Tekstil İşçileri Birliği yaptığı yazılı açıklamayla şu çağrıyı yaptı: Fonlar oluşturalım, yardım malzemeleri toplayalım. Sendikalı yerlerde, aidatlarımızın depremzedelere gitmesi için basınç uygulayalım.
Tekstil işçisi, kardeşler!
Hepimiz Maraş merkezli büyük depremle sarsıldık. Deprem Maraş, Antep, Malatya, Adıyaman, Kilis, Urfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye ve Hatay’da yıkıma neden oldu.
Türkiye bir deprem bölgesidir. Bu gerçek yediden yetmişe herkes tarafından bilinmektedir. Bilim insanları gelmekte olan depremi döne döne anlattılar fakat “toplumda panik yaratmayın” denerek seslerini kestiler. Sermaye devleti bu gerçek karşısında her zaman sağır ve dilsizi oynadı.
Kapitalist sömürü sisteminde işçi ve emekçilerin canı değersizdir. Sistem için varsa yoksa kâr, talan, yağma ve ranttır. O nedenle, fay hatları üzerinde inşa ettikleri binaların sağlam olup olmaması onları ilgilendirmez. Bunun acı sonucunu hep birlikte gördük. Binlerce canımız hala enkaz altında, binlercemizse can verdi, on binlercemiz yaralı, birçoğu da harap halde enkazdaki yakınlarına bir türlü ulaşamamanın çaresizliğini yaşıyor. Çetin kış koşullarını da ekleyince felaketin boyutu katlanarak büyüyor.
Hiç kimsenin kaldıramadığı bu olanlar karşısında, sermaye devletinin dümeninde oturan AKP iktidarıysa “her şey kontrol altında” diyerek pembe tablo çizmeye çalışıyor. “Ulaşılmayan yer yok” deniliyor, “tüm devlet görevinin başında” diyor. Ama her yerde “devlet nerede?” feryatları geliyor, yardım isteyen on binlerin çığlıkları kesilmiyor. Ülkenin birçok yerinden insanlar yardım için gönüllü bir şekilde afet bölgesine gitti. Ancak pek çoğu enkaz bölgesine gitmekte güçlük çekiyor. Sermaye iktidarı koordinasyon sağlamak, tüm ülkeyi seferber etmek yerine, siyasi rant peşinde. Her şeyin en iyisini ben yaparım havasında… “Dünyanın ve Türkiye’nin tarihte hiç görmediği deprem” diyerek, acizliklerini gizlemeye çalışıyorlar. Yaşanan depremin ağır sonuçlarından kendilerini sıyırmanın yollarını arıyorlar. Afet bölgesinde üç ay OHAL ilan edildi. Ama biz OHAL’i ne için kullanıldığını geçmişten çok iyi biliyoruz.
Yüreğimiz kanıyor, içimiz acıyor. Depremin gerçekleştiği andan itibaren kalbimiz enkaz altındaki canlarımız için çarpıyor. Depremzedelerin yaralarını sarmak ve acılarını hafifletmek için elimizden geleni yapmak istiyoruz. Ama diğer tarafta asalak patronlar deprem bölgesinde üretimin çarkları durma noktasına geldiği için hayıflanıyor. Bölgedeki birçok fabrika ilk deprem sonrası çalışmaya devam etti. İkinci depreme işçiler üretim sırasında yakalandı. Bizler çektiğimiz yoksulluğumuza aldırış etmeden dayanışmanın erdemliğini gösteriyoruz. Onlarsa verdikleri üç kuruşu kısmanın ve haklarımızı gasp etmenin fırsatına çevirmek için kullanıyorlar.
Bu deprem bize kapitalist sistemin çıplak gerçeğini en acımasız şekilde suratımıza çarptı. Yaşananları unutmayalım ve hesap soralım.
Diğer yandan depremzedeler kaderine terk edilmiş haldeler. Bir sıcak çorbaya muhtaçlar. Gücümüzü dayanışmada birleştirelim. Fabrikamızda bölümlerde, bir araya gelelim, dayanışma komiteleri oluşturalım. Komitelerimizde tartışalım, konuşalım ne yapabiliriz diye. Fonlar oluşturalım, yardım malzemeleri toplayalım. Sendikalı yerlerde, aidatlarımızın depremzedelere gitmesi için basınç uygulayalım. Bu acıların bir daha yaşanmaması için bizlere bu yıkımı yaşatanlara karşı mücadele edelim.
Unutmayalım: Dayanışma yaşatır! mücadele kazandırır!
Tekstil İşçileri Birliği
8 Şubat 2023