Salgın tehdidi dünya çapında büyümeye devam ederken AKP iktidarı “normalleşme takvimi” ilan etti. Salgının nasıl seyredeceği belli değilken atılan adımlar bu rejim için tercihin toplum sağlığı değil kapitalistlerin çıkarları olduğunu gösteriyor. Salgının başından beri işçilerin, emekçilerin hayatını hiçe sayan bir politika izleyen AKP-MHP koalisyonun bu kararı şaşırtıcı olmadı. Aksine, önemli bir işçi kenti olan Kocaeli'de işletmelerin biran önce üretime başlamalarını iktidar istiyor.
Kocaeli Valiliği’nin kronik rahatsızlığı olan işçilerin fabrikalara dönmesini kararlaştırması, işçilerin üretimi durdurarak hayatlarını koruma çabasını baltalamak için eylem yasağı getirmesi, tüm fabrikalara çalışma izni vermesi gibi icraatlar, iktidarın hangi sınıf için çalıştığını gözler önüne seriyor.
Bir kaç gün önce Twitter hesabından bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Gebze'de günde 5 bin test kapasiteli bir laboratuvar kurulduğunu duyurdu. Bu organizasyonun bizzat Kocaeli Sanayi Odası'nın isteği ve desteği ile gerçekleştirildiğini söyleyen AKP’li bakan, kapitalistlerin istekleri konusunda ne kadar hassa olduklarını da ilan etmiş oldu.
Bu arada AKP şefinin “normalleşme” programını ilan ettiğinin bir gün öncesinde dikkat çekici bir online toplantı yapıldı. “Meslek Komiteleri Müşterek toplantısı” adlı etkinliği Kocaeli Sanayi Odası (KSO) gerçekleştirdi. Toplantıya Kocaeli’nin kapitalist temsilcilerinin yanı sıra AKP’li bakan Fahrettin Koca ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu katıldı. Toplantıda KSO üyesi patronlar taleplerini ve görüşlerini dile getirirken, üretimin devamı için AKP-MHP iktidarı tarafından yapılan çalışmalar da konuşuldu.
Yerel basında yer alan bir haberde ise, her fırsatta AKP şefi T. Erdoğan'a methiyeler dizen Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun bir demecine yer verildi. Demeçte salgın sürecine değinen bu yandaş sermayedar “Zor günler geçiriyoruz. Mücbir sebep kapsamına bütün sektörlerin girmesini istiyoruz.” dedi.
Mücbir sebep; görevin, taahhüdün ve sorumluluğun yerine getirilmesine engel teşkil edebilecek ölüm, iflas, hastalık ve buna benzer olağanüstü hallerdir. Yani bu yandaş asalak tüccar salgın sürecinde tüm iş kolları için olağanüstü hal talep ediyor. Kapitalistler sorumluluklarını yerine getirmeden sömürü çarkı bir an önce dönmeye devam etmelidir diyor. İşçilerin hayatının riske atılması ise elbette bu tür asalakların ilgi alanına girmiyor.
Hisarcıklıoğlu devamında ise “Hükümet fabrikalar çalışsın, üretim yapsın diyor. Bu işyerlerinde çalışanlar dışarıda virüs kaparsa, bunun sorumlusu işverenler, sanayiciler mi olacak? Bu nedenle tüm sanayiciler bu konuda özellikle dikkatli olmalıdırlar” ifadelerini kullanıyor. Aslında bu bir itiraftır. AKP-MHP iktidarının fabrikaların çalışmasını istediğini hatırlatıyor. Bundan hareketle korona salgınından dolayı yaşanacak sorunlardan kapitalistlerin sorumlu tutulamayacağı mesajını veriyor. AKP-MHP ikilisi ile kapitalistler “çarklar dönsün” diyorlar. Ancak hiçbiri yaşanan/yaşanabilecek sorunları üstlenmiyor. Bedelleri işçilerin sırtına yıkmak istiyorlar.
Özetleyecek olursak, anormal koşullarda “normalleşme” hazırlığının işçiler ve toplum sağlığına rağmen yapıldığı ve uygulanmaya çalışılacağı açıktır. Derinleşen ekonomik kriz, binlerce insanın canı pahasına da hafifletilmek isteniyor. Diğer tarafta ise, salgın döneminde dahi kârlı işlerini sürdüren kapitalistler var. AKP-MHP rejiminin “normalleşme” dediği sürecin etrafında -daha fazla pay koparmak için- akbabalar gibi dolaşıp duruyorlar.