Pandeminin ve krizin faturasını ödememek için, haklar ve gelecek mücadelesini büyütelim!
Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez,
Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.
1 Mayıs, 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı...
İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ın öngünlerindeyiz. Baskı ve zorbalığın dizginlerinden boşaldığı, sömürü koşullarının iyice katmerleştiği, pandeminin yıkıcı etkilerini iliklerimize kadar hissettiğimiz bir ortamda 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Pandemiyi fırsat bilen sömürücü asalak sermaye sınıfı ve onun vurucu gücü AKP-MHP iktidarı, işçi sınıfına dönük saldırılarını yoğunlaştırmış, yeni hak gasplarını hayata geçirmişlerdir. Ücretsiz izin, kısa çalışma, KOD 29, işsizlik gibi saldırılar; yüksek enflasyon karşısında eriyen ücretler, alım gücünün düşmesi gibi boğucu sorunlar nedeniyle iş ve gelir güvencemiz bu son yılda tamamen yok olmuştur. Pandemide bizler açlık ve ölüm girdabında yok olurken, kapitalistlere sunulan teşviklerin ardı arkası kesilmemiş ve ölüm pahasına çarklar dönmeye devam etmiştir.
Adeta nefessiz bırakıldığımız bu ağır atmosferde yaklaşan 1 Mayıs’ın önemi daha fazla artmıştır. Çünkü:
1 Mayıs iki sınıfın karşı karşıya geldiği gündür!
1 Mayıs işçi sınıfının kapitalistlere başkaldırının günüdür!
1 Mayıs birliğin, mücadelenin günüdür!
Geçtiğimiz yıl pandemi gerekçesine sığınan sermaye iktidarı, 1 Mayıs günü bir araya gelmemizi engellemeye çalışmıştı. Buna rağmen bulunduğumuz her yeri, her evi 1 Mayıs meydanına çevirerek sesimizi, bu düzene itirazımızı haykırmıştık.
Sermaye iktidarının dümenindeki AKP-MHP rejiminin, bu 1 Mayıs’ı yasaklamak, engellemek için her türlü yönteme başvuracağından kuşku duymamak gerekiyor. Bizleri kalabalık fabrikalarda üretime zorlayanların, kendi çıkarları için “lebalep” kongrelerde sorun görmeyenlerin, Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ımıza koyacakları yasaklar hükümsüzdür. Çünkü onlar pandemide yaptıklarıyla, toplum sağlığını değil sermayenin çarklarını düşündüklerini göstermişlerdir.
Tüm zenginlikleri yaratan biz işçilerken, bu zenginliği lüks ve şatafat içinde yaşayanlar onlardır. Bu yüzden sermayenin ve devletinin bize dayatmalarını, keyfi uygulamalarını boşa düşürmek için, yarattığımız zenginlikten hakkımızı almak için, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için 1 Mayıs’ta alanlarda olmalıyız. Kitlesel ve militan bir 1 Mayıs için şimdiden fabrikalarda, havzalarda bir araya gelmeli ve komiteler kurmalıyız.
Gücümüzün farkına varmalı, azgın sömürü koşullarına, insan onuruna aykırı dayatmalara karşı örgütlenmeliyiz. Sendika bürokrasinin mücadeleyi sınırlandıran, ihanetçi ve uzlaşmacı tutumuna karşı, söz, yetki, karar hakkımızı ele almalı ve fiili meşru mücadeleyi esas alarak saldırıları püskürtmeliyiz.
Hakkımız olanı istemek için, sermaye sınıfının pervasız dayatmalarına dur demek için, insanca yaşam ve çalışma koşullarına sahip olmak için, gelecek güvencemiz için haydi 1 Mayıs’a…
Tekstil İşçileri Birliği
Nisan 2021