanan seçim yasasında bir oran belirtilmiyor. Dolayısıyla referanduma katılımın düşük olmasının, Kays Said için ciddi bir sorun teşkil etmiş görünmüyor. Bu arada Tunus’ta son seçimlere katılımda belirgin bir düşüş gözlenmişti. Onu aşkın partinin boykot kararı, katılım oranını daha da düşürdü. Ancak Said için esas olan referandumda evet oylarının fazla çıkmasıdır.
***
Tunus’ta isyan eden halk 13 Ocak 2011’de diktatör Zeynel Abidin Bin Ali’yi alaşağı etmiş, ülkede yeni bir dönemin kapılarını açmıştı. Aradan geçen 11 yılı aşkın süreye rağmen Tunus’ta siyasi kriz aşılamıyor. Kitleler bu 11 yılda defalarca sokaklara çıktı, taleplerini yükselttikleri gibi karşı çıktıkları icraatları da protesto ettiler. 2011’den sonra çok sayıda seçim yapıldı. Bu yıllarda kurulan hükümetlerin çoğunda dinci An Nahda da yer aldı. Nahda’nın son kurduğu koalisyon hükümetine karşı kitle hareketi gelişti ancak tek başına dincilerin etkin olduğu bu hükümeti yıkmayı başaramadı. O koşullarda devreye giren Kays Said, kitle hareketinden de güç alarak Nahda’nın etkili olduğu hükümeti devirdi. Ancak bunu yaparken de parlamentoyu bir tür saf dışı bıraktı. Bu hamle ilk etapta kitlelerden de destek gördü. Zira kendi zihniyetlerini dayatmaya çalışan dinciler toplumu bezdirdiler. Ancak toplumsal muhalefet Nahda ile hesaplaşabilecek bir güçten yoksun kalınca, Kays Said’e alan açıldı.
Adım adım yönetimde alanını genişleten Said, yetkileri kendi elinde toplamaya başladı. 25 Temmuz 2021'de meclisin çalışmalarını askıya alarak milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmış, 22 Eylül 2021'de ise yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını da kontrol altına almıştır.
Bu anayasa taslağına göre başkanlık sisteminin yolu açılıyor. ‘Başkan’ın yetkileri çok daha fazla genişletiliyor. Parlamentonun yetkileri büyük oranda azaltılıyor. Yargı, anayasa mahkemesi, kabine ve başbakanın seçilmesi dahil birçok yetki tek elde toplanıyor. Said’le destekçileri, yetkilerin çoğunu tek elde toplamanın Tunus’u içinde bulunduğu krizden çıkarmak için gerekli olduğunu iddia ediyor. Oysa Said zaten bir süreden beri yönetimde belirleyici konumdadır. Özellikle son bir yıl fiilen ‘tek adam’ yetkileriyle hareket ediyordu.
Referandumu boykot eden muhalefet ise, tersini savunuyor. Said’in tek adam diktatörlüğü kurmaya çalıştığını, bu yöntemle halk ayaklanmasının kazanımlarını ortadan kaldırmak istediğini söylüyorlar. Boykot kararı da bundan hareketle alınıyor. Zira Kays Said’in referandum hamlesini gayri meşru görüyorlar.
***
Anayasa taslağı referandumla kabul edildikten sonra, seçim yasasını da değiştireceğini ilan eden Said, tek adam yönetimini tahkim etmeye dönük yeni hamleler yapacağını söylüyor. Yetkileri arttıkça daha zorba yöntemlere başvurma imkanları artacak. Ancak bu hedefine kolay ulaşabileceği anlamına gelmiyor.
Referandumu boykot eden siyasi muhalefetle bazı kitle örgütleri ise, Said’in dayatmalarını meşru görmüyor. Dikta rejimi reddettiklerini ifade eden muhalefet, buna karşı mücadele edeceğini söylüyor. Ancak iki blokta toplanan partilerin birçok konuda yaklaşımları farklıdır. Zira Nanda’nın başını çektiği dinci-sağcı blokun temel sorunu iktidardan aldığı payı yitirmiş olmaktır. Sol blokun ise ekonomik/sosyal, demokratik haklar, emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi gibi talepleri var. Kays Said’in kurmak istediği tek adam rejimine karşıtlıkta birleşmeleri, iki blok arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmıyor.
Burjuvazi ve iktidarda etkin olan elitler emekçilere tavizler vermek istemiyor. Toplumsal muhalefet ise, yönetimi zorlayan bir güce ulaşmış görünmüyor. Sistemin toplumsal sorunları yenide üretmesi, düzen içi reform programı etrafında birleşen sol güçler için bir tür handikap. Dinci-sağcı blokun iktidar ve ranttan pay almak için yürüttüğü muhalefet ise, kitlelerin en azından bir kısmının enerjisini gerici hedefler için harcıyor.
Ekonomik, siyasi, sosyal sorunların yoğunlaştığı Tunus’ta, isyanla diktatör devirmiş, aradan geçen yıllara rağmen pek çok kez yeniden sokaklara çıkarak taleplerini dile getirmiş halen de diri olan emekçi bir kitle hareketi var. Bu ise tek adam rejimi kurmak isteyen burjuvazi ile kazanımlarını korumak isteyen emekçilerle ilerici güçler arasındaki çatışmanın devam edeceğine işaret ediyor. Buna karşın işçi ve emekçi hareketi kitleselleşip ilerici-devrimci güçlerle örgütsel zeminde birleşene kadar bu kısır döngünün aşılması yazık ki kolay görünmüyor.