Ukrayna krizinin, nasıl bir “yeni dünya düzeni” inşa edileceğinin çarpışması olduğunu belirtmiştik. Yeni dünya düzeni çarpışması, silahlardan öte paraların çarpışmasıdır.
ABD’nin inşa ettiği dünya düzeni, özetle doların egemen olduğu düzendi. Amerikan hegemonyasının zayıflamasına paralel olarak, yükselen güçler doların egemenliğine karşı “ulusal paralarla” alışverişi gündemlerine almaya başladılar yavaş yavaş. Ukrayna krizi, işte o süreci hızlandırmış oldu.
Yaptırım, alternatif arayışını hızlandırdı
ABD’nin uyguladığı ve müttefiklerini de uygulamaya zorladığı yaptırımlar, aslında dünyanın geri kalanı açısından Batı’nın güvenilirliğini sarsmaya doğru ilerliyor. Batı bankalarındaki paranızın garantisi yok, Batı’daki mülklerinizin garantisi yok, Batı’daki alacaklarınızın teminatı yok. Batı, Ukrayna krizinde görüldüğü gibi, hukuku hiçe sayarak hepsinin üzerine çökebiliyor.
Bunun ilk örneklerini geride kalan on yılda yaşadık: ABD ve İngiltere, örneğin Venezüella’nın altınına, parasına, denizdeki petrolüne çöktüler. Benzerini İran’a da yaptılar. Kaldı ki ABD bunu müttefiklerine de yapıyor: Örneğin Almanya’nın otomobil şirketine büyük cezalar kesiyor, örneğin Türkiye’den parasını aldığı uçakların üstüne yatıyor...
İşte bu tablo, ABD’nin yaptırımlarına uğrayanları önlemler almaya, yeni alışveriş yolları bulmaya ve toplamda yeni bir finans sistemi inşa etmeye mecbur ediyor.
İki büyük pazarda Ruble ve Yuan olacak
Bu hafta Ukrayna krizinin ekonomi politiği olarak da değerlendirebileceğimiz dört kritik olay yaşandı:
1. Rusya Devlet Başkanı Putin, “dost olmayan ülkelere” doğalgaz satışı ödemelerini artık Rus rublesi olarak alacaklarını açıkladı. Rus hükümetinin 7 Mart’ta onayladığı “dost olmayan ülkeler” listesi, ABD başta Rusya’ya yaptırım uygulayan ülkelerden oluşuyor. Putin’in bu açıklamasının ilk etkisi, Ruble’nin değer kazanması oldu. Uygulamanın, enflasyon üzerindeki baskıyı hafifleteceği de belirtiliyor.
2. ABD’nin ünlü finans gazetesi Wall Street Journal’ın 9 Mart tarihli haberine göre, Beyaz Saray, ABD Başkanı Biden ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ve Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayid arasında bir görüşme ayarlamaya çalıştı. Biden iki prensten hem Ukrayna’ya destek isteyecekti hem de enerji piyasalarının kontrolü için harekete geçmelerini... Ancak iki prens bu görüşmeyi reddetti. Bitmedi, Wall Street Journal’ın 15 Mart tarihli haberi, ABD açısından daha da can yakıcıydı. Buna göre Suudi Arabistan, petrolü dolar yerine Yuan üzerinden satmak için Çin yönetimiyle görüşüyordu.
Yaptırım deliniyor
3. Hindistan, Beyaz Saray’ın “Tarihin yanlış tarafında yer almayın” uyarısına rağmen, Rusya’yla haziran teslimatlı yeni petrol anlaşması imzaladı. Yeni alımların süreceği belirtiliyor. Diğer yandan Hint şirketlerinin Rusya’dan ayrılan Batılı ilaç ve diğer ürün üreticilerinin yerine geçmeye hazırlandığı konuşuluyor. Ve Rusya ile Hindistan, ulusal para birimleriyle ödeme yapmayı sağlayan bir mekanizma üzerinde çalışıyor.
4. Almanya’nın başını çektiği Avrupa ülkeleri, ABD’nin yoğun baskısına rağmen, Rusya’dan enerji tedarikini kesmeyeceklerini belirtiyorlar. ABD bu amaçla son olarak AB’yle LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz tedariki) anlaşması yaptı ancak buna rağmen Berlin, bunun açığı kapatmayacağını belirterek enerji işbirliğini sürdüreceğini açıkladı.
Öte yandan Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılmasının, Fransa, Hollanda ve Avusturya’da on milyarlarca dolarlık bir tehlike oluşturmaya başladığı finans medyasına yansıdı. Fransız şirketlerinin Rusya pazarından çıkmayacağı duyuruldu. Daha ilginci, yine Wall Street Journal’ın belirttiğine göre, Rusya’da faaliyetlerini durdurma kararı alan şirketlerin bir kısmı, buna rağmen ürün sevkiyatına devam ediyor!
Yaptırım, yapanı vuruyor
Sonuç olarak, Ukrayna kriziyle birlikte, doların egemenliğinin zayıflayacağı, ulusal paraların ticarette önem kazanacağı ve alternatif finans sistemlerinin hayata geçeceği bir döneme girmiş olduk.
ABD ve Batı yaptırımının, dönüp ABD ve Batı’yı vuracağı bir süreç yaşıyoruz.
Cumhuriyet / 26.03.22