Kapitalizmde deprem benzeri doğal felaketler sonrası “kapitalizmin öldürücü” laneti esas olarak can alıyor. İklim krizi kendiliğinden gerçekleşen doğanın dengesini yitirmesinden kaynaklı bir şey değil. Tamamıyla kapitalistlerin kâr hırsı sonucunda gerçekleşen bir durum. Emperyalist ülkeler bile iklim krizinin neden olduğu doğal “felaketleri” yaşıyor. Bu “felaketler”de ölenlerin tümünü işçi ve emekçiler oluşturuyor. Mal kaybına ise ağırlıklı olarak yine işçi ve emekçiler yaşıyor. Bütün doğa felaketlerin işçi, emekçilerin yaşadığı bölgelerde olması “takdiri ilahi” diye yutturulmaya çalışılsa da, işçi, emekçilerin sadece riskli bölgelerde ev sahibi olma imkanı var. Hatta çoğunluğu bu bölgelerde ev sahibi bile olamıyor, birçoğu kiracı konumundadır.
Emperyalist ülkelerde dahi durum buyken Türkiye gibi ülkelerde bu durum daha net olarak görülüyor. 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’daki Marmara depremlerinde yıkılan tüm binalar işçi ve emekçilerin oturduğu binalardı. O depremlerde çok net göstermişti: Depremler değil çürük binalar ölüme yol açıyordu. Yani binaların yapımındaki kâr hırsı öldürdü.
AKP saldırganlıkta da ahlaksızlıkta da diğer düzen partilerini aştı
Marmara depreminde yaşananlar Maraş merkezli depremde misli misli yaşanıyor. Uzmanlar bu depremin daha etkili ve yıkıcı olduğunu söylüyor ama AKP’nin ahlaksız düzen partileri içinde ne denli “ileride” olduğunu ortaya serdi. Işıltılı gözlerin sahibi Nurettin Nebati utanmadan asıl sorunun deprem değil, “yardım gitmiyor türünden ‘asılsız’ haberler olduğunu’ söyledi. Nurettin Canikli depremzede durumunu anlatıp yardım isterken, sanki hiç duymuyor gibi telefonuyla uğraşıyor. Diyanet sela okutma telaşında, polis haber yapanlara gözaltı terörü estiriyor. RTÜK an itibarıyla ceza sopasını kullanmadı ama kullanacağının sinyalini verdi. Reisleri Erdoğan ise depremden etkilenen 10 ilde 3 ay OHAL ilan edildiğini duyurdu. Yanlış anlaşılmasın, amaç depremzedeye yardım değil. OHAL’le daha çok asker, polis görevlendirerek baskı ve zorbalığı arttıracaklar. Hepsi de devlet terörünün parçaları.
Elbette bu sınıfsal saldırganlık ve ahlaksızlık bütün düzen partilerinde var. Ama AKP, bu konuda bir kez daha diğer düzen partilerine fark attı. Hala yardım gitmeyen yerlere yardımdan önce devlet terörü götürmeyi düşünmek bile tek başına sınıfsal duruş olarak açıklanamaz. Bunun da ötesinde açık bir ahlaksızlık var.
Buna karşın devrimci, ilerici güçler ile insani değerlerini koruyanlar her düzeyde dayanışma ve yardımlaşmayı arttırmalıdır. Che’nin sözleriyle ifade edersek: “Dayanışma halkların inceliğidir.”
Ekleyelim, dayanışma aynı zamanda emekçilerin vicdanı ve ahlakıdır.
H. Ortakçı