Siyasal İslamcı zihniyet yapısı gereği bilimden nefret eder. Tekniğin bütün imkanlarını Ortaçağ artığı zihniyetini topluma dayatmak için kullanır. Ancak olguların bilimsel materyalist yöntemle analiz edilmesine ya da sorunlara bu perspektifle çözüm üretme çabasına saldırır. Çünkü bu yöntem safsataya dayalı yapının ne kadar çürük olduğunu gözler önüne serer.
Koronavirüs salgını gibi küresel bir olay karşısında bile dinci-gericilik tutumunu milim değiştirmedi. Yine hamaset, siyaset, kutuplaştırma, din istismarı, zorbalık, asparagas… Yani AKP-saray rejimi her türlü rezaleti arsızca sergiliyor. Tüm bunlara rağmen anketler toplumun onda dokuzundan fazlasının salgın karşısında sağlık emekçilerine güvendiğini ortaya koyuyor.
Bunca toplum mühendisliği, “kindar/dindar” nesil yetiştirme çabalarına rağmen çözümün tıp biliminden ve sağlık emekçilerinden beklenmesi, sarayın huzurunu kaçırmış görünüyor. Topluma karşı işledikleri suçların faturasını “kader-kısmet-fıtrat” diye Allah’a kesenler, bu “joker”in işlevinin aşındığını fark edince yeni bir atağa geçti. Ama bu defa ortaçağ artığı zihniyetlerine "Toplum Bilimleri Kurulu" kostümü giydirerek icraata hazırlanıyorlar.
"Toplum Bilimleri Kurulu" mu “toplum mühendisliği” mi?
Koronavirüs salgınıyla mücadele için ilk olarak “bilim kurulu” oluşturulduğu ilan edilmişti. Ama bu kurulun sözcüsü özel hastane sahibi olan AKP’li Sağlık Bakanı’dır. Yani bu kurul henüz topluma doğrudan bilgi vermediği gibi, salgınla mücadele konusunda neler önerdiği, sarayın bu önerileri ne kadar ciddiye aldığı da belli değil. Spekülasyonlar, AKP şefinin bu kurulun önerilerinin çoğunu reddettiğine işaret ediyor. Zira önerilen çözümler arasında sokağa çıkma yasağı, daha çok test yapılması gibi saray rejiminin ısrarla reddettiği şeyler de var.
İlk bilim kurulunu bir tür ‘vitrin nesnesi’ gibi kullanan rejim, yeni bir “kurul” daha oluşturduğunu ilan etti. Ortaçağ artığı zihniyetin temsilcileri, “bilim kurulu” sevdalısı kesilmiş gibi. Ne de olsa toplumun ezici çoğunluğu “kader-kısmet-fıtrat” zokalarını artık yutmuyor. Zira salgın gibi somut bir olayda o zırvaların uyuşturucu etkisi azalıyor. İşte bu alanda oluşan boşluğunu doldurmak için "Toplum Bilimleri Kurulu" diye bir ucube keşfettiler.
Sarayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca; 03 Nisan’da yaptığı açıklamada “Önümüzdeki günlerde daha çok vakaların konuşulduğu bir dönemden farklı olarak psikolojik yönü, sosyolojik yönü, istatistiki boyutlarıyla, din sosyolojisi boyutuyla farklı bir ekibin, grubun oluşacağı hazırlık içindeyiz.” demişti.
Bu açıklamanın ardından harekete geçen bakanlık, "Toplum Bilimleri Kurulu" adıyla yeni bir kurul oluşturulacağını duyurdu. Bu oluşumun “bilim” sıfatıyla adlandırılması ise riyakarlıktan başka bir şey değildir. Zira AKP-saray rejiminin salgına karşı bilimsel bir yöntemle önlem almak gibi bir derdi olsaydı başta hekimler olmak üzere sağlık emekçilerinin meslek ya da sendikal örgütleriyle birlikte çalışırdı. Oysa rejimle sarayın medyadaki borazan takım Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) karşı adeta taarruza geçti. Bu ucube saldırı tesadüf değil. Çünkü böyle bir rejim bağımsız tutum alabilecek bilim insanlarıyla çalışamaz. Çünkü onurlu bilim insanları rejimin yalan/propaganda kampanyasının aracı olmayı kabul etmezler.
Yeni oluşturulan kurul için “din sosyolojisi boyutu” eklenmesi, rejimin hedefleri hakkında fikir veriyor. Dinin istismarı “bilim” kılıfıyla kaplanarak pazarlanmak isteniyor. Önümüzdeki günlerde bu istismara daha çok ihtiyaç duyacaklar. Göründüğü kadarıyla yeni kurul salgının yaratacağı sorunlara karşı emekçilerde oluşacak tepkiyi kontrol altında tutmak amacıyla oluşturuluyor. Bu kurulda muhtemel olarak yer alacak olan Diyanet temsilcileri başta olmak üzere, “uzman” diye adlandırılan kişilerin rejimi aklama hazırlığında olduğu anlaşılıyor. İşçiler-emekçiler bu şarlatanlık kurumlarına karşı uyanık olmalı, kendilerini salgınla ve ekonomik-sosyal yıkımla yüz yüze bırakan rejimden hesap sormak için gücünü birleştirmeye odaklanmalı.