AKP’nin koronavirüs politikası!

Sistemin çürümüşlüğünü gözler öne seren salgın süreci, emekçilere tek seçenek sunmaktadır: İşçi ve emekçileri kendi kaderine terk eden sermaye iktidarına karşı sınıf mücadelesini yükseltmek!

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Nisan 2020
  • 14:49

Geçtiğimiz yıl Çin’in Vuhan kentinde görülen ve sonrasında birçok ülkeye yayılan yeni tip koronavirüs salgını hakkında AKP şefleri şubat ayı itibariyle açıklamalar yaparak, ülkede gereken tedbirlerin alındığını ve ülkede vaka görülmesi halinde eylem planlarının hazır olduğunu iddia etmişlerdi. Türkiye’nin tedbir almada ilk harekete geçen ülkelerden biri olduğunu iddia eden AKP şefleri, hemen her gün Sağlık Bakanı’nın ekranlara çıkararak “ülkemizde bir şey yok” imajı çizdiler.

Çok geçmeden, 11 Mart tarihinde ülkede ilk koronavirüs vakasının tespit edildiğini duyurdular. İlk vaka ile birlikte yapılan açıklamalarda ise durumun henüz salgın boyutunda olmadığını söyleyerek tedirgin olmanın gereksiz olduğunu belirttiler. Ayrıca “Türkiye genelinde yayılmayı önleyici tedbirlerin alındığını” iddia eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca "Bir veya birkaç vaka, salgın değildir, karantinaya alınmış bir hasta bir toplumu tehdit edemez" ifadesini kullandı.

 AKP iktidarı, tüm dünyayı tehdit altına alan salgının ülkeyi “teğet geçeceği” havası yaratmak istese de bu tutumunu çok sürdüremedi. Vaka ve ölüm sayısında artışların meydana gelmesiyle birlikte, önleyici tedbirler kapsamında sık sık açıklama yapmak zorunda kaldılar. Salgının hızla yayılmasına rağmen alınan tedbirlerde öncelikle sermayenin çıkarını esas aldıklarını, ne olursa olsun üretimin devam etmesi gayreti içerisinde olduklarını gösterdiler.

AKP iktidarının emekçileri ölüm tarlalarına sürer gibi fabrikalarda tutmaya çalışması öte yandan “evde kal” ve “sosyal izolasyon” çağrılarını yüksekten dillendirmesi tam bir iki yüzlülük örneği oldu. Çünkü bir yandan bu çağrıları yaparken bir yandan da emekçilerin evinde kalması için gereken koşulları yaratmadı. Bunu yapmadığı gibi, işçilere ve emekçilere sokağa çıktığı ya da “sosyal mesafe” kurallarına uymadığı için para cezası kesmekten de geri durmadı. Geçtiğimiz günlerde Erzincan’da yaşanan bir olay işin ne denli ibretlik boyutlara ulaştığını ayrıca göstermiş oldu. İşçi servisini durduran polis, serviste bulunan işçilere ve servis şoförüne “sosyal mesafe kuralına” uymadıkları için ceza kesti. Olayı protesto etmek için valiliğe giden işçiler, orada da gözaltına alındılar. Israrla üretimin devamını savunan AKP iktidarı, patronların almadığı önlemlerden kaynaklı suçlu olarak işçileri görmekte ve cezai yaptırımları yine işçilere uygulamakta bir sakınca görmemektedir.

Gerçekleri gizleyerek yol yürümeye çalışan AKP iktidarı, test sayılarını az tutarak vaka sayısının az olduğu algısını yaratarak, toplumu kontrol altında tuttuğunu düşünmektedir. Şu anda ölü sayısı bine doğru yükselirken AKP şefleri halen “salgınla mücadelede en başarılı ülkeyiz” gibi zırvaları dilinden düşürmemekte “Güçlü Türkiye” söylemini insanlara yutturmaya çalışmaktadır. Fakat gelinen yerde artık durumun gizlenemeyecek kadar büyüdüğünün farkına varan AKP şefleri, şimdi de daha önceki sıkışma anlarında başvurduğu politikaya, toplumu kutuplaştırma yöntemine başvurmaktadır.

Fırsatçı AKP iktidarı;

Salgının ciddi bir boyuta ulaştığı günlerde “Biz bize yeteriz Türkiyem” adlı dayanışma kampanyasını başlatan AKP iktidarı, hem kendisine yeni para kapısı buldu hem de “devlet içinde devlet olmaz” diyerek bağış toplayan CHP belediyelerinin önüne geçti. Böylece yeni bir kutuplaştırma manevrası için kendisine alan açmaya başladı. Kampanyayı eleştiren her kesimi hedef haline getiren AKP şefi Erdoğan “Milletim bunlara gereken cevabı verecektir” söylemini kullanarak kendilerine eleştirenleri “vatan haini” ilan etmekten geri durmadı.   

Hiç utanmadan işçi ve emekçileri de kampanyaya bağış yapmaya çağıran AKP iktidarı, bağış yapan sermayedarlara ise vergi indirimi getirerek ödüllendirme sözü verdi.

 AKP iktidarının gelenek haline getirdiği bir diğer politika ise, deprem, kriz vb. toplum açısından en zorlu zamanları kendisi için fırsata çevirmektir. Bugün de salgını fırsat bilen AKP iktidarı, hayata geçirmeye çalıştığı gerici ve rant politikalarına hız vermektedir. İktidar, bu dönem de HDP’li belediyelere kayyum atamakla, Kürt siyasetçileri tutuklamakla, Kanal İstanbul İhalesi düzenlemekle, çete ve cinsel suçlara ceza indirimi yapmakla, doğal koruma alanlarını imara açacak yönetmelik değişiklikleriyle, yandaş vakıflara yeni kaynaklar yaratmakla uğraşmaktadır.

Sistemin çürümüşlüğünü gözler öne seren salgın süreci, emekçilere tek seçenek sunmaktadır: İşçi ve emekçileri kendi kaderine terk eden sermaye iktidarına karşı sınıf mücadelesini yükseltmek!

İLİŞKİLİ HABERLER