II. Enternasyonal’in 1889 Paris Kongresi’nde, Amerikan İşçi Federasyonu’nun kararına atıfta bulunularak, 1 Mayıs’ta bütün dünyada 8 saatlik iş günü için uluslararası gösteriler düzenlenmesi benimsendi. 1 Mayıs’ın işçi sınıfının uluslararası düzeyde birlik, mücadele ve dayanışma günü olması kabul edildi. Rusya delegasyonu ülkede çalışmanın illegal koşullarda sürdüğünü ve alınan kararın pratiğe geçirilmesinin koşullarının olmadığını belirterek oylamaya katılmazken, Belçika delegasyonu sekretaryanın çalışma zaaflarını ileri sürerek oylamada çekimser kaldı.
1 Mayıs kutlama kararı, kelimenin gerçek anlamıyla Enternasyonal’in dünya işçi sınıfı hareketi içinde gerçek bir uluslararası örgütlenme olarak fiili kabul gördüğünün en somut göstergesi oldu. Denilebilir ki II. Enternasyonal’in varlığı, doğrudan 1 Mayıs ile özdeştir. Friedrich Engels, 1 Mayıs kararını büyük bir sevinçle, işçi sınıfının ekonomik ve politik talepleri uğruna kitlesel mobilizasyonunu sağlayacak en önemli olay olarak değerlendirir. 16 Nisan 1890’da Laura Lafargue’a yazdığı mektupta, “1 Mayıs, bugüne dek kongremizin aldığı en iyi karardır. Bu (karar) dünyada gücümüzün gösterilmesidir. Bu Enternasyonal’i canlandırmak için yapılan bütün formel çabalardan daha ileridir” değerlendirmesini yapar.
1 Mayıs’ın hangi biçimde kutlanacağı, delegeler ülkelerine döndükten sonra tartışmalara yol açtı. Alınan karar, farklı ulusların işçilerinin, kendi ülkelerindeki koşullara bağlı olarak hangi tarzda gösteriler yapacaklarına karar vermelerini önermekteydi. Fransızlar ve Avusturyalılar 1 Mayıs’ın bir genel grev biçiminde kutlanması kararı alırken, Almanlar ve İngilizler ise 1 Mayıs gösterilerinin Mayıs ayının ilk Pazar günü yapılmasını kararlaştırdılar. Keza diğer birçok ülkenin partileri de gösterilerin Pazar akşamı yapılmasında karar kıldılar. Bu kararlar, 1 Mayıs’ın aynı gün bütün ülkelerde işçi hareketi tarafından kutlanması kararının ruhuyla belli ölçüde örtüşmemekteydi.
Bütün bu tartışmalara karşın 1890 1 Mayıs kutlamaları, sosyalist işçi hareketinin o güne kadarki tarihinin en görkemli siyasal olayı olarak yaşandı.
1890’da, başta Amerikan kentleri olmak üzere, Londra, Paris, Madrid, Barselona, Valencia, Seville, Lizbon, Kopenhag, Brüksel, Budapeşte, Berlin, Prag, Turin, Cenevre, Lugarno, Varşova, Viyana, Marseille, Reims, Amsterdam, Stockholm, Helsinki gibi büyük şehirlerde ve Küba, Peru ve Şili’de işçiler meydanlara çıktılar. Birçok sosyal demokrat gazete o gün kızıl renkte basıldı. Bütün kıtaların işçi hareketi birlik, mücadele ve dayanışma içinde tek güç olarak, sermaye karşısında demir yumruğunu gösterdi. Engels, 1 Mayıs işçi gösterilerinin İngiltere işçi sınıfı hareketi açısından farklı bir anlam taşıdığını belirterek, hareketin “bir ruh devrimi” yaşadığına ve radikal bir kopuşa işaret ediyordu.
Victor Adler, ilk 1 Mayıs kutlamasının Avusturya’da tam bir mucize etkisi yarattığını belirtir: “Partinin program propagandasıyla ulaşamadığımız, harekete geçiremediğimiz işçi kesimleri inanılmaz şekilde hareketlendiler.” Devamında Adler, 1 Mayıs sayesinde işçilerin “kalbini” kazandıklarını belirterek, sevincini Engels ile paylaşır.
Engels ise 1 Mayıs 1890’da şunları yazıyordu:
“Bugün ben bu satırları yazarken, Avrupa ve Amerika proletaryası ilk kez tek bir ordu halinde, tek bir bayrak altında ve tek bir acil hedef uğrunda, yani … sekiz saatlik iş gününün yasal olarak tanınması uğrunda seferber olmuş, savaş güçlerini denetliyor. Günümüzün soluk kesici görünümü, bütün ülkelerin işçilerinin bugün gerçekten birleşmiş olduklarını, bütün ülkelerin kapitalistlerine ve toprak sahiplerine gösterecektir. Keşke Marx şimdi yanımda olsaydı da bunu kendi gözleriyle görebilseydi!” (F. Engels, Komünist Manifesto, Almanca 4. Baskıya Önsöz, 1 Mayıs 1890, Londra)
SPD’nin (Almanya) tutumu ve 1 Mayıs tartışmaları
II. Enternasyonal’in en eski, etkili ve güçlü partisi SPD’nin 1 Mayıs’ta iş bırakma çağrısı yapmayarak, Mayıs’ın ilk Pazar günü toplantılar düzenlemeyi tercih etmesi, özellikle Fransa ve Avusturya partilerinde ciddi tartışmalara yol açtı. İki parti, 1891 Brüksel Kongresi’ne bütün partileri bağlayıcı bir karar tasarısı sundu. Tasarıda, 1 Mayıs’ın bütün ülkelerin işçilerinin birlik, dayanışma ve mücadelelerini gösterecekleri tarzda kutlanması ve iş bırakma çağrısıyla birleştirilmesi öneriliyordu. İngilizler dışında bütün partiler Brüksel Kongresi’nde bu kararı onayladı. Kongre’nin 1 Mayıs’ın aynı gün kutlanması için azami çaba gösterilmesi için aldığı karar, her türlü tartışmadan öteye, işçi sınıfın uluslararası dayanışmasının ve en önemli mücadele gününün nesiller boyu canlılığını sürdürmesini sağlayan bir kilometre taşı oldu.
Karara onay vermelerine karşın Almanlar 1 Mayıs gösteri ve toplantılarının akşam yapılmasında ısrar ettiler. Alman partisinde 1 Mayıs’ta iş bırakma çağrısının, Bismarck rejimine, saldırı bahanesi ve hareketi tasfiye etme olanağı sunacağı kaygısı hakimdi. Paris Kongresi yapıldığında işçi hareketinin faaliyetlerini yasaklayan “Sosyalistlere Karşı Yasa” hâlâ yürürlükteydi. Yasa Ekim 1890 yılında kaldırılmak zorunda kalındı. Zira o yıl yapılan seçimlerde, 7 milyon seçmenin 1,5 milyonunun oyunu sosyal demokrat hareket almıştı. “Sosyalistlere Karşı Yasa”nın işçi hareketi üzerinde yarattığı bu etki, yasanın pratikte hükmünü yitirdiğini gösteriyordu. 1 Mayıs’ta iş bırakma çağrısı, bir darbe olasılığını da gündemde tutuyordu. Partinin çağrısı olmamasına rağmen, Almanya’nın birçok kentinden işçiler fiili olarak 1 Mayıs’ı görkemli şekilde kutladılar. Hamburg’da 100 bin işçi iş bırakarak alanlara çıktı. Burjuvazi de lokavt uygulayarak on binlerce işçinin işine son verdi.
Paris ve Brüksel kongrelerinde A. Bebel ve W. Liebknecht’in başını çektiği delegasyon, kararı onaylamasına karşın neden 1 Mayıs aynı gün kutlanmadı ve F. Engels’in tutumu ne oldu?
Sosyal demokrasi içindeki sol kesim, 1 Mayıs’ta iş bırakma çağrısı yapılmamasını özellikle parlamento fraksiyonunda etkili oportünist kesimin bir manevrası olarak değerlendiriyordu. Öte yandan Londra’da yaşayan F. Engels de tartışmaya doğrudan katılarak, Almanya’da politik koşullar gözetildiğinde (hâlâ “Sosyalistlere Karşı Yasa” gündemdeydi) böyle bir kitlesel kutlamanın, partiyi bütün kazanımlarının bir anda tasfiye edilmesi riski ile yüz yüze getireceği uyarısında bulunuyordu. Alman partisinin aldığı bu kararın sosyalist hareket içinde yanlış anlaşılmaması için Engels büyük çaba sarf etmekteydi. Bu temelde Friedrich Adolph Sorge’ye 12 Nisan 1890’da yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Bizim politikacıların sosyalist yasa tarihinin biteceği 30 Eylül’e kadar 1 Mayıs’a ilişkin her türlü gürültüden kaçınmaları gerekiyor. Zira ilan edilecek olağanüstü hal ve dağıtılmış bir parlamento işimize gelmez. ... Almanya’daki partimiz önümüzdeki dönemde 1 Mayıs’a ilişkin (kutlamaları) görünürde geçiştirirse, nedenlerini şimdi biliyorsundur. Generallerin ateş etmek için 1 Mayıs’ı memnuniyetle kullanacaklarını biliyoruz.”
Almanlar ile Fransızlar arasındaki 1 Mayıs tartışmasının işçi hareketinin birliğini olumsuz yönde etkilemesinin, ortak eylem gücünü zayıflatmasının önüne geçmek amacıyla, Engels, Paul Lafargue’ı biçimsel birliği sağlamak adına her türlü riske girme konusunda uyarıyordu. Özellikle Almanya’da maden işçilerinin kitlesel grevleri, İngiliz tersane işçilerinin kitlesel politik eylemlerini de gözeterek, 1 Mayıs kutlamalarının biçimi üzerinde ısrarla durulmasının ve bunun enternasyonal işçi hareketi içinde tartışma konusu yapılmasının, işçi hareketinin farklı gelişme koşullarının gözetilmemesinin hareketin gelişimine anlamsız zarar vereceğini belirtir. Ülkelerin koşullarının gözetilmesi gerektiğini vurgulayan Engels, SPD’nin Berlin Kongresi’nde 1891 1 Mayıs’ını 3 Mayıs Pazar günü kutlama kararına destek sunuyordu. Bu öneri (3 Mayıs Pazar günü kutlama) sadece Almanya’nın özgün koşulları gözetilerek alınmıştır. Bu dönemde her türlü provokasyondan kaçınılması en hassas görevdi. Zira sosyalist hareketi tasfiye etmek için rejimin fırsat kolladığını ve böyle bir eylemi bahane edebileceğini sıkça vurguluyordu: “Hükümet sosyalistlerin gösterilerini arzuluyorsa, sadece bir ayaklanmaya teşvik ederek ezmek ve önümüzdeki on yıl için kurtulmak içindir.” Alman sosyal demokrat hareketinin bastırılmasının, dünya sosyalist hareketi için ağır ve onarılması zor bir tahribat yaratacağını belirten Engels, “Esas görev bu dönemde yenilginin yaşanmamasıdır. Ve zamanı geldiğinde ilk vuruşla zaferi kazanmaktır. 1 Mayıs’ta işçi hareketinin gücünü göstermek bizim esas işimizdir” diye de ekliyordu.
Yine Engels, 14 Aralık 1892’de Lavrov’a yazdığı mektupta, Alman delegasyonun tutumunu eleştirmekteydi. İşçi hareketi içerisinde kitlesel karaktere sahip bir partinin, ülkenin iç politik koşulları da gözetildiğinde, 1 Mayıs’ın aynı gün, aynı biçimde kutlanamayacağını Alman delegasyonunun bilmesi gerektiğini ifade eder ve şunu ekler:
“Almanlar, Belçika’da yerine getiremeyecekleri vaatte bulundular. 1891 1 Mayıs’ı bunu gösterdi... Partilerin gelişme yasası, belli dereceye (büyük kitle partisi) ulaşan bir partinin, gençlik yıllarında mutlak şekilde yapmak zorunda olduğu eylemlerin aynısının yapılmasının imkansız olduğudur.”
Engels partinin 1 Mayıs’ta iş bırakma yükünün altından maddi olarak da kalkamayacağının altını çizmektedir.
1893 1 Mayıs’ını akşam toplantılarıyla kutlamak kararına, 1892’de destek sunan Engels, öte yandan Alman delegasyonunun, spesifik iç koşulları gözetmeden Brüksel Kongresi’nin kararını onaylamasını, fakat pratikte uygulamamasını büyük bir hata olarak değerlendirir. Brüksel’de 1 Mayıs’ın aynı gün kutlanması kararını onaylamanın büyük bir zaaf olduğunu belirten Engels, “dünyanın en güçlü partisinin aniden geri adım atması, her yerde çok kötü bir izlenim bırakmaktadır” diye uyarıda bulunur. Bundan tek çıkış yolunun, 1893’te yapılacak Zürich Kongresi’nde, 1 Mayıs’ın gününde kutlaması kararına bağlı kalmamak olduğunu ifade eder. F. Engels partinin uluslararası işçi hareketi nezdinde çizdiği resimden aşırı derecede rahatsız olmuştu.
Nitekim bu konuda Bebel’e şöyle yazacaktı: “Sevgili Bebel, 1 Mayıs’a ilişkin hatayı Berlin’de değil Brüksel’de yaptınız. Yapacağınızın sözünü verdiniz, fakat o sözü yerine getiremiyorsunuz.” Ayrıca bütün ülkelerde aynı biçimde kutlama kararının doğru olmadığını belirten Engels, 1 Mayıs’ın Avusturya işçi sınıfı için ayrı bir politik anlam taşıdığını ve işçi hareketi için seçim talebinin hâlâ çok önemli olduğunu vurgulayarak, temelde 1 Mayıs’a işçi sınıfının aktif katılımının onun bilinçli, enternasyonal, devrimci eyleminin somut ifadesinin temel ölçütü olduğunu söyler. Eylemlerde politik taleplerin öne çıkmasının önemini vurgulayan Engels, partisi tarafından örgütlenmiş işçi sınıfının politik haklarını elde etmesinin, 1 Mayıs’ın en önemli özelliği olacağını belirtir. Bu temelde işçi sınıfının parlamento dışı gelişen hareketi üzerinde önemle durulmasının altını çizerken, kendisini belirli ölçüde gösteren milliyetçi eğilimlere karşı mücadelenin de önemsenmesi gerektiği üzerinde durur. Ayrıca Engels’in, 1 Mayıs 1893 öncesi Alman, Avusturya, Çek, Fransız ve İspanya işçilerine yönelik yazdığı mektup/çağrı yeniden okumaya değer.
Engels, 1 Mayıs’ın tarihsel temelde ülkelerin özgün koşulları gözetilerek, kitlesel bir şekilde ve politik taleplerin belirlediği eylemlerle kutlanmasını arzular.
Ya sonrası?
F. Engels’in, Almanya’nın o günkü koşullarında (Sosyalistlere Karşı Yasa) 1 Mayıs kutlamalarının iş bırakma çağrısıyla yapılmamasını doğru bulması, daha sonraki yıllarda oportünizm tarafından sürekli istismar edildi ve egemen sınıfla uzlaşma tutumunun gerekçesi olarak kullanıldı. “Özgün koşullar” teorisi 1 Mayıs’ı kutlamamaya dayanak yapılabildi. Ya da 1 Mayıs’ın sınıfsal-politik içeriğinden koparılmış bir “eğlence” şeklinde kutlanması neredeyse bir gelenek haline getirildi. 1900'lü yılların başından itibaren, “iş huzuru”nun ve Almanya’nın ulusal çıkarlarının gözetilerek 1 Mayıs kutlamalarından vazgeçilmesi, II. Enternasyonal partilerinin esas eğilimi oldu. “Seçim hakkı ve 8 saatlik iş günü” taleplerini rejimlerle uzlaşma içinde elde etme çabası, belirgin şekilde öne çıktı. Sosyal demokrat hareketin önderliği ve işçi sınıfı tabanı arasında 1 Mayıs kutlamaları sürekli bir tartışma konusu olageldi. Oportünizme rağmen, Alman işçi sınıfı her fırsatta 1 Mayıs’ı eylemlerle kutlamaya devam etti. Öyle ki 1900'lü yılların başından itibaren SPD 1 Mayıs’ı kutlamayı bir yük olarak gördü. 1 Mayıs’a yönelik en somut tutum, 1915’te partinin aldığı “bu yıl özgün koşullar gözetilerek 1 Mayıs kutlamalarından vazgeçilmesi” kararıdır. Zinovyev’in bu karara ilişkin tepkisi güncelliğini koruyor ve bir kez daha okunmaya değerdir.
Yazarın tüm yazılarına, yazarın imzasını ya da burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz...