“Özgür basın” sahtekarlığı

Medya tekellerinde “özgür gazeteciliğin” sınırı, emperyalist çıkarların başladığı yerde biter. Ortaya çıkan belgeler, bu gerçeği bir kez daha teyit emiştir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Şubat 2021
  • 19:07

Frances Stonor Saunders’ın, Parayı Verdi Düdüğü Çaldı/Sanat ve Edebiyat Dünyasında CIA Parmağı (İmge yayınları 2020) adlı kitabı, ABD emperyalizminin dönemin Sovyetler Birliği’ne karşı organize ettiği kirli propaganda faaliyetlerinde pek çok tanımış kişi veya yayın organını kullandığını belgelerle gözler önüne seriyor. Yazar; “edebiyatçı”, “sanatçı”, “gazeteci” gibi sıfatlarla anılan kişilerin CIA’in kurduğu paravan örgütler aracılığıyla finanse edilip güdümlü bir şekilde çalıştırıldığını ve bunun için yüz milyonlarca dolar harcandığını ABD resmi belgeleriyle ortaya koyuyor. Bir kısmı Sovyetler Birliği ya da Doğu Avrupa ülkelerinden batıya sığınanlardan oluşsa da, pek çok “özgür” batılı kişi de uzun yıllar boyunca CIA güdümünde çalışmıştır.

Sovyetler Birliği dağılana kadar CIA kuklaları “özgür dünyanın özgür sanatçıları/yazarları” diye yutturuldu. Oysa belgeler, böylelerinin emperyalist barbarlığın düşkün kuklaları olduğunu gözler önüne seriyor. Bugünün dünyasında da ABD ya da Avrupa’nın basın tekelleri “özgür basının, bağımsız gazeteciliğin, objektif haberciliğin” şampiyonları diye anılıyor. Nitekim güç odakları arasındaki mücadelede batının Rusya, Çin gibi rakiplerine karşı kullandığı argümanlardan biri de “basın özgürlüğü” sorunudur. Bu ülkelerde “basının özgür olmadığı, devlet güdümünde yayın yaptığı, bağımsız gazeteciliğe izin verilmediği” söylemi batılıların vazgeçilmezlerinden biridir.

Eleştirilerin elbette haklılık payı var. Ancak ne bağımsız gazetecilik sadece batıda yapılıyor ne batının yayın organları iddia edildiği gibi özgür ya da bağımsızdır. Batılı emperyalistlerin bu “basın özgürlüğü hassasiyeti” çifte standart ve riyakarlıkla da maluldür. Örneğin ABD kuklası rejimlerin işbaşında bulunduğu Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi ülkelerde basın özgürlüğünün durumu hiç gündeme getirilmez. Ortaçağ artığı ideolojiyle yönetilen petro-dolar zengini şeyh takımına batı toz kondurmaz. Uzun yıllar muhalif gazetecilere de kan kusturan askeri faşist cuntaların ardında da batının, özellikle ABD’nin desteği vardı.

Bu arada “özgür basın” diye anılan medya tekellerinin kapitalist devletlerin kirli işleri için kullanılan silahlardan biri olduğu da sır değil. Bu kurumların yayılmacılık politikasının aracı olduğu, emperyalist işgal savaşlarını toplumlara benimsetmek için sistematik bir şekilde yalan ve çarpıtmalara dayalı haberler yaptığı pek çok veriyle somut bir şekilde ortaya konulmuştur. (Bkz. Lenora Foerstel, Medya ve Savaş Yalanları, Yordam Kitap 2007)

Medyanın emperyalist politikaların bir aracı olarak kullanılması “soğuk savaş” döneminden sonra da devam etti. Geçmişte anti-komünizm propagandasının aracı olarak kullanılan “özgür basın”, şimdi ise batılı emperyalistlerin rakip olarak gördüğü Rusya ve Çin’e karşı kullanılıyor. Medya kurumları hem sipariş edilen konularda anti-propaganda yapıyor, hem işbirlikçi devşirmek için taktikler uyguluyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı’ndan sızdırılan belgeler BBC, Reuters gibi batının önde gelen medya kuruluşlarının Rusya’ya karşı “psikolojik savaşta” aktif roller aldığını gösterdi. İngiltere hükümetinin, “Rusya’nın Doğu Avrupa ve Orta Asya’daki etkinliğini azaltmak” için medya kuruluşlarına kaynak aktardığı ifşa edildi.

Konuyla ilgili Sputnik’te yer alan haberde şu bilgilere yer verildi:

“Uluslararası hackaktivist grubu ‘Anonymous’un ele geçirdiği belgeler, Britanya Dışişleri Bakanlığı’nın (Foreign, Commonwealth and Development Office/FCO) Rusya karşıtlığı aşılayan devasa çaplı bir programı finanse ettiği, Rusya’yı zayıflatmaya yönelik bu kampanyada Britanya merkezli haber ajansı Reuters, Britanya kamu yayın kuruluşu BBC, Britanyalı araştırmacı gazetecilik sitesi Bellingcat’in önemli rol oynadığını ortaya koydu.”

Sputnik haberinde şu bilgilere de yer verildi:

“Programa katılan medya kuruluşları, kısaca ‘Konsorsiyum’ denilen gizli bir oluşum içinde bir dizi özel istihbarat şirketi çalışanıyla birlikte hareket etti. Bunlar arasında Suriye hükümetine karşı propaganda savaşında önemli rol oynamış Albany de var.”

Bu arada “Bu malzeme hackleme yoluyla elde edilmiş olabilir” uyarısı koyan Twitter, gelen tepkiler üzerine geri adım attı.

Belgelere göre, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’nın sponsorluğunda Reuters ve BBC Rusya’da rejim değişikliğini teşvik eden ve Doğu Avrupa ile Orta Asya ülkelerinde Rusya’nın itibarını zedeleyeceği varsayılan bir dizi gizli program yürütmüştür.

Belgeler, Thomson Reuters Vakfı ve BBC Media Action’ın Rusya’ya karşı bir dezenformasyon kampanyası kapsamında fonlandığını ve birtakım gizli projelere katıldığını gözler önüne serdi.

FCO tarafından finanse edilen turlar ve eğitim oturumları yoluyla işbirlikçi Rus gazeteciler yetiştirmek, Rusya içinde ve çevresinde nüfuz ağları kurmak, Rusça konuşulan bölgelerde NATO yanlısı anlatıları teşvik etmek gibi hedeflere ulaşılmak istenmiştir.

Bu arada sızdırılan belgelerle ilgili Grayzone’a açıklamalarda bulunan Birleşik Krallık İşçi Partisi eski milletvekili Chris Williamson, yıllarca Rusya’ya yöneltilen suçlamaların aynısının, İngiliz ajanları tarafından BBC ve Reuters aracılığıyla yapıldığına dikkat çekti.

Ortaya konan belgeler, “bağımsız/özgür basın” söyleminin sahteliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Medya tekellerinde “özgür gazeteciliğin” sınırı, emperyalist çıkarların başladığı yerde biter. Ortaya çıkan belgeler, bu gerçeği bir kez daha teyit emiştir.