İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu seneki 1 Mayıs’ı ağırlaşan pandemi ve kriz koşullarında karşılıyoruz. Pandemiyi yönetemeyen ve her bir ölümden sorumlu olan AKP-MHP iktidarı, devreye soktuğu sözde “tedbirleri” toplum üzerindeki baskı ve zorbalığı tırmandırmanın fırsatına çevirmiş durumda.
Salgın ve krizin faturası üzerlerine yıkılan işçi ve emekçilerin boğuştuğu çok yönlü sorunlar ağırlaşırken, geçtiğimiz günlerde AKP şefi Erdoğan “yeni pandemi tedbirleri”ni açıkladı. Bir kez daha işçi ve emekçilere “fedakârlık yapma” çağrısında bulundu. Öte yandan sözde tedbirler kapsamında çok yüksek riskli illerde ve Ramazan boyunca tüm Türkiye’de uygulanacak hafta sonu yasakları cumartesileri de kapsayacak şekilde genişletildi.
“Lebalep” geçen AKP ve MHP kongrelerinin sona ermesinin ardından sokağa çıkma kısıtlamalarına cumartesi günlerinin de eklenmesi, AKP-MHP iktidarının ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir. Türkiye’nin pandemi haritası neredeyse tamamen kırmızıya boyanmışken iktidar bilim insanlarının önerilerine kulak tıkamakta, işçi ve emekçileri sermayenin insafına terk ederek gerekli önlemler alınmadan çalışmaya zorlamaktadır. Sağlık Bakanı Koca her gün farklı aşılama takvimi açıklayıp kendi söylediği yalanları karıştırırken, Erdoğan “Aşılama çalışmalarında oldukça ileri seviyedeyiz” diyebilmektedir. Salgının başından beri hayata geçirilen akıl dışı uygulamalara son kabine toplantısında restoran ve kafelerin Ramazan’a kadar açık kalması, Ramazan’dan itibaren sadece paket servise geçilmesi kararı eklenmiştir.
AKP şefi Erdoğan sözde tedbirleri açıkladığı toplantıda salgının başından beri asıl önceliğin sermayenin çıkarları olduğunu bir kez daha vurgulayarak “Fabrikalarda çarklar hiç durmadı. Üretilen ürünlerin iç ve dış pazara ulaştırılmasında aksaklığa meydan verilmedi.” demiştir. Fabrikalar, çarkların dönmesi uğruna salgının üssü olmaya devam ederken, Fahrettin Koca yaptığı bir paylaşımda işçi ve emekçileri işyerlerinde maske takmamakla suçlayabilmiştir. Salgının başından beri hâkim olan “ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek” bakış açısı devam etmektedir. Buna rağmen tam bir utanmazlıkla işçiler fabrikalara virüs taşımakla suçlanabilmektedir.
Açıklanan tedbirlerin göstermelik uygulamalar olmaktan öteye geçmediği ortadadır. İşçi ve emekçilere işsizlik ve ücretsiz izin sopası gösterilerek kölece çalışma koşulları dayatılmaktadır. Diğer yandan ayağının altındaki toprağın kaydığını hisseden AKP-MHP iktidarı, kayyım rektör atamalarıyla, HDP’yi kapatma, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma hamleleriyle dinci-gerici iktidarını tahkim etmek için daha da saldırganlaşmaktadır. Ancak tüm bu çabaları nafiledir. İşçi sınıfı içerisinde biriken öfke kendisini mevzi direnişlerde gösterirken, tek adam rejiminin baskı ve gerici politikalarına karşı kadınların, gençlerin, Kürt halkının öfkesi sokaklara taşmaktadır.
Newroz eylemleri, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı kadınların, kayyım rektöre karşı gençliğin gerçekleştirdiği eylemler sokağın gücünü göstermiştir. İlan edilen hafta sonu yasakları toplumsal muhalefetin sokaklara yansıyan bu gücünü sınırlandırmak, farklı dinamikleri bir araya getirme potansiyeli olan 1 Mayıs’ı ise fiilen yasaklamak anlamına gelmektedir.
AKP-MHP iktidarının Taksim yasağı ile özdeşleşen 1 Mayıs korkusu ortadadır. Gerici-faşist iktidar gelinen yerde, geçtiğimiz sene olduğu gibi “pandemi tedbiri” bahanesi ile 1 Mayıs’ı tamamen yasaklamaya çalışmaktadır. İşçi sınıfının büyük bedeller ödeyerek kazandığı 1 Mayıs’ı tüm baskı ve yasaklamalara rağmen tarihsel ve sınıfsal özüne uygun bir şekilde örgütleme sorumluluğu işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve ilerici-devrimci güçlerin önünde durmaktadır. Bunun için 1 Mayıs’ın ön günlerinden başlayarak direniş alanlarından sanayi havzalarına, emekçi mahallelerinden kent meydanlarına kadar yaşamın her alanına 1 Mayıs’ın mücadele çağrısı taşınmalıdır. Başta Taksim olmak üzere, 1 Mayıs’a kapatılan tüm alanları geri almak, 1 Mayıs gününün yasaklanmasını geri püskürtmek için bugünden birleşik, kitlesel, fiili-meşru mücadele güçlendirilmelidir.
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak, hak gasplarına, baskı ve gericiliğe karşı sokakları terk etmeyen işçilere, kadınlara, gençlere, Kürt halkına ve tüm ilerici, devrimci güçlere sermaye iktidarının bu keyfi yasaklarını boşa düşürmek için birleşik mücadeleyi güçlendirme çağrımızı yineliyoruz!
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yasaklanamaz!
1 Mayıs kızıldır, kızıl kalacak!
Haklarımız ve geleceğimiz için fiili-meşru mücadeleye!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
5 Nisan 2021