Bağımsız sendika sorunu parti için yeni bir tartışma değil, farklı dönemlerde ele alınmış ve çerçevesi çizilmiş bir konudur. Bu kapsamda Parti Kuruluş Kongresi değerlendirmelerini özellikle anmak gerekir. Konu Kuruluş Kongresi’nde esaslı biçimde tartışılmış, bugüne de yol gösteren önemli açıklıklar sağlanmıştır.
Yakın dönem sınıf hareketinde gerçek bir kilometre taşı oluşturan Greif Direnişi, bütün renkleriyle mevcut sendikal hareketin tablosunu ortaya serdi. Greif Direnişi bugün için mevcut sendikalar ve sendikalara hakim anlayışlar arasında esasa ilişkin bir fark kalmadığını çarpıcı bir biçimde gösterdi. Sendika yönetimlerinin ileri konumda görünenlerinin bile işçi sınıfının taban iradesinden, eylem inisiyatifinden ve düzenin yasalarını aşan mücadelelerinden öcü gibi korktukları bir kez daha açığa çıktı. DİSK bürokratlarının Greif Direnişi ve metal işçilerinin fiili grevleri karşısındaki tutumları bunu tüm açıklığı ile ortaya koydu. Devrimci iddia ve iradeleri kalmayan siyasal anlayışların sınıfın ileri eylemleri karşısında mevcut sendikal düzenin yanında saf tuttuğu da bu arada görülmüş oldu.
DİSK’e hakim anlayışların Greif işgali karşısında sergiledikleri tutumlar ortadadır. DİSK bürokratları sınıf hareketinin önünü açma potansiyeline sahip bu çok önemli işçi direnişine en ufak bir destek ya da katkı sunmak bir yana, onu kırmak için adeta seferber oldular. DİSK Tekstil bürokratları sermaye ve devletle doğrudan, DİSK yönetimi ise dolaylı olarak işbirliği yaparak, Greif işgalinin kırılması için çalıştılar. Bu tutumlarıyla, sarı sendikalarla aralarında artık esasa ilişkin bir fark kalmadığını göstermiş oldular. Sarı sendikalar sermayeye hizmette safını net olarak ortaya koyarlarken, ötekiler aynı şeyi, DİSK adının ve tarihinin de ağırlığı altında, daha dolaylı ve demagojik söylemlerle yapmaktadırlar. Pratikteki uzlaşmacı ve teslimiyetçi anlayışlarını ilerici söylemlerle gizlemeye çalışmaktadırlar. Bu konum ve tutumlarıyla onlar da devrimci bir sınıf hareketi yaratma mücadelesinin sendikal alandaki önemli engelleri arasında yer almaktadırlar.
DİSK bürokrasisi içinde bazı sendikalar farklı bir duruş sergileme iddiasındalar. Yeri geldiğinde DİSK’e hakim anlayışlardan ayrı olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Ne var ki bunu yaparken göstermelik bir takım tutumlar sergilemenin ötesine geçemiyorlar. Duruma göre de DİSK bürokrasisiyle uzlaşarak faydacı bir tutum sergiliyorlar. Bütün bunlar gösteriyor ki, devrimci bir sınıf hareketi yaratma hedefi, iddiası ve iradesi olmayanların, sınıf içinde tuttuğu mevzileri sermaye düzenine karşı yöneltmesi de mümkün olmuyor, olamıyor.
Mevcut sendikal anlayışlar ortak paydada buluşuyorlar
İstisnaları olmakla birlikte bugün sendikaların geneline işbirlikçi ya da en iyi durumda uzlaşmacı anlayışlar hakim. En “ilerici”si olarak ifade edilenler bile yasalcılıkla sınırlı bir çalışmanın ötesine geçmiyorlar, geçemiyorlar. Arada bazı militan çıkışları ya tabanın basıncıyla, ya reklamcı bir amaçla, ya da pazarlık masasındaki konumlarını güçlendirmek için yapıyorlar. Sorunu devrimci bir politika ekseninde ele almıyorlar. Devrimci sınıf bakışından yoksun mücadelelerde elde edilen kazanımlar geçici olduğu gibi, devrimci bir sınıf hareketinin yaratılmasına da katkı sunmuyor.
Bu sendikal anlayışlar işçilerin tabandan gerçekleştirdiği ileri çıkışları düzenin yasaları içinde tutmak görevinden başka bir işlev görmüyorlar. “İlerici” olarak ifade edilenleri dahil bütün sendikalarda kastlaşmış bir bürokrasiden söz etmek mümkündür. Çok güçlü ve örgütlü bir müdahale yapılamadığı müddetçe bu kastı aşmak bugün için zor görünmektedir. Greif gibi güçlü, örgütlü ve militan bir direniş bile bu kastı bugün için derinden sarsmak sınırlarında kalabilmiştir. Bu kastın hakim olduğu anlayış, örgütlü oldukları fabrikalara kadar (buralardaki dayanakları olan temsilciler vb. üzerinden) yedirilmiştir.
Artık bildiğimiz anlamda sendikalardan söz etmek mümkün değildir. Sendikalara hakim anlayışlar, esas itibariyle sermaye adına işçi sınıfını denetim altında tutma görevini yerine getiriyorlar. Sendikaları sınıf örgütleri olmaktan ziyade sermayenin uzantısı gerici politik merkezlere dönüştürüyorlar. Bu durum sendikal mücadelenin devrimci siyasal mücadeleyle kopmaz bağlar içinde yürütülmesinin hayati bir yerde olduğunu da gösteriyor. Ötesi ekonomizmi aşmayan bir mücadele olur.
Bağımsız sendikalar ihtiyaç mıdır?
Gelinen aşamada sendikaların tablosu ortadadır. İşçi sınıfının öz örgütleri olması gereken sendikalar, esası yönünden bu misyonunu yerine getiremez hale getirilmiştir. Bu tabloyu değiştirme iddiası ve iradesiyle hareket eden her çıkışın önü, sermayeden önce bizzat sendikal korucular tarafından kesilmektedir. Sendikal kast içerisinde alt kademe ve üst kademe ayrımı kalmamıştır. Ayrım daha çok siyasal anlayışlar temelinde şekillenmektedir. Bir takım sol nüanslı anlayışlar bu ayrımın bürokratik “sol” kanadını temsil ediyorlar. Bu kanat rüzgarın hızına ve yönüne göre şekil alıyor. Bu kanadın temsilcilerinin genel siyasal planda düzenle uzlaşma zemininde olmaları, sendikal alanda da uzlaşmacı politikalarının temelini oluşturuyor. Tuttukları koltukları ve lüks yaşamı kaybetme kaygısı bu kesimin diğer bir korku alanıdır.
Greif işgali böylesi yozlaşmış bir sendikal harekete karşı gerçek bir devrimci sınıf sendikacılığı hareketi olarak yaşandı. Sendikal mücadelede şimdiye kadar bilinen bütün ölçütleri değiştirdi, yeni ölçütler getirdi. Bu ölçütlerin temel halkasını gerçek işçi demokrasisine dayanan taban örgütleri ve devrimci sınıf çizgisine dayalı bir önderliğin etkin olması oluşturuyor.
Greif Direnişi işçi sınıfının en ufak hak alma mücadelesinin dahi nasıl (fiili meşru, militan bir çizgide!) verilmesi gerektiğini göstermiştir. Tek tek fabrikalarda verilen mücadelelerin sınıf kavgasına değer katması için devrimci sınıfsal bir bakışa sahip taban örgütlenmelerine dayanması gerekir. Sınıf devrimcilerinin taban inisiyatiflerine devrimci bir yön vermek için buralarda konumlanması ve devrimci merkezler yaratması gerekmektedir. Bunlar yapıldığında her sendikal çalışma sınıfa devrimci müdahalenin aracına dönüşecektir.
Greif'le birlikte artık dünkü kalıplar miadını doldurmuştur. İşçi demokrasisine ve taban inisiyatifine dayalı örgütlenme anlayışı ve yöntemi, sınıf mücadelesinin yeni çıtası olarak önümüzde durmaktadır. Metal işçilerinin çıkışı bu gerçekliğin altını bir kere daha çizmiştir.
Mevcut sendikal hareket bu gerçek işçi demokrasisi pratiğiyle aşılmıştır. Bunun içindir ki eskinin temsilcileri Greif işgaliyle somutlaşan gerçek işçi demokrasisi anlayışına karşı gerici bir tutum içerisine girmişlerdir. Kendi denetimine alamadıkları hareketi tasfiye etmeye, boğmaya, geri çekmeye varan gerici tutumlar sergilemişlerdir. Benzer tutumlar, metal işçilerinin taban inisiyatifine dayalı fiili grevlerine ve harekete politik olarak yön veren MİB’le temsil edilen devrimci anlayışa karşı da gerçekleştirilmiştir.
Sendikal bürokratik kast, devrimci bir sınıf hareketi geliştirmenin önündeki en temel engellerden biridir. Mevcut tablo içerisinde devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını ete kemiğe büründürmek hayati bir yerde duruyor. Bu kastın aşılması sınıf hareketinin önündeki en önemli engellerden birinin ortadan kaldırılması demektir. Bunun için devrimci sınıf hareketi yaratmaya hizmet edecek her türlü yol, yöntem ve araç kullanılmalıdır. Bağımsız sınıf sendikası politikası doğru ele alınarak kullanıldığında, bu amaca hizmet edecek önemli araçlardan biri olacaktır.
Bağımsız sınıf sendikası politikası sınıf içinde devrimci bir odak yaratma mücadelesine hizmet edecek bir araç olarak oluşturulmuştur. Bu araç birlik ismiyle de kendini ifade edebilirdi, fakat sendika olarak ifade etmesi sınıfa müdahalede ek olanaklar sunuyor. İşçi ve emekçilerin bilinç düzeyi gözönünde bulundurulduğunda, bu araç sınıf bölüklerine ulaşmamız için önemli avantajlar sunacaktır. Bağımsız sendika politikamızı sektörel birlikler politikamızın farklı bir biçimi olarak görmek, bu aracın anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır.
Bağımsız sendikanın temel eksenini devrimci sınıf sendikacılığı, yani Greif işgaliyle somutlanan ve hayat bulan taban demokrasisi oluşturmaktadır. Bu araç sınıfa sendikal zemin üzerinden seslenme kolaylığı sağladığı için müdahalemizi kolaylaştırmaktadır.
Sendikal arayışa devrimci temelde yanıt verilmeli
İşçi ve emekçiler sendikaların bugünkü tablosuna rağmen sendikalarda örgütlenmeyi tercih ediyorlar. Sınıfın örgütlenme arayışına devrimci bir bakış açısıyla yanıt vermek bugünün en acil ihtiyacıdır. Tekstil işkolunda bunu mevcut sendikalarda yapmanın ayrı bir zorluğu var. Bu zorlanma alanlarından biri de, koca bir sektörde sendikal anlamda örgütlülüğün dahi çok sınırlı olmasıdır. Tekstil işkolunun bu durumu da gözönünde bulundurulduğunda, bağımsız bir devrimci sınıf sendikası adımı bir dizi açıdan önemli imkan ve avantajlar sağlayacaktır.
Yıllardır bu işkolunda mevcut sendikalara taşıdığımız işçilerin bir kısmı sendika ağaları tarafından denetim altına alınıp edilgenleştirildi. Bir kısmı da patron sendika işbirliğiyle tasfiye edildi, ediliyor. Sıkça yaşanan bu durumlar işçilerde moral kırılmaya ve sendikal örgütlenmeden soğumaya neden oluyor. Bağımsız devrimci sınıf sendikası politikası doğru değerlendirildiğinde bu sorunların bir kısmı aşılabilecektir. Bu alanda elde edilecek mesafeye bağlı olarak mevcut sendikaların tabanını devrimci temelde etkileme, taraflaştırma olanakları da artmış olacaktır.
Bağımsız sendika çalışmasının handikapları
Bağımsız sınıf sendikası politikası hiçbir biçimde diğer sendikalar içinde etkin biçimde çalışmamızın, buradan giderek örgütlenmemizin önüne geçmemelidir. Önemli olan bunu her durumda Greif kriterlerini gözeterek yapabilmek, çalışmayı devrimci taban örgütlenmesi ve inisiyatifi esaslarına dayandırabilmektir.
İşkolundaki mevcut sendikalar içinde taban inisiyatifi oluşturmak, siyasal sınıf çalışmamızı bu sendikalara taşımak hedef ve yöneliminden hiçbir zaman sapmamalıyız. Fakat gerici ve mevziyi dağıtıcı dirençle karşılaştığımız her yerde ve durumda da, örgütlemekte olduğumuz sınıf bölüklerinin taban inisiyatifine dayalı olarak sendika değiştirme girişimine önderlik etmekten de geri durmamalıyız.
Bağımsız sınıf sendikası politikamız bir takım olanaklar taşıdığı gibi bazı riskler de taşıyor. Sendikal çalışma kendi zeminini bulamadığı bir durumda bizim için bir ayak bağına dönüşebilir. Sendikal çalışmanın en büyük risklerinden biri budur. Bunun için yapılması gereken, sendikal pratiği sınıf içindeki gündelik siyasal çalışma pratiğimizin bir parçası ve yalnızca bir alt unsuru olarak ele alabilmektir. Bu arada dar grup sendikası algısı ve pratiğine karşı iradi bir çaba sarf etmektir. Sendikal çalışmanın güçlerini ayırma hedefiyle hareket etmek ve temel sendikal ilkelerimiz ekseninde dışımızdaki ilerici işçileri de çalışmanın bir parçası yapmak, güçlüklerimizi azaltacak ve işimizi kolaylaştıracaktır.
Bağımsız sınıf sendikası politikasını devrimci sınıf hareketi yaratma mücadelemizin araçlarından yalnızca biri olarak görebilmeliyiz. Bu türden adımları amaçlaştırmak, temel hedef ve ilkelerimizden uzaklaşmamıza yol açacaktır. Bunun için sıkı bir örgütsel denetim ve disiplin oturtmalıyız.
(TKİP Merkez Yayın Organı Ekim'in Mayıs 2016 tarihli 302. sayısından alınmıştır)