Renault deneyimi: Öncü bir işçi 2015’i anlatarak 2019 TİS’leri için deneyim aktarıyor!

Metal Fırtınası TM’ye biriken öfkenin dışavurumuydu. Artık satılmak istemiyorduk!

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 06 Kasım 2019
  • 20:34

2015’i işçilerin çoğu takip etmişti. Fırtınanın tek sebebi maddi sorunlar değildi. Sendikaların bittiği dönem mi diyelim, yıllarca işçilerin alacağı zammı yüksek açıklayıp düşüğe sattı mı diyelim? Direk sattı diyelim. En son Bosch’ta yapılan sözleşmede bir miktar fazla zam alınmıştı. Olay oradan patlak verdi. Zaten herkes doluydu. Türk Metal’in (TM) marifetiyle her sözleşmede düşük zam ala ala insanlar artık son noktaya gelmişti. Whatsap gruplarında, sosyal medya da yan yana gelen işçiler artık eni sonu TM’yi bitirelim dedi.

98’de kırılmıştık. Ama bu sefer başarabilirdik, inanıyorduk. Bölüm bölüm birleşmiştik!

‘98’de de olmuştu benzer bir süreç. Her seferinde ilk başta 25-30 öncü işçiyi işten çıkartırlar, milleti korkutmak için. Ama her zaman böyle büyük olay olmuyordu. Bu sefer baskılar ilkin işe yaramadı. 30-40 kişilik her bölümde, departmanda, ünitelerde sözcüler seçildi. Gruplar oluşturuldu. Bütün bilgiler aktarılmaya başladı, büyük bir güven oluştu.

Yasalarla değil, üretimden gelen gücümüzle kazandık!

Birinde gece vardiyasına gidiyoruz, iki kişinin kartı basmadı. Sonucunda içerdeki vardiya çıkmadı, bizde girmedik oturduk. Üretim müdürünü çağırdık, geldi. Sözcülerle konuştu. Birlik beraberlik olduk, tekrar adamları işe başlattık. Yani birlik beraberlik içinde kazanmış olduk.

Sadece kendimiz kazanmadık, binlerce işçiye kazandırdık. Yeter ki hakkını bil!

Şimdi yaptığımız doğru bir şeymiş, çünkü MESS fabrikalarında her işçiye 3700 lira ödemek zorunda kaldılar. TM banka promosyonlarını yatırmak zorunda kaldı. İnsanlar kendi hakkını tam bilirse, ne alacağını, sosyal hakkını bilmeye başlarsa bir şeyler almayı da başarıyor. Mesela insanlar bordro almıyor, oysa bu anayasal bir hak. Ama bunu bile kullanamıyor. İstenen zamma yaşam koşullarını değerlendirerek bakmıyor. Bu zam eksik mi, az mı, yeter mi?

Sendikal eğitim şart!

Bu neden böyle? Çünkü şimdiye kadar gerçek bir sendikal eğitim bile alamadık. Uyutarak bizi bu hale getirdiler. Yıllardır vaat ediyorlar oysa Bursa’ya hizmet binasını daha yeni yaptılar. Ama kimse yok. Toplantı ve konferanslar ile işçilerle istişare yapılmalıydı. Ne zam isteyeceğiz, nasıl yapacağız? Bunların hiçbiri yok. O kadar insanları sattılar ki, işçilerin maddi sıkıntıları had safhaya ulaştı. “Şu kadar zam alırız, bu kadar zam alırız, yüz yılın sözleşmesini yaparız” diyorlar ama hepsi palavra.

2019 sözleşmesi koca bir hiç. %26 ile oturup ne alacaksın!

Açık açık söyleyeyim, bugünkü sözleşme içinde öyle maddeler koyuyorlar ki, çoğu insan hakkını bilmiyor zaten. Saat ücretini bunlarla süslüyorlar, % 26 filan istiyorlar mesela. Sosyal haklara şu kadar, alttakilere şu kadar zam yapılacak, şöyledir böyledir... Bizim insanımız bu oyunları çözene kadar sözleşme dönemi geçiyor. Ne istendiğini bilmiyorlar, saat ücretine yapılacak zammı bilmiyorlardı. Şuan da çoğu yerde saat ücretinin ne olduğunu, sözleşmede ne istendiğini hesaplayamayan arkadaşlarımız vardır. Bu haliyle yüksek miktarda zam alınamaz. Çünkü istenen zam zaten yüksek değil. Saat ücretine mi %26, hayır. Sosyal haklara toplam %26 istesen ne olacak? Yakacak, kurban, çocuk parası %200 istesen ne olur? Net zamma bakacaksın sen, işçinin saat ücretine net zam isteyeceksin kardeşim.

Koca bir kriz var, her şeye her gün zam geliyor, taslak eridi bile!

Birde kriz var her gün her şeye zam geliyor; elektrik, doğalgaz mesela bunlara neredeyse her ay zam yapıyorlar. Sen şimdi pazarlıksız %26 alsan ne yazar. Sendika kendi kafasına göre istemeyecek, üyelerine soracak. Fabrika saat ortalaması alınacak, birinin ki 25 lira öbürününki 15 lira, böyle olmaz. Temel yaşam giderlerini hesaplayacak. Adam açlık yoksulluk sınırını ne kadar hesaplıyor istediği zam oranına bak. Adama sen açık açık söyleyeceksin mesela %20 saat ücretine zam istiyorum diyeceksin.

Güven ve bilinç her şeydir!

İşçiler birbirine güvenecek. Hakkını, hukukunu bilecek. Birbirine güvenmek için de insanlar açıp kitabını okuyacak. Araştıracak, hakkını bilen birbirine güvenir. Güvenmezse her sözleşme satılır.

TM kimin sendikası, tabii ki patronların ve iktidarın!

Herkes biliyor; TM patron sendikası, devletin sendikası. İşçiler istemese bile devlet istiyor, patron istiyor. Ama insanlar isteseler değiştirir, biz nasıl yaptık. Adamları neredeyse bitirmiştik. Ama içimizde bazı insanlar vardı, kimisi bizi sattı, kimisi dik duramadı. Bu işi sonuna kadar getiremedik. Öncü diye peşine takıldıklarımız bu işin hakkını veremediler. Bireysel çıkarlarının esiri olduklarından bu işi başaramadık. Ama başarılamayacak bir şey değil. İnsanlar birbirlerine güvendikten sonra. İstediğini bildikten sonra kazanır.

BMİS sürecin ağırlığı altında ezildi. Kavel’lerin, 15-16 haziranların ruhunu Renault’ya taşıyamadı!

Tabi sendikaların çoğunda şu an tek kişilik yönetim var. Birleşik Metal’i tercih ettik, onlar da aynısıymış. İçine girdik, onlar lacivertmiş diğerleri sarı. Değişen bir şey yok onlarda. Biraz daha demokrasi var ama sonuçta hepsi koltuk sevdasında. Bize öncülük etselerdi bu işi başaracaktık. Son günlerde iş zorlaştıkça bize öncülük yapamadıklarını gördük. Onlarda da bir koltuk davası var, yani işçiyi düşünen yok. Ben son günlerde anlamıştım, direnişin peşini bırakmışlardı. Bizi sabah işten attılar onlar aksam geldi. Bize zamanında sahip çıksalardı böyle olmazdı. Beş bin üye katılacaktı sendikaya. Onlar da biliyordu. Ülkenin bütün illerinde bu işler değişecekti. Artık koltuk gidecek diye mi korktular bilinmez ama işçileri ortada bıraktılar.

Birde önceleri insanlar sözleşmelerde sendikalar ne kadar isteyecek diye sormuyorlardı. BMİS de görüntüde “şunu isteyeceğiz, bunu isteyeceğiz” derdi. Ama o da sonunda TM ile aynı sözleşmeye imza atıyordu.

Mücadeleye önden hazırlan, komitelerinde birleş, sözcünü seç. Yanlış yapanı, dürüst olmayanı geri al!

Eylemler öncesinde hazır bir komitemiz yoktu. Süreç içinde birlik olduk, memurlardan da bizim yanımıza gelenler oldu. Hakkınsa eylemini yapacaksın. Sözcülerin çoğu farklı düşüncelerdeymiş, bu işleri yaparken gerçekten doğru dürüst insan olmak lazım. Esas olan budur. Tabi bu işin vebali de var. Valla bir sözcü ilk başta kendine dürüst olacak sonra arkadaşına dürüst olacak. İnsan satmayacak; görüşmelerde olsun, başka yerde olsun, neyse onu orda çalışan işçiye söylemesi lazım. Neler konuşulmuşsa onları açık şekilde söylemeleri lazım. Biz dışarıda yatarken birkaç sözcü Ankara’ya gidip görüşüyor, bizim haberimiz olmuyor. Oysa ne olursa olsun hangi tarafta görüşülürse görüşülsün bütün her şey fabrikada işçilere anlatılması lazım. Zaten mantıken de sen istifa edip neyi görüşmeye gidiyorsun. Baştan hatalı bu kararı kiminle alıyorsun. En azından dürüst olarak ne görüştüysen de gelip herkese söylemen lazım. En başta insan olmak lazım, seçilen sözcülerin insan olduğuna inanacaksınız dürüst insanları bulacaksınız. Çünkü bu konuda hata yapıldığında orada çalışan binlerce işçiyi etkilenir, ceremeyi hepsi çeker. En son bizde de iki sözcü kaldı, satılmadı dik durdu.

Koltuk için değil, emeğin için mücadele et!

Bizim arkadaşlardan da yanımızda görünüp tabiri caizse gaz verenlerin çoğu şimdi bir yerlerde sendika temsilcisi olmuş. İşte insanların arasından böyle karaktersizler de çıkıyor. İşte bunları iyi takip edip olayı iyi gözlemleyip gerekirse dışarıdan bilinen yerden destek almak lazım. Bu işleri nasıl yapabiliriz, bu işleri nasıl yönetebiliriz. Biraz tecrübe de lazım. Bilenlere sormak lazım, seçeceğin sözcüleri, temsilcileri iyi eleyip iyi bakacaksın, iyisini bulacaksın yoksa başarıya ulaşamazsın.

Dürüst ol, hak yeme, yedirme!

Biz gene de bir şeyleri başardık. Bu kadar insan birlik oldu beraber oldu, olmayacak diye bir şey yok. İnsanlar biraz dürüst biraz cesur olsa olay bu noktaya gelmezdi. Patron dürüst değil, TM dürüst değil adamlar açık açık işveren sendikası. Bazı temsilci ve işçiler de dürüst olmayınca sonuç böyle oldu.

Asla yalnız yürümeyeceksin. Çünkü “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”

Mücadeleye hep beraber atılmak lazım. Bizim eylemlere diğer fabrikalardan işçiler de geldiler, hem de pankartlarla geldiler, fabrika isimleriyle geldiler. Bunlar çok büyük olaylar, bütün fabrikalar bize destek oldu. Öyle düşünmeyeceksin bizim fabrikada 200 kişi çalışıyor, onlar ne alırsa bize de verirler. Geride durmayacaksın. Kim eylem yapıyorsa, kim büyük eylem yapıp başı çekiyorsa ona destek olacaksın. Çünkü biz o kadar eylem yaptık, yapmayan yerlerde vardı. Onlarda 3700 lira aldı. Üç nefes almak için kahveye çay içmeye giderdik. Başka fabrikalardan işçiler de olurdu, neden eylem alanında değilsiniz derdik. Onlar da “ya biz ne yapalım, orda eylem yapıyorlar ya, ne alırlarsa biz de alırız.” Böyle olmaz, bana ne dersen böyle sürünmeye mahkumsun. Herkes birbirine destek olacak. Destek olmadığın sürece bir şey başaramazsınız. Bazen söylüyorum, kızıyorum “kıdem tazminatları devredilsin, kimseye vermesinler, hepsini alsınlar vermesinler” Sonra bana “niye öyle diyorsun” diyorlar. Biz orda 13 gün direnirken destek oldunuz mu? Yok ama...

Dayanışma güçlendirir, çünkü susarsan sıra sana gelir!

Geleceksin destek olacaksın. Ya karşıdaki apartmandan bile ışık yakıp, ışık söndürdüler, kamyoncular korna çalarak destek oldu. Hatta kornaya basanları şikayet bile ettiler emniyete. Ben hatırlıyorum, bir tane emekli amca geldi 400 lira para çıkardı. Dayı bu ne, ne yapıyorsun dedim. “Oğlum ben emekliyim, anca bu kadar destek olabildim.” O an duygulandım. Biz haksız bir şey istemiyoruz kanunsuz bir şey yapmıyoruz. Biz sadece emeğimizin karşılığını istiyoruz. Yıllardır bu sendikalar bizim emeğimizi sattı. Bizim devlette buna destek veriyor. Hakkınsa eylemini yapacaksın, bu haktır. Bunların hepsini yaşadık yani, hayat devam ediyor. Kimseye de bir şey olmuyor, ben bir ay boşta kaldım. Biraz kırgınlığım var arkadaşlara ama kimse aç kalmaz. Açtık davamızı sendikal haklarla birlikte hepsini aldık.

Ama 2015’ten sonra bunlarda da bazı şeyler değişti. Millet hakkını öğrensin. Hakkını öğrenmeye başladıkça, istemeye başladıkça yöneticisini doğru seçmeyi başarırsa yönetmeyi de başaracak. Genç işçiler yeni işçiler var, bilenler bu süreci bilmeyenlere anlatsın. Sessizlik içinde giderse yok şunu aldık, yok bunu aldık derler. Sonrada cafcaflı bir kutlama yaparlar, abartırlar çarşaf çarşaf basarlar kağıda.

Yasalar patronlardan yana. Davanı kazanıyorsun ama işe geri dönemiyorsun!

Bosch ve Tofaş ile beraber olsaydık, çok daha güçlü olurduk. Emniyet kamerayla çekim yapıyor, işten çıkarmak için kullanıyor. Haklı olsan dahi işten çıkartılıyorsun. Dava açıyorsun kazanıyorsun. Para alıyorsun ama işe geri dönemiyorsun. Ben haklıydım işe iade davasını kazandım ama işe geri dönemiyorum. Haksızlık yapıldığı ortada, benim çocuğumun ne suçu var ya. Benim iş hakkımı elimden almış o da yetmiyor, diğer fabrikalara isimlerimizi vermişler işe almasınlar diye. Sanki biz neyiz ya. Biz işimizi aşımızı bilen insanlarız ya.

15 yıl Renault’ya emek verdim, fedakarlık yaptım. Ya bir yıl boyunca mesailer yaptık. Şeflerimiz “size çok teşekkür ederiz, elimizden geleni yaparız” dediler. Ama ne oldu ilk fırsatta işten çıkardılar, bir tanesi arayıp sormadı, geçmiş olsun demedi hiçbiri. Sonuçta insansın be. O kadar beraber çalıştık, tamam patron vekilisin ama ailemizden daha çok beraber zaman geçirdik. Günde en az 8 saat beraberiz. Ben eşimle çocuğumla o kadar zaman geçiremiyorum. Bu kadar olur mu ya. Sonuçta insansın ya. Ben ailemle bu kadar beraber olamadım, biz fabrikada bir aile gibi olduk.

Bütün fabrikalardan işçiler birbirine kenetlenmeli. MİB’e güvenmeli!

Hakkını isterlerse bu işi başarırlar. Büyük firmalar başta olmak üzere bütün fabrikalardan işçiler birleşecek aralarında. Ancak bu böyle çözülür. Çok zor da değil ya. Sosyal medya var artık. Yan yana gelmek için, öğrenmek, araştırmak için MİB de var. Herkes takip ediyor. MİB’in de yardımı olacak oradan bir mesaj atsan oradan etki yaratacaklar, birleşecekler. Birleştikten sonra bu işi başarırlar, başarılamayacak bir şey yok.

(Ara başlıklar tarafımızca kullanılmıştır)