8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eylemleri ile birlikte bahar dönemine girildi. 8 Mart, dünyada ve Türkiye’de yaygın ve kitlesel eylemlere konu oldu.
Türkiye’de birçok kentte sokaklara inen binlerce kadın baskıya, çifte sömürüye, kendilerini hedef alan şiddete ve cinsel saldırılara karşı taleplerini dile getirdi. Eylemlerin yaygınlığının yanı sıra İstanbul, İzmir vb. kentlerde kitlesel katılımlara sahne olması, kadın hareketinin tüm dinamizmini koruduğunu gözler önüne serdi.
Şimdi toplumsal mücadele güçlerini Newroz’dan 1 Mayıs’a uzanan önemli ve hareketli bir dönem bekliyor. Yaklaşık bir buçuk aylık bu dönemde, sermayenin çok yönlü saldırılarına ve AKP-MHP iktidarının zorbalığına karşı mücadeleyi büyütmek temel bir sorumluluk olarak öne çıkıyor.
Sürecin ilk halkası olan Newroz, önden duyurulan program kapsamında bir dizi ilde eylem ve etkinliklere konu olacak. Kimi Kürt illerinde şimdiden başlayan Newroz kutlamalarının ve eylemlerinin, özellikle Diyarbakır, Van, İstanbul ve İzmir gibi kentlerde pandemi koşullarına rağmen kitlesel geçmesi bekleniyor.
2021 Newroz’unun temel gündemlerini ise doğal olarak Kürt halkını, hareketini ve toplumsal mücadele güçlerini hedef alan baskı ve zorbalığın yanı sıra, sermaye devletinin Rojava ve Güney Kürdistan’a dönük saldırıları oluşturuyor. Son günlerde HDP’yi ve HDP milletvekillerini hedef alan saldırılar ise bu yılki Newroz’un önemini bir kat daha arttırmış bulunuyor. Zira, söz konusu güncel saldırılara en anlamlı yanıt güçlü, yaygın ve kitlesel geçecek olan Newrozlar olacaktır.
Bunlara ek olarak, baskı ve şiddete karşı öfke biriktiren kadınların, geleceği ve özgürlükleri elinden alınmak istenen gençlerin ve diğer ezilen-sömürülen kesimlerin talep ve özlemleri ile birlikte Newroz alanlarında yer alması Newroz eylemlerini güçlendirecek, gerek Kürt illerinde gerekse İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde 2021 Newroz’unu sermaye devletinin kapsamlı saldırılarına karşı birleşik-kitlesel bir direniş günü olarak örgütlemesinin imkanlarını arttıracaktır.
1 Mayıs kapsamlı saldırılar eşliğinde karşılanıyor
Bahar döneminin doruk noktası ise her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs olacak.
1 Mayıs, geçtiğimiz yıl pandemi gerekçesiyle yasaklanmış ve bu nedenle kitlesel mitingler gerçekleştirilememişti. Fakat, işçi sınıfının en ileri kesimleri ve devrimci-ilerici güçler yasağa rağmen kent merkezlerinde ve sanayi havzalarında bir haftaya yayılan fiili eylemler ve çeşitli etkinliklerle 1 Mayıs sürecini örgütlemişlerdi.
Aradan geçen bir yıl içerisinde işçi sınıfı ve emekçilere dönük saldırılar katmerlenerek devam etti. Zira, 2020 yılında krizin çok yönlü faturasının yanı sıra pandeminin yükü de bütünüyle emekçilerin omuzlarına bindirildi. Bir yandan salgın tehdidi öte yandan işsizlik ve açlık kıskacında bırakılan işçi sınıfı, bu aynı dönem içerisinde büyük hak kayıpları yaşadı.
Salgını fırsata çeviren sermaye düzeni ise yıllardır işçi sınıfına dayattığı saldırıları bir bir hayata geçirdi. Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin vb. uygulamalardan sonuna kadar faydalanan, türlü teşvikler alan ve fonları yağmalayan kapitalistler, pandemi koşullarında hedefledikleri büyümeyi gerçekleştiremeseler de kârlarını korumayı başardılar. Kapitalistlerin tersine, pandeminin vurduğu ekonominin ek yüklerini de sırtlanan emekçilerin beli ise bir kat daha büküldü. Aynı dönem içerisinde emekçilerin gelirleri reel olarak düştü, çalışma koşulları ağırlaştı, hayat pahalılığı arttı ve tüm bunlara bağlı olarak yoksulluk ve açlık daha da derinleşti. İşsizlik ise gelinen süreçte devasa boyutlara ulaşmış bulunuyor.
2021 1 Mayıs’ını yeni bir saldırı furyasıyla karşılıyoruz. Başta ücretsiz izin ve Kod-29 olmak üzere, sermayedarlar lehine tazminatsız işten atmaların önünü açan uygulamalar bu saldırıların başını çekiyor. Bunun yanında, geçtiğimiz haftalarda ilan edilen “ekonomik reform” paketinin içerisinde yeni saldırı başlıklarının olduğundan kuşku duymamak gerekiyor. Henüz ayrıntıları kamuoyuyla paylaşılmasa da, paketin içerisinde işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı vb. haklarını gasp etmeye dönük başlıkların yer aldığı biliniyor.
Ek olarak, söz konusu saldırı paketinde “yeni nesil çalışma yöntemleri” olarak tanımlanan başlık altında işçi sınıfına dayatılması öngörülen “yeni” çalışma koşullarının da işareti verilmiş durumda. Bu bağlamda “yeni nesil çalışma yöntemlerinin yaygınlaştırılacağı” vurgulanırken “uzaktan çalışma” mevzuatının, yeni iş modellerine uyum sağlayacak şekilde revize edileceği belirtiliyor.
Ayrıca “kısmi süreli çalışanların hafta tatili, yıllık ücretli izni hak etme süresi ve kıdem tazminatına hak kazanma sürelerinin yasada açıkça belirtilmesine yönelik düzenleme yapılacağı” da vurgulanıyor. Özetle, kısa çalışma, uzaktan çalışma vb. uygulamaların yaygınlaşacağı, belirli süreli çalışma sözleşmesinin rutinleştirilerek kıdem hakkının fiili olarak ortadan kaldırılacağı bir döneme giriliyor.
Haklar, özgürlükler ve gelecek mücadelesini büyütelim!
Özetle, 2021 baharına işçiler, emekçiler, ezilen Kürt halkı ve diğer kesimler iktisadi, siyasi ve sosyal açıdan çok yönlü saldırılar eşliğinde girmiş bulunuyor. Bu tablo karşısında, bahar dönemini sermaye düzenine karşı biriken öfke ve tepkiyi açığa çıkarmanın vesilesi haline getirmek her zamankinden çok daha yakıcı bir görev olarak öne çıkıyor.
Bu görevi yerine getirmenin ve saldırıları püskürtmenin yolu ise haklar, özgürlükler ve gelecek mücadelesini büyütmekten, başta işçi sınıfı hareketi olmak üzere toplumsal mücadele dinamiklerini güçlendirmekten ve ortak bir eksende birleştirerek sermayenin karşısına birleşik bir güç olarak çıkarmaktan geçiyor.