Yandaş medyanın sefaleti

Tek merkezden yönetilen bu beslemelerin sefaleti, Türkiye tarihinde görülmemiş bir noktaya ulaştı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 09 Kasım 2020
  • 15:58

Türkiye’deki medyanın %95’inden fazlası saray rejiminin borazanlığını yapıyor. Yani AKP-MHP rejimi aktroller dışında bir medya ordusu besliyor. Bu ordunun özelliği hiçbir kural, değer, ilke, yasa tanımadan yalan/asparagas haber yapmasıdır. Gerçekler onları zerre kadar ilgilendirmez. Gazeteciliğin en basit kurallarına bile uymak gibi bir dertleri de yok. Tam bir besleme ordusu.

Saray rejimi ele geçirme, el koyma, satın alma, rüşvet/mevki dağıtma, tehdit, şantaj gibi sayısız iğrenç yöntem kullanarak bu orduyu oluşturdu. Emekçilerin sırtından sızdırılan milyarlar bu ordunun finansmanı için harcanıyor. Orduyu kuran T. Erdoğan’la müritleri, yine de bu beslemelerden yeterince memnun değiller. “Kültürel hegemonya” kuramamanın çaresizliğiyle çırpınan AKP şefi, medyanın bu konuda yeterince etkili olmadığını geçen hafta itiraf etmişti.

Tek merkezden yönetilen bu beslemelerin sefaleti, Türkiye tarihinde görülmemiş bir noktaya ulaştı. Haziran direnişi patlak verdiğinde penguen belgeseli yayınlayan bu beslemeler ordusu, sarayın damadı Maliye Bakanı B. Albayrak’ın istifa haberini yapamadı. Dinci medyanın önde geleni Yeni Şafak, haberi ancak 17 saat sonra girebildi.

Dünya medyasının gündemine giren bir haber, hatta bazı yorumlara vesile edilen bir olayın, Türkiye’deki medyanın %95’i haberini bile yapamadı. Gazeteci diye geçinenler adına utanç verici olan bu kepazeliğin nedenini tahmin etmek güç değil elbet. Zira hayatın her alanında olduğu gibi beslemeler, ancak velinimetlerinin istediklerini yapar, izin verdikleri kadar konuşabilirler. Medya söz konusu olduğunda bu güdümlülük bazen en değme beslemeleri bile rahatsız ediyor olmalı. Çünkü dünya gündemine giren bir konu hakkında haber bile yapamamak, ortada gazeteci değil, ipleri sarayda olan bir tasmalılar ordusu olduğunu dünya-aleme gösteriyor.

Görüne o ki, sarayın karanlık dehlizlerindeki telaş, medyadaki tasmalılara direktif verme işinin ihmal edilmesine neden olmuş. Zira sorun sadece iflastaki ekonominin başındaki damadın istifasından ibaret değil. Rejimin efendilerini tedirgin eden şey, saltanat klanı içinde yaşanan iç çatışmaların vardığı boyuttur. Beka sorunuyla malul olan saray rejiminden talimat gelmediği için ne diyeceğini bilmeyen tasmalı gazeteciler, mecburen sus-pus oldular.

Sarayın borazanlığını yapan medya ordusu ‘dut yemiş bülbül’ misali susarken, olay Türkiye’nin ilişkili olduğu batı medyasının manşetlerindeydi. Bu olay yandaş medyanın nasıl bir sefalet içine itildiğini, rejim için kalem oynatanların gazeteci değil kelimenin gerçek anlamında bir ‘tasmalılar ordusu’ olduğunu bir kez daha dünya-aleme gösterdi.Tek merkezden yönetilen bu beslemelerin sefaleti, Türkiye tarihinde görülmemiş bir noktaya ulaştı.