Türkiye’de fabrika işgal eylemleri pek sık yaşanmıyor. Üretimin sürdüğü ve yüzlerce işçinin çalışmakta olduğu bir fabrikada ise uzun yıllardır böyle bir deneyim yaşanmadı. Diğer kıtaları bir yana bırakırsak Avrupa’da bildiğimiz kadarıyla yakın zamanda Goodyear işçilerinin Greif’e benzer bir işgal eylemi oldu. Fabrikayı işgal edip müdürleri rehin alan işçilerin eylemi Türkiye’de medyanın gündemiydi. Hürriyet’inden Cumhuriyet’ine kadar bir dizi basın-yayın organı neredeyse an an buradaki gelişmeleri haberleştirdiler. Peki aynı basın-yayın organları Greif gibi bir işgal eylemi varken neden susuyor?
Hürriyet’i, Milliyet’i, Sabah’ı bir yana bırakalım sokak muhalefetini yansıtmak iddiasındaki Cumhuriyet , Yurt, Odatv gibi yayın organları neden direnişi görmezden geliyorlar? El-Cezire muhabirleri dahi gelip işçilerle röportaj yapma ihtiyacı duyarken bu gazeteler neden sanki bu ülkede Greif eylemi, sıradan günlük olaylardanmış gibi kayıtsız davranıyor? Yoksa Hadımköy mü çok uzak bunlara ya da haberleri mi yok?
Keza haberleri var ki Greif yönetiminin işgal fabrikasındaki işçileri işten çıkarma kararına ilişkin açıklaması vakit kaybedilmeksizin aynı yayınlarda yer buluyor. Ya da Greif'in zararı üzerinden yıllık cirodaki kaybından yola çıkarak konuyu işliyorlar.
Bilmemezlikten değil işlerine öyle geldiği için
Tüm bu soruların yanıtı basit. Ortada net bir sınıf tutumu var. Pek "solcu" ve "demokrat" geçinen bu gazeteler ve yazarları, konu sermayenin çıkarları söz konusu olduğunda susmayı tercih ediyorlar. Çünkü sermaye ile güçlü çıkar bağları var, bu düzenden besleniyorlar. Emek sömürüsünden nemalanıyorlar. Bunun için ne kapitalizmle ne emperyalizmle ne taşeronlukla esasta bir sorunları yok. Özel mülkiyete dokunmayan ve yasal sınırları aşmayan, burjuvaziyi esaslı bir biçimde zora sokmayan eylemleri vermekte bir sakınca görmüyorlar. Ama iş bunun ötesine geçmişse bu durumda onların solculuğunun da sınırlarına gelinmiş oluyor. Çünkü onlar burjuvazinin safında duruyorlar. Dolayısıyla tutumlarının gerisinde bilinçli bir sınıf kimliği ve tutumu var. Solculukları da burjuvazinin sınıf çıkarı ve dünya görüşü ile sakat.
Greif söz konusu olduğunda durum tümüyle böyle olduğu gibi daha somut ve organik ilişkilerin olması ihtimali de güçlüdür. Örneğin Greif Genel Müdürü de dahil Greif yöneticilerinin bir kısmı Kemalisttir ve hatta solcu geçinir. Bazıları da sosyal medyadaki adresleri incelendiğinde de görüldüğü üzere Haziran Direnişi’ne dahi destek verir. Ayrıca belirtelim okurlarımızdan bu konuda varsa bilgilerini bizimle paylaşmalarını istiyoruz.
Saflar netleşiyor
Greif direnişi bu pek demokrat geçinenlerin maskesini indirirken gerçekte Gezi’deki şekilsiz toplumsal muhalefeti de sınıfsal bir ayrışmaya tabi tutuyor. İyi de yapıyor. Çünkü bu halde hem AKP ve rakiplerinin kendi burjuva amaçlar ve ideolojik-siyasal söylemlerle emekçileri bölmesine müdahale ediliyor, hem de toplumdaki ayrışmaların sınıfsal bir temelde yeniden şekillenmesine katkı sağlanıyor. Bu halde de olması gereken oluyor, genel-geçer burjuva demokratları kendi sınıfsal konumlarına göre tutum alıyorlar. Aynılar aynı safta birleşiyor. Böylelikle de “solculuk” gerçek toplumsal-sınıfsal özüne kavuşuyor.