Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) ile 2019-2021 MESS Grup TİS süreci üzerine konuştuk...
- 2019 MESS Grup TİS süreci başladı. Sözleşme taslağını ilk açıklayan sendika oldunuz. Kriz koşullarında gerçekleşen bir TİS dönemini TOMİS nasıl değerlendiriyor?
- 2017-2019 dönemini kapsayan, yani geçtiğimiz dönemde imzalanan TİS, metal işçileri adına bir kazanım ile sonuçlanmadı. Fakat metal işçisinin damgasını vurduğu, geçmiş süreçlere nazaran daha etkin olduğu bir süreç yaşandı. 2015 yılında yaşanan Metal Fırtınası’nın da etkisiyle metal işçilerinin verdiği tepkiden, sendikalarını tabandan zorlayan basınçtan kaynaklı fabrikalar eyleme çıktı. Hatta en kuytudaki fabrikada bile eylem yapıldı. Bu sonuçlar metal işçisinin 2015 yılından çıkarttığı derslerden de kaynaklı ortaya çıkabildi.
Söz konusu dönemde üç yıllık sözleşme dayatması geri çektirildi. Metal işçileri adına geriye gidişi yavaşlatacak bir sözleşmeye imza atılabildi diyebiliriz. Ama bu, metal işçileri adına bir kazanım değildi. Aksine, birileri konfetilerle, meşalelerle, alkış kıyamet kopartırken, ‘zafer’ diye, ‘yüzyıllık sözleşme’ diye lanse etmeye çalıştılar TİS’leri. MESS Grup TİS sürecindeki iki sendika da aynıydı. Bir tarafta Türk Metal diğer tarafta Birleşik Metal-İş “kazanım”ın kendileri sayesinde olduğunu, sözleşmenin imzalanmasına kendilerinin ön ayak olduklarını ifade ettiler. Kendi durumlarını abarttılar. Ama metal işçisinin rolünü, metal işçisinin 2015’ten beri süregelen öfkesini göz ardı etmeye çalıştılar. Sözleşme imzalandıktan birkaç ay sonra gerçekler ortaya çıktı. Sözleşmenin yüzyıllık bir sözleşme olmadığı, sözleşmenin 6.-7. ayından itibaren Türkiye’deki ekonomik krizin büyümesi ile de beraber metal işçisinin giderek daha fazla sefaleti yaşadığı, ücretlerin açlık sınırının altına düştüğü görüldü. Bugün ortaya çıkan rakamlar, sendikaların kendilerini gerekçelendirmek için yayınladıkları bazı rakamlar bunun göstergesi, bunun itirafıdır.
Metal işçisini konuşuyoruz ama başta Türkiye işçi sınıfının durumunu göz önüne almamız gerekiyor. 2019 MESS Grup TİS’i, derinleşen bir kriz, büyüyen işsizlik, hayatın pahalılaşması, vergilerin artması ile ilerleyen bir dönemin içerisinde yürütülüyor. MESS sözleşmesi hep işçilerin baktığı bir sözleşme olmuştur. Bu süreç bir bakıma bütün toplumu belirleyebilecek özellikte. Türkiye’deki çalışma şartlarını olumlu veya olumsuz belirleyebilecek bir süreçtir. Biz bu sözleşme sürecine giderken kamuda imzalanan sözleşmeleri gördük. Cam işçilerinin, TÜPRAŞ işçilerinin sözleşme süreçlerine tanık olduk. Daha birkaç gün önce TEKSİF’in TİS’i imzalaması ile tekstilde de durum ortada. Sefalet sözleşmeleri imzalandı, enflasyonun altında zamlara imza atıldı. Son dönemdeki sözleşmelerin çoğu, özellikle belirleyici olanlar, 3 yıllık imzalandı. Metal işçisinin bir önceki dönem bertaraf ettiği saldırı ile yeniden karşılaşılmaya başlandı.
Aslında biz büyüyen ekonomik kriz ile birlikte bir kez daha görüyoruz ki patronlar ve AKP hükümeti bu krizin sonuçlarını işçi sınıfına ödetmeye çalışıyor. Hayat pahalılığına, elektriğinden doğalgazına, ulaşımdan temel tüketim ürünlerine gelen zamlara, dolaylı-dolaysız vergilere baktığımızda hayatta kalma koşullarının ne kadar zora girdiğini görüyoruz. Aldığımız ücretler eriyip gitmiş durumda. Geçinebilmek, temel ihtiyaçları karşılayabilmek bizler açısından oldukça zor.
Diğer yanda patronlar bu memlekette en çok kollananlar oluyor. Bugün işsizlik fonunun kendisi patronların kasası olarak kullanılıyor. Kısa çalışma ödenekleri denilerek patronlara teşvikler yapılıyor. Devlet kalkıp bir işçinin ödeyemediği ev kirasını veya ödeyemediği kredi kartı borcunu ödemez. Ama devlet kalkıyor Türkiye’nin en kârlı kuruluşu olan Koç Holding’in işçilere vermesi gereken ücretleri İşsizlik Fonu’ndan ödüyor. Şirketlere verilen teşvikler, vergi indirimleri ve daha birçok şey var, saymakla bitmez.
Metal işçisi, toplamda Türkiye işçi sınıfı Ortaçağ kölelik koşullarından farksız bir çalışmaya mahkum ediliyor. Son sözleşmeler ile birlikte çalışma yaşamının esnekleştirilmesinin de adımları atılmaya çalışılıyor. Biz bunu TÜPRAŞ’ta gördük. İşçilerin kırk yıllık kazanımları -izinlerdir, çalışma biçimidir vs.- YHK darbesi ile bir çırpıda yok edildi. Burada demokratım diyen, Türkiye’nin en büyük sendikası, konfederasyonuyuz diyenlerden ses çıkmadı. Tek bir şey yapmadılar. Bu süreçler sendikal bürokrasinin rolünü de gösteriyor. Sendikal bürokrasi, bizim sendikamızın da kurulmasının en temel nedenlerinden biri.
Bu tabloda bir MESS Grup TİS’inin işçi sınıfına örnek gösterilebilecek bir sözleşme olması sağlanmalı. Kıyas yapabileceği bir yan taşıyabilmeli. Bu süreçte eğer metal işçisi kölelik dayatmalarını kabul etmez ise diğer işçilerin de feyz alabilecekleri, daha umutlu davranabilecekleri bir sözleşme olacaktır. Tam tersinden de metal işçisinin alabileceği yenilginin, hak gaspları ile bitecek bir sözleşmenin sonucu da tüm işçi sınıfına olumsuz yansıyacaktır.
- Taslağı hazırlarken nasıl bir yöntem izlediniz? Üyelerinizi, sürecin muhatabı metal işçilerini kapsayıcı bir ön süreç işletebildiniz mi?
- TOMİS olarak bizim en temel ilkemiz söz-yetki-karar hakkının işçilerde olmasıdır. Bir sözleşme süreci varsa, bir sözleşme taslağı hazırlanıyorsa bunun bizzat muhatabı, hazırlayıcısı ve son kararı verecek olan metal işçileridir. Bizim prensibimiz budur. Bütün gücümüz oranında, bütün olanaklarımızı kullanarak metal işçisinin taslağını hazırlamaya çalıştık. Metal işçilerinin gerçek taleplerini ortaya çıkarmaya çabaladık.
Taslağın hazırlanma ön sürecinde sadece kendi üyelerimizle değil, diğer sendikaların üyesi, hatta sendikasız metal işçilerini de sürecin içine katarak yol yürüdük. Çünkü temel derdimiz patronlar ile pazarlığa oturulabilecek maddeler belirlemek değil, metal işçisinin uğrunda mücadele edebileceği, ihtiyaçlarını ortaya koyan talepleri belirleyebilmekti. Patronların ne vereceği değil veya ne kadar alabiliriz üzerinden değil, bizlerin, metal işçilerinin, bu ülkede yaşayan milyonlarca işçinin-emekçinin temel ihtiyacı, temel talebi nedir sorusunun kolektif yanıtını oluşturmak istedik.
Üyemiz olan işçi arkadaşlarla, başka sendikaların üyesi işçi arkadaşlarımızla görüşmeler yaptık. Anket çalışması yürüttük. Açıkladığımız taslak, ifade ettiğimiz gibi bir taslak. Metal işçilerinin taleplerinden yola çıkarak, temel ihtiyaçlarımızdan yola çıkarak hazırladık. Metal işçileri ile birlikte hazırladığımız ve kamuoyuna açtığımız bir taslak. Biz bunu kutsal bir metin olarak da görmüyoruz. Sonuçta tartışmalarımıza yine devam ediyoruz. Üyelerimizle, metal işçisi arkadaşlarla sürdürdüğümüz tartışmalar çerçevesinde son halini vereceğiz. Ve bu taslak, metal işçisinin ihtiyacı olan sözleşme taleplerinden oluşuyor diyeceğiz. Bunun gerisinde kalan bütün taslaklar, bütün çabalar metal işçisini oyalamaya, aldatmaya yöneliktir.
- Diğer sendikaların taslakları hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Onlar açısından önemli olan, patronlarla müzakere edebilmektir. Onlar bunu göz önüne alarak davranıyorlar. Taslakta belirlenenler, tüm pratikleri bunun üzerine kurulu. Patron ile bunu müzakere edebilir miyiz, edemez miyiz diye düşünüyorlar ve işçilere de bu bakışı aşılamaya çalışıyorlar. Ortadaki taslakları anlayabilmek için taslakların hazırlanış süreçlerine de bakabilmek gerekiyor.
Türk Metal cephesinde, 26 Ağustos’ta Pevrul Kavlak’ın ve tüm temsilcilerin katıldığı bir toplantı yapıldı. Sözde masa kuruldu, ortak bir şekilde belirleniyormuş gibi bir tiyatro oynandı. Yok yüz bin üyemiz ile anketler yapıldı denildi. Tüm bunların sonuçlarına göre belirledik dediler. Yanıltmaca! Kalkıp brüt rakamlar ve sosyal haklarla birlikte %26 dediler. Biz Türk Metal fabrikalarından biliyoruz, buralardaki işçi arkadaşlarımız Türk Metal taslağının, talep ettikleri ile yakından uzaktan alakası olmadığını söylüyorlar.
Birleşik Metal-İş açısından da ön hazırlık süreci Türk Metal’den çok farklı ilerlemiyor. Bizim takip edebildiğimiz ve Adnan Serdaroğlu’nun da ifade ettiği şekliyle temsilcileriyle iki tane temel merkezi toplantı gerçekleştirdiler. Birinde gidip üyelerden talepleri toplayıp gelin diyorlar, ikincisinde de taslağı belirliyorlar. Ortaya çıkan taslakta zam oranı %10+3,8 civarında. Bu sendikadaki işçi arkadaşlarla da konuşmalarımızdan Türk Metal’dekinden farklı bir şekilde taslak hazırlığının ilerletilmediğini biliyoruz. İşçilerin taleplerine kulaklarını tıkadılar ve kendi adlarına patronlar ile müzakere edebilecekleri bir taslak ortaya çıkardılar.
Sonuç itibari ile bu taslakların hiçbiri metal işçilerinin taleplerini, ihtiyaçlarını temsil eden taslaklar değillerdir. Taslaklarda kimi ilerici talepler yer alsa da -önceki sözleşme süreçlerinde gördük- sadece yazılı olarak taslakta kalıyor. Örneğin Birleşik Metal-İş çalışma saatlerinin kısaltılmasını taslağına koyuyor ama hiç konuşulmuyor, mücadele noktasına çevrilmiyor. Belirleyen, Türk Metal’in taslağı oluyor, yine öyle olacaktır. Birleşik Metal-İş ayrıksı bir davranış sergilemeyecektir. Çelik-İş’in zaten süreçle alakası yok.
- Bu sözleşme döneminde metal işçilerinin öne çıkan talepleri nelerdir?
- Öncelikle insanca yaşam koşullarının sağlanması, bunun için gerekli olan ücret zammı, metal işçilerinin öne çıkan talepleridir diyebiliriz. Bununla birlikte metal işçisi ücretlerinin giydirilmiş ücret olarak yatırılmasını istemiyor. İkramiyelerin, sosyal hakların ücretin üzerine eklenmesi, yüksek ücret varmış görüntüsü yaratıyor. Her şeyin kendi kaleminde ve ücretin çıplak hali ile yatırılması isteniyor.
Öne çıkan bir diğer talep de vergi kesintileriyle ilgilidir. Giydirilmiş ücretler kesinti meselesinde en büyük sorunu yaratıyor. Yüksek ücret görüntüsü, vergi kesintisi oranını da yükseltiyor. Vergi kesintisinin %15’ten fazla olan kısmının patron tarafından ödenmesi temel taleplerimizden.
Kıdem tazminatı son dönemde saldırı altında olan en önemli kazanımımız. İşçi sınıfının kırmızı çizgisi. Kıdem tazminatının fona devredilmesi vb. durumlar karşısında fonu sözleşme ile birlikte güvenceye almak önemli bir yerde duruyor.
Hafta tatili yine buna benzer bir önemde. Bir önceki sözleşme döneminde yasada yapılan değişiklik ile pazar günü tatili ortadan kaldırıldı. Bunun sonucunda vardiya sisteminde değişikliklere gidilebildi. 4’lü, 5’li vardiya sistemlerine geçildi. Hafta sonu aile, arkadaş vb. ile ortak zaman geçirmeyi, yeterli dinlenmeyi zora sokan, mesai ücreti düzenlemelerini ters yüz edebilen sonuçlar ortaya çıktı. Geçen sözleşme döneminde de pazar tatilini güvenceye almak yönlü maddelerimiz vardı. Yine bu sözleşme taslağında cumartesi-pazar kesintisiz haftasonu tatili talebini öne çıkartıyoruz.
- Ücret zammı açısından sizin talebiniz nedir? Bu oranı neye göre belirlediniz?
- Günün koşullarına göre belirledik. Türk-İş’in kendi rakamlarına göre açlık sınırı 2.124 TL, yoksulluk sınırı 6.918 TL. Biz ücret talebini belirlerken, metal işçisinin insanca yaşam koşullarını, yoksulluk sınırı ile arasındaki farkı göz önünde bulundurduk. Yoksulluk sınırını geçebilecek bir ücret ortaya çıkartabilmek hedefi ile tartışmalar yürüttük. Metal işçilerinden aldığımız görüşler de bunun böyle olması gerektiği şeklindeydi. İşçi arkadaşlarımız kayıpların giderileceği bir sonucun ortaya çıkmasını istiyorlar. İşçilerin çoğu gıda enflasyonunun %70 olmasının, her gün her şeye zam gelmesinin göz önüne alınmasını istiyor.
1200+%20 dedik. Neden? Açıklanan rakamlara göre ücretlerde ortalama 1100TL’lik erime var. Bunun biraz üzerinde 1200TL dedik. İlk elden ücretteki erimeyi giderecek bir iyileştirme yapılmalı. Enflasyon oranının üzerinde bir zam oranı olması gerektiğini düşündüğümüzden %20’lik de bir zam belirlemiş olduk, metal işçisi arkadaşlarla yürüttüğümüz tartışmaların ve anketlerin çıkarttığı sonuçlara göre.
- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
- Sonuçta metal işçilerinin talepleri göz ardı edildi. Metal işçilerinden onay alınmadan da taslaklar götürülüp MESS’e sunuldu. Metal işçisinin rızasını alan değil, razı etmeye çalışan bir yaklaşım var. Bürokratlar burada kendi rollerini ortaya koydular. İşçi sınıfını temsil etmediklerini gösteren bir tutumdur bu. Grevlerin yasaklandığı, sözleşmelerin YHK darbeleri ile sonlandırıldığı bir dönemde metal işçilerine dayanmak varken, patronlar ile kurdukları ilişkilere göre konumlanarak TİS sürecini yürütmeye çalışıyorlar.
Bu durumun bir nedeni de metal işçisinin tablosudur. Metal işçisi bu duruma tepkili. Çalışma koşullarına, dayatılan yaşama da tepkili. Fakat bu tepkiyi açığa çıkartacak, eyleme dökecek, hesap soracak bir örgütlülükten yoksun. Bilinç ve örgütlülük düzeyi metal işçisinin bugün harekete geçmesinin önünde bir engel. Ama sözleşmenin ilerleyen dönemlerinde bu durum değişebilir. 2015 Metal Fırtınası, dönemin her an her şeyin yaşanabilmesine gebe olduğunu gösteren bir örnek.
Biz 2015 Metal Fırtınası’nın ortaya çıkarttığı bir sendikayız. Tam da bu saydığım tepkilerin açığa çıkması, hesap sorma bilinci ile hareket edilmesi sonucunda sürecin öncü işçileri tarafından kuruldu TOMİS. Biz bu süreçte masada değiliz, ama sürecin bir tarafıyız, işçi tarafıyız. Sözleşmenin her aşamasında metal işçileri ile süreci tartışan, belirleyen bir yaklaşım ile davranıyoruz. Sendika farkı gözetmeden metal işçilerinin tabandan birlikte davranabilmesi, birliğinin güçlenmesi ve bilincinin ilerlemesi için çabamızı sürdüreceğiz.
Kızıl Bayrak / Kocaeli