Irkçı-şoven politikalar Kürt halkını yıldıramayacaktır!

İktidar bloku elindeki son kozu oynuyor. Bütün umutlarını bağladıkları Kürt düşmanlığı ve ilerici-devrimci güçlere dair yaşadıkları cinnet hali ile iktidarda kalmanın telaşı, biricik gündem haline gelmiş bulunuyor.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Mart 2021
  • 22:15
ikon

17 Mart 2021 tarihi, gerici sermaye düzeni ve onun kutsal mekanı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hanesine “altın” harflerle yazılacaktır. Türk-İslam ideolojisinin katıksız sembolü Cumhur İttifakı, önüne olmayan hukuku, arkasına yağmacı Kayı boyunun devlet geleneğini alarak, mazlum Kürt halkına ve temsilcilerine yönelik saldırganlığı tırmandırıyor, teslimiyeti dayatıyor. 

Son dönemde Kürt halkına ve temsilcilerine yönelik ardı arkası kesilmeyen saldırılardan geçilmiyor. Ülkeyi bir tımarhaneye çevirmekte oldukça mahir olan Erdoğan-Bahçeli ikilisi 1990’lı yılların konseptiyle bütün muhalif güçleri susturmayı ve susturamadıklarını ortadan kaldırmayı, soysuz bir İçişleri Bakanı eliyle hayata geçirmeye çalışıyorlar. Düzen sınırları içinde bir muhalefet partisi olarak var olan HDP’ye karşı tahammülsüz ve saldırganlık, yerini giderek çıplak linçlere bırakıyor. 

1994 yılında dönemin Kürt partisi DEP şahsında yaşananlar bugün tekerrür ediyor. Tam 26 yıl sonra geldiğimiz noktada zorbalık, gerici Türk sermaye sınıfının en karanlık ve ırkçı-şoven iktidarı olarak yeniden hayat buluyor. Bu geçen zaman zarfında mazlum Kürt halkı ve emekçilerin hayatında olumlu anlamda değişen tek bir şey olmamıştır. Aksine, daha katmerli saldırılarla Kürt halkı teslim alınmak isteniyor ve yaratılan şoven politik atmosferle de işçi ve emekçiler sermaye gericiliğine yedekleniyor. Derin bir ekonomik ve siyasal krizin yaşandığı koşullarda iktidarda kalmakta zorlanan AKP-MHP koalisyonu, ömrünü uzatmak için elindeki çıplak zor aygıtına başvurmaktan başka bir seçenek göremiyor. Gerici sermaye iktidarının mabedi durumundaki Millet Meclisi dahi, kelimenin gerçek anlamıyla bir tımarhaneye dönüştürülmüş durumdadır. Her türlü ahlaki çürümenin ve nezaketsizliğin örnekleriyle dolu bu kurum, dün bir kez daha kimlerin ve hangi sınıfın hizmetinde olduğunu bütün açıklığıyla gösterdi. 

Türkiye kapitalizmi derin bir bunalım sarmalının içinde. Alınan tedbirlerin hiçbiri sorunu çözmediği gibi, daha da ağırlaştırmaktan öteye bir sonuç vermiyor. Kontrol altına alınamayan enflasyon, yüksek faiz, rezervlerin tüketilmiş olması ve bütün bunların toplumdaki sosyal yansımaları ve yaratacağı sonuçları nötralize etmek için iktidarın, şovenizm silahına sarılmaktan başka çaresi bulunmuyor. HDP Milletvekili Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi, keza diğerleri için gönderilen fezlekeler ve nihayetinde HDP’nin tamamen kapatılması bu ihtiyacın ürünüdür. “Terör örgütü” palavraları ve “elden gidecek ülke” teraneleriyle asıl amaç, iktidar koltuğunu korumak ve parti tabanlarını toparlayarak bir baskın seçime gitmektir. Günümüz koşullarında gündem belirlemekte oldukça zorlanan iktidar bloku elindeki son kozu oynuyor. Bütün umutlarını bağladıkları Kürt düşmanlığı ve ilerici-devrimci güçlere dair yaşadıkları cinnet hali ile iktidarda kalmanın telaşı, biricik gündem haline gelmiş bulunuyor. 

Gerici AKP iktidarı Kürt halkını “1990’lı yıllara artık dönülmeyecek” diyerek yıllarca kandırdı. Yıllarca demokrasicilik oynadı ve bu oyunun oldukça da alıcısı oldu. İlk dönemini liberallerin desteği ve “yetmez ama evet”iyle kotaran AKP rejimi, Kürt hareketinin kimi keskin dönemeçlerdeki desteğiyle rahat nefes aldı. Nihayet ikiz kardeşi sayılan milliyetçi şoven MHP ile koalisyon yaparak bugünlere geldi. 15 Temmuz tezgahıyla iktidarını daha da pekiştiren AKP rejimi, varabileceği sınırlara dayandı. Bundan sonrası bir çöküş dönemi olacaktır. Artık koşar adım sona doğru ilerliyor ve bunun yaratacağı sonuçların korkusuyla da saldırganlıkta sınır tanımıyor. Bugün Kürt halkına yaşatılanlar 90’lı yılların da ötesine geçmiş bulunuyor. Kürt hareketinin kazandığı bütün büyükşehir belediyeleri ellerinden alınmış, yerlerine kayyum atanmıştır. Başta eş başkanları olmak üzere bütün ileri kadroları tutuklanmış ve Kürt hareketi adım atamaz hale getirilmiştir. Askeri darbeler döneminde dahi varlığı tartışmasız sıradan haklar günümüz Türkiye’sinde ne yazık ki lüks hale gelmiştir. 

Onyıllardır bedel ödeyen bir halkın temel haklarını yok sayan, diğer taraftan şoven-milliyetçi söylemlerle işçileri, emekçileri ve halkları düşmanlaştıran bu sömürü düzeni er ya da geç yıkılacaktır. Türk ve Kürt emekçilerinin birlikteliği ve devrimci direnişi bunu yapmaya fazlasıyla muktedirdir. Tarihin hiçbir döneminde işçilerin birliği ve halkların kardeşliği bu derece elzem bir hale gelmemişti. Sermaye iktidarının, başta işçi ve emekçiler olmak üzere ezilen mazlum halklara vadedebileceği bir şey yoktur ve olamaz. Yüzyıllardır ezilen Kürt halkının nihai kurtuluşu da Türk sermaye gericiliğine karşı Türkiye işçi sınıfı ile ortak bir mecrada yol yürümekle mümkün olabilir. Bugün Kürt halkıyla bütün “ama”lardan ve “ancak”lardan arınmış dayanışmayı büyütme günüdür. 

Kürt halkına özgürlük! Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!

Bijî Biratîya Gelan! Bijî azadî! 

E. Esen