Büyük iklim grevinin ardından FFF hareketi

İklim sorunu kapitalizm sorunuyla bağlantılı olduğu için, FFF hareketi çok güçlü bir antikapitalist potansiyele sahip. Öğrenciler, en gençleri de dahil, mevcut ekonomik sistemde kârın insan ve doğadan daha değerli olduğunu kavramış durumdalar. Böylece en reformist ve tutarsız yerellerde bile faaliyetlerde “System change not climate change” (İklim değişimi yerine sistem değişimi) şiarı kullanılabiliyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 26 Haziran 2019
  • 18:57

Aylarca süren yoğun bir çalışmadan sonra, Almanya’daki Fridays For Future (FFF) hareketi nihayet hedeflediği Avrupa çapındaki büyük iklim grevini gerçekleştirdi. 21 Haziran’da, Aachen kentinde 40 binin üzerinde öğrenci “Sınırsız iklim adaleti” şiarı altında bir araya geldi. Böylece şimdiye kadar sürdürülen mücadelenin dönüm noktalarından birine ulaşıldı. İklim grevine toplam 16 Avrupa ülkesinden katılan öğrenciler, dayanışmada bulunan bilimciler (Scientists For Future) ve veliler (Parents For Future) tarafından da desteklendiler.

Aachen şehri protesto için bilinçli olarak seçilmişti. Kent hem üç ülkenin birleştiği noktada yer alıyor hem de Renanya’nın kömür yatağına çok yakın. Enerji tekeli RWE’ye ait olan bu devasa linyit kömürü kaynağı, aynı zamanda Avrupa’da en çok karbondioksitin üretildiği yerdir. Yaklaşan küresel iklim krizine rağmen sera gazlarını yaymaya devam eden RWE gibi tekeller, başından beri FFF hareketinin en büyük düşmanlarından oldular. Onları hedef haline getiren öğrenci hareketi, okullarda ve üniversitelerde müthiş bir politizasyon yaratarak, Almanya’da çevre hareketini yeniden canlandırdı. Asıl motor güç, tabii konuşmalarıyla tüm Avrupa’yı etkileyen İsveçli genç Greta Thunberg’di.

Bugün FFF’nin 500’den fazla yerel grubu var. Almanya’da yüzbinlerce öğrencinin doğrudan okul üzerinden politize olup cuma günleri greve katılması tarihi bir olaydır, hele kutsal yasalar çiğneniyorsa. Ta Prusya zamanından beri Alman okul sistemi her zaman disiplin ve düzeni önemsemiştir. Kurallara uymayan veya düzene boyun eğmeyenler cezalandırılmıştır. Bu yüzden demokrasi vaaz eden Almanya’da okulda fikrini açıkça söyleyebilen, öğretmenlerle tartışan ve hakları uğruna mücadele eden öğrenci pek nadirdir.

Fakat 2019 yılının başında bu atmosfer oldukça değişti. İklim grevleriyle birlikte, önceden cezalardan ve düşük notlardan korkan genç öğrenciler, kendi eğitimini riske atarak, tüm insanların ortak çıkarları için düzene aykırı faaliyetlere başvurdular. Davranışlarını sorgulayan kişilere ise “Yakında yok olacak bir gelecek için neden derse katılalım ki?” cevabı verdiler. Artık FFF ülke çapında bilinen ve ciddiye alınan bir hareket. Aktivistleri televizyon ve radyo programlarına çağrılıyor, röportajlarda konuşuyor ve siyasetçilerle tartışabiliyorlar. İstedikleri ilgiyi toplamış durumdalar. Peki sıradaki adım ne?

Sisteme karşı yükselen direniş

İklim sorunu kapitalizm sorunuyla bağlantılı olduğu için, FFF hareketi çok güçlü bir antikapitalist potansiyele sahip. Öğrenciler, en gençleri de dahil, mevcut ekonomik sistemde kârın insan ve doğadan daha değerli olduğunu kavramış durumdalar. Böylece en reformist ve tutarsız yerellerde bile faaliyetlerde “System change not climate change” (İklim değişimi yerine sistem değişimi) şiarı kullanılabiliyor. “Bir avuç para için çevremizi mahvediyorlar” diye türküler söyleniyor ve sürekli bankaları ve enerji tekellerini hedefleyen sloganlar atılıyor. “Madendeki kömür mü, bankadaki kömür mü? Önemli değil. İkisi de bizi hasta ediyor” gibi sermayeyi ve çevrenin yok edilmesini birbirine bağlayan sloganlar, birçok yerelde sık sık kullanılıyor (Almancada “kömür” gündelik dilde “para” anlamını da taşıyor). Sistem sorunu artık çevre hareketinde kaçınılmaz bir konu haline gelmiştir. Bundan dolayı FFF hareketi, kapitalist sistem için ciddi bir tehlikeye dönüşme ihtimalini de taşıyor.

Sermaye sınıfının temsilcileri, 2018’de Hambach Ormanı’ndaki direnişten beri oluşan toplumsal baskının ardından, çevre ve iklim sorununu farklı yöntemlerle başlarından savmaya çalıştılar. Hükümet, “Kömür komisyonu” gibi adımlar atarak, 2038’e kadar kömür enerjisini terk etmek gibi birkaç tutarsız taviz vererek, çevre hareketinin dizginlemeyi amaçlıyordu. Fakat hareketin büyük bir kısmı bu oyalamalara uymayarak protestoları güçlendirdi. Öğrenci gençlik, gezegenin 2038’e kadar zamanı olmadığını vurgulayarak, grev/boykot dalgalarına başvurdu. RWE başta olmak üzere enerji tekelleri ise, IGBCE (Maden, Kimya ve Enerji Sendikası) bürokratlarıyla işbirliği yaparak, işyerlerinin (istihdam birimlerinin) yok olması korkusuyla RWE işçilerini çevre hareketine karşı kışkırtmaya çalıştılar. Sermaye sınıfının ve sendika bürokratlarının bu kirli işbirliğine rağmen hareket dizginlenemedi. Tam tersine grevler büyüdü ve çoğaldı.

Yeşiller Partisi’nin gerici rolü

Sermaye sınıfı en büyük kozu olarak, başından beri FFF içinde geniş bir yer kaplayan Yeşiller Partisi’ni kullandı. FFF, parti ve örgütlerden bağımsız olduğunu ilan etmiş olsa da Yeşillerin gençlik örgütü üyelerinin FFF’de önemli mevkilere sahip oldukları yadsınamaz bir gerçektir. Yeşiller gençliği sayesinde, FFF hareketi bünyesindeki antikapitalist potansiyel, sistematik bir şekilde yok ediliyor, öfke düzen sınırlarında tutuluyor. Ayrıca dolaylı yollardan Yeşillerin propagandası yapılarak öğrenciler sistem partisi için oy deposuna dönüştürülüyorlar. 24 Mayıs’taki büyük iklim grevinin bir “iklim seçimleri” kampanyasına indirgenmesi Yeşiller gençliğinin uzun zamandır planlanmış politikasıydı. Almanya’da 26 Mayıs’ta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Yeşillerin yüzde 20,5’lik oy oranına sıçraması da bunun doğal bir sonucuydu.

Büyük koalisyon partileri CDU ve SPD battıkça ilerici görünen orta sınıf Yeşiller Partisi gittikçe güçleniyor. Yakında iktidara geçme ve sermaye sınıfının gelecekteki partisi olma ihtimali yüksek görünüyor. Partinin diğerlerine göre avantajı ise hem sola yakın çevreleri hem de liberal kesimleri politikasıyla uzlaştırabilmesidir. Sınıflar arasındaki karşıtlığı örtmek için ideal bir partidir. Bu politikası ne yazık ki FFF hareketinde de yankı bulabiliyor. İlk önce Yeşillerin gündeme getirdiği ve sonra FFF tarafından benimsenen “karbondioksit vergisi” bunun bir ifadesidir. Talep ilk bakışta önemli bir adım gibi görünse de gerçekte sadece kapitalist devlete yarayan bir taleptir. Zira karbondioksit vergileri akaryakıt, uçuş ve elektrik fiyatlarının yükselmesine yol açacaktır. Vergiler altında ezilenler de yine işçi ve emekçiler olacaktır.

Antikapitalizm korkusu ve ilerleyen mücadele

Sol çevrelerin çoğu FFF hareketini yeterince ciddiye almamış olsa da Yeşillerin dışında antikapitalist güçler de Fridays For Future içinde örgütleniyorlar. Günbegün artan antikapitalist bilinç karşısında, Yeşiller ve diğer burjuva çevre örgütleri, hareket içindeki konumlarını kaybedeceklerinden korkuyorlar. Onların en büyük kabusu FFF’in veya içinde yer alanların doğrudan sisteme karşı yönelmesidir. Bunu engellemek için her türlü yönteme ve demagojiye başvuruyorlar. Öğrenciler arasında da “aşırı” sola karşı var olan bazı önyargıları kullanıp, “anayasayı ihlal edenler FFF’i tehlikeye sokuyorlar” gibi korkular uyandırarak, birçok yerelde antikapitalist güçleri izole edebiliyorlar. Kimi yerde antikapitalist sloganları yasaklıyor, kimi yerde de antikapitalist örgütlere üye olanları dışarıya atıyorlar.

Bu gerici politikaya karşı FFF içindeki antikapitalistler, aralarındaki iletişimi ve örgütlülüğü güçlendirmek için, Change For Future platformunu kurmuş bulunuyorlar. Bunun yanında, çevre için blokaj ve işgal eylemleriyle kamuoyunda büyük bir ilgi toplamış olan Ende Gelände (EG) hareketi de gittikçe FFF aktivistlerini sola çekebiliyor. 21 Haziran’da RWE’nin Renanya’daki kömür yatağının alt yapısını işgal ettiklerinde, FFF yerellerinin basın açıklamalarında dayanışma mesajları ve binlerce öğrencinin desteğini aldılar. Bu tür gelişmelerden dolayı, Yeşiller gençliğinin etkisine rağmen, bugün antikapitalist mücadelenin şart olduğunu inkâr etmek çok zor. Hatta Köln gibi önemli şehirlerde şimdi FFF yerel grupları kendilerini tamamen antikapitalist ilan edebiliyor.

İklim krizini durdurmanın tek yolu

Bilimciler, önümüzdeki yılların en kritik yıllar olduğunu açıkladılar. Eğer 2030’a kadar dünyadaki karbondioksit emisyonları yüzde %45 azaltılmazsa, gezegendeki yaşam büyük bir tehlikeye atılacaktır. Geçen hafta, Arktik’teki buzların beklendiğinden çok daha hızlı eridiği öğrenildi. Donmuş topraklar, 2090’da eriyeceğine, daha şimdiden, yani 70 yıl erkenden erimeye başlamış durumda.

Artık aldatıcı ödünlere vakit kalmadı, zira iklim değişikliği bütün hızıyla devam ediyor. Ya insanlık bu kritik sınavdan geçemeyip kendini yeryüzünden silecek ya da kapitalist sistemi çökertip çıkış yolunu bulacaktır. Fridays For Future örneği ele alınırsa, şunu eklemek gerekir ki, gezegeni kurtarmak için antikapitalist bir çevreci gençlik tek başına yetersizdir. Ancak bütün toplum harekete geçirilir ve hareket uluslararası boyutlara ulaşırsa, ölümcül bir kriz önlenebilir. Bunun gerçekleşmesi için ise en başta gelecek toplumun mimarı olan işçi sınıfının harekete geçmesi lazım. Doğa ile insan arasındaki denge, ancak tekellerin egemenliğini kıran ve özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldıran bir sistemde yeniden sağlanabilir.

İLİŞKİLİ HABERLER