İşçi sınıfının kapitalist sömürünün sonuçlarına karşı mücadelesi içerisinde tarihsel olarak kendiliğinden doğan sendikalar, partimiz için, devrimci bir sınıf hareketi geliştirme, sınıf kitlelerini devrime hazırlama hedefi çerçevesinde, temel önemde araçlardan biridir. Bu nedenle, sendikaların sınıf mücadelesindeki yerini doğru bir bakışla ele almak, işçi sınıfının bağımsız devrimci çizgisini egemen kılma hedefiyle hareket etmek önem taşımaktadır.
* Sendikal harekete son 20 yıl üzerinden baktığımızda, dönemsel gelişmeler yaşasa da, mücadele ve örgütlenme anlayışı açısından önemli boyutlarda zayıflık ve teslimiyet hakim olmuştur. Dünya genelinde sol dalganın kırılmasıyla birlikte on yıllara yayılan tasfiyeci sürecin sol hareketlerde yarattığı zaafiyet, sendikal alanı da derinden etkilemiştir. İdeolojik, politik ve örgütsel tasfiye hız kazanmış, uzlaşmacı ve diyalogcu anlayış temel çizgi haline gelmiştir. Sınıf ve kitle hareketini boğmak için sermayenin ve devletin hayata geçirdiği saldırılar, sendikalara hâkim anlayışların tasfiyeci çizgilerini daha rahat hayata geçirmelerine zemin sunmuştur.
* 2000'li yıllarla birlikte daha da belirginleşen uzlaşmacı-diyalogcu anlayışlar, sendikal harekette kırılmayı hızlandırmıştır. Tekel Direnişi bu kırılmanın aşılması için kısmi olanaklar sunsa da, bu gereğince değerlendirilememiştir. Tekel Direnişinin ardından sendikal harekette yaşanan tıkanıklığın ve hakim anlayışların aşılmasında yol gösterici en anlamlı deneyim, Greif işçilerinin fabrika işgali olmuştur. Greif direnişinden yaklaşık bir yıl sonra gerçekleşen Metal Fırtına da sendikal mücadele üzerinden yeni tartışmalara neden olmuş ve geride anlamlı bir deneyim bırakmıştır.
* Uzun bir dönemdir devletin ve sermayenin sendikal alana dönük saldırıları artmış, her renkten sendikalar bu saldırılara boyun eğme yolunu tutmuştur. Son yıllarda sendikal harekette eylemsel süreçler açısından ciddi bir durağanlık yaşanmaktadır.
* Sermayenin ve gericiliğin işçi sınıfı üzerindeki ideolojik, politik, kültürel vb. kuşatması, dinci-faşist AKP iktidarı döneminde alabildiğine artmıştır. AKP sendikal alanı tamamen denetimi altına almak için, yandaş sendikaları büyütme politikasını hayata geçirmekte, bunda başarı da sağlamaktadır. AKP güdümündeki sendikaların dışında kalan sendikalar ise umudunu büyük oranda düzen içi muhalefete bağlamıştır. Sendikaların izledikleri uzlaşmacı politikalar, işçi ve emekçilerin ideolojik, politik ve etnik temelde taraflaşmasını kolaylaştırmıştır.
* Bir dizi sendika, sendikal hareketin yaşadığı tıkanıklığı ve baraj sorununu aşmak için çeşitli arayışlar içindedir. Temel perspektifleri üye sayılarını arttırmaktır. Yaşanan tıkanıklığa bir çözüm olarak, “diyalog ve iş barışı”nı esas alan uluslararası federasyonlar ile ilişkilerini de son yıllarda güçlendirmiş durumdalar.
* Sınıfın örgütlülüğü, olduğu kadarıyla sendikal alandadır ve sendikalar bürokratların denetimindedir. Sendika bürokratları sendikaları işçi sınıfını denetim altında tutmanın aracı olarak kullanmaktadır. Sendikaların mevcut tablosu aşılmadan sınıf hareketinde güçlü çıkışların zorluğu ortadadır.
* Sendikal bürokrasi bir anlayışı temsil etmektedir. Bu anlayış tepeden tabana, kendi ihtiyacını karşılayacak bir işleyişi kurumsallaştırmaktadır. İşyeri temsilcilerinden bir dizi işçiye kadar yayılan bu anlayış ve işleyiş, tabanda iradesizlik, edilgenlik biçiminde kendini göstermekte, çarpık bir bilinç ve kimliksel tahribat yaratmaktadır. Sendikal bürokratik anlayış aşılmadan, işleyişle ilgili yapılacak her “ileri” değişiklik kâğıt üzerinde kalmaya mahkumdur.
* Sınıf hareketinin verili geriliği koşullarında sendikal alanda kısa vadede köklü bir değişimin imkanları yoktur. Nesnel koşullar devrimci sendikal çalışmanın gelişimi için bazı esnemeleri gerektirmektedir. Fakat bunların hangi eksende yapılacağı önemlidir. Anlayış ve buna bağlı işleyişi hâkim kılma alanında yapılacak ilkesel her esneme devrimci çizgiden sapmayı beraberinde getirir. Bu alan (tabana dayalı komite vb.) bizim için tartışmasızdır. Esnemeler çok somut durumlara bağlı olarak ekonomik ve sosyal istemler vb. alanlarda gösterilebilir.
* Sendikalı ya da sendikasız fabrikalarda yürüttüğümüz sendikal çalışmalarda genellikle belli bir noktada tıkanma yaşıyoruz. İşçilerle güçlü bağlar kuramadığımız, bilinçlerinde köklü bir değişim yaratamadığımız için, sendika bürokratları çalışma yürüten yoldaşlarımızı ve ileri çıkan işçileri çeşitli yol ve yöntemlerle etkisizleştirebiliyor ya da bazı yoldaşlarımız mevcut anlayışların sınırlayıcı etkilerine açık hale gelebiliyor.
* Sendikalarda çalışan uzman, danışman vb. kategorilerdeki aydınlar, sendikal politikaların belirlenmesinde önemli bir rol oynuyorlar. Çalıştıkları sendikalardaki bürokratik, uzlaşmacı anlayışları sessizlikle geçiştirip meşrulaştırıyorlar. Bunların bir kısmı zaman zaman sendikal hareketin mevcut tablosu üzerinden anlamlı tartışmalar yürütüp, araştırmalar yapmaktadır. Bir kısmının en önemli misyonu ise Avrupa’daki sendikal hareketinin sınıf işbirliğine dayalı teori ve pratiklerini Türkiye sendikal hareketine taşımaktır. Pratikte ciddi bir tutarsızlık sergileyerek bürokratik kastın bir parçası haline gelen bu aydın ve uzmanların sınıf mücadelesi karşısındaki gerici bozucu etkilerine karşı mücadele edilmelidir.
* Sendikal bürokrasiyi etkisizleştirmek için ideolojik, politik ve pratik mücadeleler bütünlüklü bir biçimde verilmelidir. Bu mücadelenin kapsamı ve temel unsurları parti basınımızda ve bu arada parti kongrelerinde sürekli biçimde tartışılmıştır.
* 30. Yıl Konferansı bu kapsamda “Sendikalar ve Sınıf Mücadelesi” başlıklı temel parti metnine bir kez daha özellikle dikkat çekmiştir: “Partinin ‘Sendikalar ve Sınıf Mücadelesi’ başlıklı temel önemde metninde (Ağustos 2004), başlığın kapsayabileceği hemen tüm sorunlar, ideolojik ve ilkesel bir yaklaşımla ve yeterli bir açıklıkta ortaya konulmuştur. Greif Direnişi ve ardından Metal Fırtına’yla partimiz için birçok yönüyle pratik bir sorun haline gelen sendikalar sorunu bu metne apayrı bir önem ve güncellik kazandırmıştır. Bu nedenle parti için şu dönem vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olarak kullanılmalıdır. Partinin sınıf çalışması halkasına yüklendiği ve sendikalar cephesinden karmaşık sorunlarla karşılaştığı bir dönemde bu özellikle gereklidir.” (TKİP 30. Yıl Bildirgesi, Kasım 2017)
* Sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin fabrika zeminde somutlanmasına ilişkin olarak Greif Direnişi deneyimi özellikle önemli ve yol göstericidir. Bu deneyimin örgütlenme boyutunu, Greif Direnişi’ne ilişkin temel parti metni şu şekilde özetlemişti: “Greif Direnişi’ne kadarki standart uygulama, bürokratik bir yapı olarak sendikal aygıt ve genellikle yönetimi tutan bürokratlar tarafından atanmış, dolayısıyla sıkı sıkıya denetim altında tutulan işçi temsilcilerinden ibaretti. Greif örneği bu yapının parçalanması, sendikal örgütlenmenin fabrika zeminine oturtulması, tüm işçi kitlesinin örgütlü bir yapı olarak kucaklanması, böylece devrimci inisiyatif ve eylem kapasitesinin açığa çıkarılması, işçi iradesinin söz, yetki ve karar düzeyinde egemen kılınması, tüm bunların bütünsel bir ifadesi olarak fabrika biriminin sınıf hareketinin sağlam bir kalesi haline getirilmesi oldu.” (Greif Direnişi işçi sınıfı hareketinin devrimci geleceğidir!, Ekim, Sayı: 294, Ağustos 2014)
* Son olarak, sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin kapsamı konusunda, Parti Kuruluş Kongresi’nden beri altını önemle çizegeldiğimiz konuya işaret etmek gerekir. Bu, sendikal bürokrasinin işçi sınıfının denetim altında tutulmasında burjuvazinin hizmetinde oynadığı politik roldür. Bu, hele de bugünkü koşullarda, dinci-faşist iktidarın işçi sınıfını denetim altında tutmak için özel bir kuşatma planı uyguladığı bir sırada özellikle önemlidir. Burada sorun basitçe işçilerin iktisadi mücadelelerde satılması değil, fakat ideolojik-politik ve örgütsel bakımdan denetim altında tutulması, buna her renkten sendikal bürokrasinin özel katkısıdır. Bu kasta karşı ideolojik-politik ve örgütsel çok yönlü mücadele ihtiyacı da temelde buradan gelmektedir.
TKİP VI. Kongresi Sınıf Komisyonu’nun hazırladığı metnin kongre çalışmaları ışığında elden geçirilmiş biçimidir...
(Ekim, Sayı: 315, Mart 2019)