Kapitalizm her alanda olduğu gibi sağlık alanında da her türlü ilişkiye, ihtiyaç maddesine bulaşmış durumda.
Sağlık hizmetinin parayla alınıp satılan bir meta haline gelmesi sonucu, bu düzende sağlık hizmetine ihtiyaç duyan kişiler müşteri, sağlık hizmeti veren kurumlar da kâr-zarar hesabıyla çalışan işletme olarak yer ediniyor. Bu işleyişin temelini ise kapitalistlerin kârları oluşturuyor ve halk sağlığı giderek önemini yitiriyor.
Böyle bir tabloda baş gösteren korona virüs salgını, kapitalist düzenin esas virüs olduğu gerçeğini de bir kez daha su yüzüne çıkardı.
İhtiyaç duyulan en temel sağlık ve hijyen ürünlerine piyasa koşulları ekseinde fiyat biçen kapitalist düzen, talepteki ani yükselişle birlikte bu ürünlerin fiyatlarında da fahiş artışlara sebep oldu.
Koronavirüs salgınından önce 10-15 lira olan maske fiyatlarının 185 liraya ulaştığı belirtilirken, dezenfektan fiyatlarında da katlamalı bir artış gerçekleşti. 5 liraya yakın olan 250 mililitrelik dezenfektanın fiyatının bugün 32 liraya ulaştığı ifade ediliyor. 1 litrelik kolonyanın fiyatı da 12,5 liradan 30 liranın üzerine çıktığı kaydediliyor.
Kapitalistlerin sınırsız kâr dürtüsüyle yatırımlarını yoğunlaştırdığı ve aşırı üretim yaptığı, diğer yandan da toplumun ihtiyaçlarını hiçe saydığı sağlık alanındaki bu sorunlar kapitalist düzenin bu çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Esas virüsün kapitalizm olduğunu gözler önüne seren koronavirüs salgını, toplumun ihtiyaçlarının karşılanabilmesinin ve halk sağlığının korunabilmesinin koşulunun da kapitalist düzenin ortadan kalkmasından geçtiğine işaret ediyor.