TİS süreçleri, ekonomik kriz ve sınıf mücadelesi üzerine

TİS süreçlerine müdahalemiz, tüm bu dayatmaları boşa çıkartmak, sendikal bürokrasiyi hedeflemek, grev yasaklarını aşmaya ve sınıf kitlelerinin içinde bulunduğu umutsuzluğu kırmaya yönelmek durumundadır. Sınıfı bölen ve güçten düşüren her yaklaşım mahkum edilmeli, birleşik mücadele vurgusu öne çıkartılmalıdır. Etkili bir teşhir faaliyetinin yanı sıra sınıf kitlelerine yol gösterme, olanaklı olduğu durumlarda somut pratiği örgütleme yönelimi sınıf devrimcilerinin temel bir sorumluluğudur.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 25 Ağustos 2019
  • 08:33

Farklı işkolu ve fabrikalarda TİS’lerin birbiri ardına bağıtlandığı ve bağıtlanacağı bir süreçten geçiyoruz. Tekil fabrika TİS’leri, TÜPRAŞ sözleşmesi, kamuda işçi ve emekçileri ilgilendiren TİS’ler, Tekstil Grup TİS süreci ve MESS Grup TİS süreci... Şu ana kadar imzalanan sözleşmeler, bu süreçte sermayenin ve sendikal bürokrasinin aldığı tutum ile sınıf bölüklerinin içinde bulunduğu durum, imzalanacak olan sözleşmelere dair de bir fikir veriyor. İzlenmesi gereken yol konusunda açıklayıcı veriler sunuyor.

Bir bütün olarak işçi ve emekçilerin mücadelesini etkileyecek bu süreçte, sınıfın birliğini, dayanışmasını ve ortak mücadele zeminlerini güçlendirme olanakları çoğalıyor. Ekonomik kriz olgusuyla beraber TİS süreçleri devrimci sınıf çalışmasının da gündemini doğrudan belirliyor.

Yeterli hazırlıktan yoksunluk ve biriken mücadele potansiyeli

Sermaye sınıfı, içinden geçilen ağır ekonomik kriz koşullarında TİS süreçlerini, sefalet ücretleri ile çalışma koşullarının ağırlaştırılması dayatmalarının onaylanacağı bir süreç olarak görüyor. Bu çerçevede sermaye örgütleri ile AKP tam bir mutabakatla hareket ediyor. Sınıf hareketinin zayıflığı, sendikal bürokrasinin üstlendiği gerici misyon, bunun yetmediği yerde baskı ve yasakların devreye girmesi, dayatmaların pervasızca ortaya konulmasını kolaylaştırıyor.

Sınıf cephesi ise, güncel mücadele süreçlerinde olduğu gibi TİS süreçlerini de, yılların hareketsizlik tablosunun yarattığı zaaf ve engeller nedeniyle oldukça hazırlıksız karşılıyor. Belli dönemlerde yaşanan mücadele süreçlerinin deneyim ve birikimini güvenceleyecek kanallar yaratılamıyor. Olduğu kadarıyla mücadele yerel ve sınırlı istemler zemininde kalıyor. Sendikal bürokrasinin tahrip edici, yaratılan birikimi tasfiyeye yönelik çabaları da bu hazırlıksız tablonun oluşumunda önemli bir rol oynuyor. Sınıf kitleleri, sermaye düzeninin çok yönlü saldırıları karşısında kendini koruyabilecek bilinç, örgütlülük ve araçlardan yoksun olduğu koşullarda, savunmasız ve edilgen kalıyor. Burjuva gericiliğinin gücü sınıf kitlelerinin bilincine ve pratiğine doğrudan etki ediyor.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen sınıf hareketi yeni bir çıkışın potansiyel olanaklarını  da barındırıyor. Çalışma ve yaşam koşullarının giderek ağırlaşmasıyla biriken tepki ve öfke, alttan alta mücadeleyi mayalayan bir işlev görüyor. Dönem dönem yaşanan çıkışlar, ortaya konulan tepkili süreçler bunu gösteriyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarında, tüm kirli manipülasyon çabalarına rağmen ekonomik sorunların öne çıkması, artık sınıf kitlelerinin mevcut tablosunun bir sınıra gelip dayandığını gösteriyor. Önümüzdeki süreçte sınıf kitlelerinin hareketliliğinin gelişeceğine ilişkin işaretler artıyor.

Sınıf kitlelerinin hareketli süreçleri olarak TİS dönemleri

Sınıf hareketinin bilinç planındaki geriliği, zayıflığı ve dağınıklığı koşullarında TİS süreçleri sınıf mücadelesinin gelişimi açısından önem taşıyor. Sınıfın hareketliliğini herşeye rağmen sendikalı işyerleri, bu hareketli süreçlerin gündemini ise çoğu durumda TİS belirliyor. Sınıfın nispeten diri kesimleri sendikal örgütlülük zemininde bulunuyor ve kendini buradan ifade ediyor. Burada yaşanacak her gelişme de örgütlü/örgütsüz tüm fabrikaları etkileyecek bir mahiyet taşıyor.

 Yıllardır ekonomik ve sosyal haklar tırpanlanıyor, çalışma ve yaşam koşulları ağırlaşıyor. Ekonomik kriz koşullarında yoğunlaşan saldırı dalgası bunu ayrıca derinleştiriyor. Böylesi bir dönemde TİS süreci, sınıfın kayıplarının telafi edilebileceği, istem ve taleplerini dile getirebileceği ve sınıfın kendi sorunlarına karşı ilgi ve beklentilerinin arttığı bir süreç olarak öne çıkıyor.

Bu olgu, sınıf mücadelesinin gelişimi açısından, TİS süreçlerine yönelik müdahalenin önemini arttırıyor. Son dönemde yaşanan bir dizi TİS deneyimi bunu ayrıca ortaya koymuş bulunuyor. Sermayenin dayatmalarına, sefalet ücretlerine, çalışma koşullarına, sendikal bürokrasiye karşı tepkide ve akacak kanal bulduğunda kendiliğinden gerçekleşen eylem pratiklerinde TİS süreçleri tetikleyici bir rol oynuyor. Henüz önündeki engelleri aşamıyor olması bu gerçeği değiştirmiyor. İleriye çıkışın zeminlerini yaratabilmek bakımından önemli olanaklar barındırıyor.

Özellikle Grup TİS süreçleri, sınıfın birleşik mücadelesini geliştirebilmek açısından önemli imkanlar sağlıyor. Topyekun saldırı dalgası karşısında sınıfın dağınıklığı, yaşanan kimi çıkışların kısmi ve lokal kalması ciddi bir zayıflık alanı. Sınıf hareketinin güçlendirilmesi, birleşik mücadele kanallarının yaratılması çabasını zorunlu kılıyor. Birleşik mücadele ise somut istem ve talepler ekseninde sağlanabilir. Ancak, sınıf hareketinin bilinç ve örgütlülük planındaki zayıflığı koşullarında mevcut dağınıklığın kendiliğinden aşılabilmesi olanaklı değil. Sınıfın kendiliğinden patlamalarının gücü ne olursa olsun, gerisin geri aynı noktaya, hatta daha geriye düşmesi engellenemiyor.

Sendikal bürokrasinin geriletici rolüne rağmen, Grup TİS süreçlerinin farklı fabrikalardaki işçileri örgütlülük ve talepler konusunda yan yana getirebilmesi son derece önemlidir. Metal fırtına bu açıdan oldukça önemli bir deneyimdir. Elbette, birikimi güvenceleyip kalıcılaştırabilecek öncü devrimci müdahale ihtiyacıyla birlikte.

TİS süreçleri nasıl ele alınmalı?

Öncelikle şu noktanın altını çizmek gerekiyor. Sınıf mücadelesi bir bütündür ve gündelik mücadelenin her anına rengini verir.

Sınıfın gündelik mücadelesinin özel bir alanı olarak TİS süreçleri, ekonomik-sendikal mücadelenin “toplu pazarlık” ile sürdüğü süreçlerdir. TİS süreçlerinin, sınıf mücadelesinin bütünlüğünden kopuk ele alınması, sınıfın bilincinin gelişimini ve mücadele gücünü sınırlıyor, sermayenin ve sendikal bürokrasinin elini güçlendiriyor. Sınıf mücadelesinin TİS süreçlerinden ibaret görülmesi, sınıfın algısının sadece ücret mücadelesine indirgenmesi olarak karşımıza çıkıyor. Sermayenin ve sendikal bürokrasinin bilinçli çabalarıyla bu algı her yönüyle güçlendirilmeye çalışılıyor. TİS, bütünlüğü içinde mücadelenin bir alanı değil, masa başı “istişare” süreci olarak hayat buluyor. Bu sınırlarda bile işçilerin inisiyatif alması engellenerek, sendika bürokratlarının hakimiyetinde gerçekleşiyor ve bunun ancak böyle olabileceği kanıksatılmaya çalışılıyor. Bir dizi deneyim ve sınıf bölüklerinin tablosu, yaratılan bu algının güçlü bir karşılığı olduğunu da gösteriyor.

TİS süreçleri emeğin korunması mücadelesi bütünlüğü içinde bir anlam kazanabilir. Emeğin korunması mücadelesi ise ekonomik, sosyal, kültürel bir dizi boyutu olan, sermayenin çok yönlü saldırıları karşısında işçi sınıfını fiziki ve ruhsal olarak koruyup, güçlendirecek mücadeleler toplamıdır. Gerçek kapsamına ise devrimci sınıf mücadelesi içinde, sınıfa karşı sınıf bakışı ve pratiği üzerinden ulaşabilir.

TİS süreçleri sınıf mücadelesinin bütünlüğü üzerinden yerli yerine oturtulabildiğinde, bu süreçler sınıfın mücadelesinin ivme kazandığı ve sınıf bilincinin geliştiği mücadele dönemleri olacaktır. Bugün içinden geçilen süreçte basit bir ekonomik talebin kazanılıp korunması bile sınıfın bilinç ve örgütlülük planındaki kuvveti sayesinde olanaklı olabilir. Zira en küçük bir hak talebi dahi sermaye iktidarının saldırıları ile karşılanmakta, baskı, zor ve manipülasyon araçları devreye girmektedir. İşçi sınıfı buna karşı koyabilecek gücü, sermaye diktatörlüğü karşısında devrimci sınıf mücadelesinin güçlendirilmesi çabası içinde oluşturulabilir.

TİS sürecinin başarısı veya başarısızlığı ancak bu bütünlük üzerinden değerlendirilebilir. Temel başarı kriteri kimi kısmi taleplerin kazanılması değil, sermaye diktatörlüğü karşısında devrimci sınıf bilincinin ve örgütlülüğünün, aynı anlama gelmek üzere devrimci sınıf mücadelesinin güçlenmesi, bunun olanaklarının ve birikiminin yaratılabilmesidir. Girişilen her mücadele süreci buna hizmet edebilmelidir. Ekonomik-sosyal istemler ancak bu bakışın yön verdiği mücadeleler ile kazanılabilir, korunabilir ve güçlendirilebilir. Kimi dönemler, yoksunluk koşullarında “anlamlı” denilebilecek kazanımlar sağlansa bile, bunlar geçici olmaya, fırsatı bulunduğunda çekip alınmaya, kısır döngünün bıktırıcı bir tarzda uzayıp gitmesine yol açmaktadır.

Krizin faturasına karşı mücadele ve TİS süreçleri

Her geçen gün ağırlaşan bir ekonomik kriz sürecinden geçiyoruz. Ekonomik kriz ile siyasal kriz birbirini bütünleyerek tabloyu daha da ağırlaştırıyor. Dünyada ve bölgede yaşanan gelişmeler, AKP’nin iç ve dış politikada yaşadığı iflaslar sarsıntıları derinleştiriyor. Çok yönlü kriz emperyalist-kapitalist dünya ile ilişkileri de belirliyor. Emperyalist güç odaklarının her hamlesi gerilimi tırmandırırken, emperyalist merkezlere bin bir bağla bağlı Türkiye kapitalizmi çok daha derinden etkileniyor.

Sermayeye hizmette sınır tanımayan AKP, yıllardır bir avuç asalağı her yönüyle besleyip, sınırsız yağma alanlarıyla ihya ederken, işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştıran uygulamaları da bir bir hayata geçirdi. Krizin daha da derinleştirdiği bu tabloyu değiştirebilmenin yolu, her vesileyle vurguladığımız gibi, devrimci bir sınıf hareketinin geliştirilmesinden geçiyor. Bu ise her türlü gelişmeyi ve mücadele sürecini bu yakıcı ihtiyaç doğrultusunda değerlendirmeyi gerektiriyor.

Bugünün koşullarında sınıfın en hareketli dönemleri olarak TİS süreçleri, bu süreçte gerçekleştirilecek devrimci müdahalenin içeriği, buna göre belirlenebilmelidir. Kriz ve kriz eksenli saldırı dalgası günceldir ve krizin faturasına karşı mücadelenin örgütlenmesi yakıcı bir ihtiyaçtır. TİS süreci üzerinden gelişebilecek hareketlilik krizin sonuçlarını hedefleyebilmeli, dışa vuran öfke her fırsatta kapitalizmin temellerine yöneltilmelidir. Sermaye düzenini, AKP’nin icraatlarını, krizleri ve arkasında yatan sınıf gerçeğini sınıf kitlelerine teşhir etme çabası öne çıkmalıdır.

TİS süreçlerinde öne sürülecek ekonomik-sosyal talepler hangi sınırlarda bağıtlanırsa bağıtlansın, ardından kıdem tazminatının gaspı, çalışma yaşamında esneklik, ağırlaşan vergiler vb. bir dizi saldırı sermaye-sendikal bürokrasi işbirliği ile hayata geçirilmeyi beklemektedir. Sınıf kitlelerinin buna hazırlanması yakıcı bir ihtiyaçtır. Kriz eksenli saldırıların yoğunlaştığı bir süreçte TİS masasında kazanım elde etmek, ekonomik krizin faturasına karşı mücadeleyi örgütlemek görevinden bağımsız düşünülemez.

Sendikal bürokrasi ve TİS süreçleri

Sendika bürokrasisinin sınıf hareketi üzerindeki geriletici etkisi, sınıf mücadelesi karşısında üstlendiği uğursuz misyon gelinen yerde yeni bir boyut kazanmış bulunuyor. Sınıf içinde sermayenin Truva atları olarak hareket eden her renk ve tondan sendikal bürokratik anlayış, artık bir barikat olmanın da ötesine geçmiştir. Sınıfın kazanımlarını, birikimlerini, örgütlülüğünü hedefleyen, bunu tüm pervasızlığıyla hayata geçiren bir noktaya gelmiştir. Bu durum sadece Hak-İş, Türk-İş gibi sendika konfederasyonları için değil, artık DİSK’e üye sendikalar için de geçerlidir.

Geçmişte taban basıncını dikkate alan, kimi sendikal mücadele ilkelerine herşeye rağmen uygun davranmaya çalışanların, bugün artık diğerleriyle aralarındaki ayrım çizgileri de silikleşmiştir. Sınıf mücadelesini uzlaşmacı bir çizgide tutma eğilimi yerini, ortaya çıkan mücadele dinamiklerini kötürümleştirmeye dönük çabalara bırakmış, kapitalist patronlarla masa başı işbirliğine vardırmıştır. Bu açıdan Birleşik Metal-İş’in son yıllarda ayyuka çıkan pratiği ibretliktir. Türkiye’nin “en ileri” sendikası olmakla övünen bu sendikanın geldiği yer, sendikal bürokrasi gerçeğinin anlaşılabilmesi açısından oldukça açıklayıcıdır. Bugün artık, sendikal demokrasi adına ne varsa silip atan, temsilcileri sorgusuzca görevden alıp yerine atama yapan, öncü-muhalif işçileri patronla işbirliği yaparak fabrikalardan tasfiye eden bir Birleşik Metal-İş gerçeği ile karşı karşıyayız. Son olarak Türk Metal ile imzaladıkları “tarihi” protokol de önümüzdeki döneme ilişkin niyetlerini ortaya koymaktadır.

Sınıf hareketinin verili tablosunda ileriye çıkış, sendikal bürokrasiyi hedeflemeden, onun zeminlerini yıkmadan, oluşan bürokratik kast parçalanıp atılmadan olanaklı değildir. TİS süreçlerinin yaratacağı hareketlilik de önüne sendikal bürokrasiyi aşma hedefini koymadan ileri adım atamaz.

TİS talepleri ve somut mücadele

TİS sürecinin nasıl ele alınması gerektiği çerçevesinde yaptığımız vurgular, bu sürecin somut taleplerini, bu talepleri kazanmak için ortaya konulacak mücadeleyi güçlendirme ihtiyacını yadsımak anlamına gelmiyor. Zira, sınıf kitlelerinin somut taleplerini önemsizleştiren her bakış ya da TİS sürecinde karşımıza çıkan dayatmaları püskürtmek ihtiyacını ihmal eden her yaklaşım, sınıf hareketinin dışına düşmeye yol açar. Sınıf hareketinin ihtiyaçlarına yanıt üretmek şöyle dursun, gerçeklikten kopmak anlamına gelir. Sorun ve saldırılar somuttur ve bunlara sınıf mücadelesi ekseninde yanıt üretebilmek de bu somutluğu gözeten bir müdahaleyi gerektirir. Ancak bu somutluk üzerinden yol yürünebilir. Elbette sınıf hareketinin nesnel ihtiyaçları, hedefleri ve yönelimleri ile bütünlüğü içinde.

Sınıf için yakıcı ihtiyaç haline gelen istemleri kazanmak için ortaya konulacak bir mücadele hattı ve örgütlenme pratiği, sınıf kitlelerini hareketlendirmek için olmazsa olmazdır. Burada sorun, sınıfın kendiliğinden yakıcılığını hissettiği sorunlar üzerinden hareketlendiği TİS süreçlerine, devrimci sınıf mücadelesinin güçlendirilmesi bakışı ile gerçekleştirilecek öncü-devrimci müdahalenin yönü ve yol gösterme çabasıdır. Sınıfın somut gündemlerine müdahaleyi, devrimci siyasal müdahalenin olanakları olarak değerlendirmek ve güçlendirmek ihtiyacıdır.

Sermayenin ve AKP iktidarının TİS süreçlerine yaklaşımı ortaktır. Düşük ücret, üç yıllık sözleşme ve hak gaspları, imzalanan bir dizi sözleşmenin genel özelliğidir. Yaklaşan MESS Grup sözleşmesinde de benzer dayatmalar masaya getirilecektir.

TİS süreçlerine müdahalede bu dayatmaları boşa çıkartmak çabası önemlidir. Sermaye düzeni ekonomik-sosyal yıkımı dayatırken, biriken mücadele potansiyelini de ezmeyi hedeflemektedir. Sendikal bürokrasi ise bu konuda onların elini güçlendiren bir dayanak olarak öne çıkmaktadır. Sınıf umutsuzluğa, çaresizliğe itilerek, hiçbir şey değişmeyecek algısı körüklenmektedir.

TİS süreçlerine müdahalemiz, tüm bu dayatmaları boşa çıkartmak, sendikal bürokrasiyi hedeflemek, grev yasaklarını aşmaya ve sınıf kitlelerinin içinde bulunduğu umutsuzluğu kırmaya yönelmek durumundadır. Sınıfı bölen ve güçten düşüren her yaklaşım mahkum edilmeli, birleşik mücadele vurgusu öne çıkartılmalıdır. Etkili bir teşhir faaliyetinin yanı sıra sınıf kitlelerine yol gösterme, olanaklı olduğu durumlarda somut pratiği örgütleme yönelimi sınıf devrimcilerinin temel bir sorumluluğudur.

İLİŞKİLİ HABERLER