Sömürgeci devletin Güney Kürdistan operasyonu

Kürt halkına ve hareketine karşı içeride ve dışarıda sürdürülen sistemli “siyasi soykırım” saldırısı karşısında, ilerici ve devrimci güçleri büyük bir sorumluluk beklemektedir. Kürt halkı ve hareketiyle omuz omuza eylemli dayanışma içinde olmak, her yol ve yöntemle Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesinin haklılığını Türkiye işçi sınıfına ve emekçilerine anlatmak, onları Kürt halkının yanında taraf haline getirmek görev ve sorumluluğudur bu.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 28 Nisan 2021
  • 19:52

Türkiye kapitalizminin karşı karşıya kaldığı büyük açmazlar, AKP-MHP faşist blokunu fazlasıyla bunaltmış durumda. Ağırlaşan çok yönlü krize, uluslararası ilişkilerde çöküşe, derinleşen sosyal eşitsizliğe ve büyüyen sosyal hoşnutsuzluğa vb. karşı herhangi bir çözümden yoksun olan iktidar, devlet terörünü ayakta kalmanın temel aracı haline getirmiş bulunuyor. İçeride ve dışarıda zorlandıkça, meşruiyeti ve toplumsal desteği zayıfladıkça, çıplak zora daha fazla başvurmak zorunda kalıyor.

Çıplak zorun hedefi ise her zaman olduğu gibi Kürt halkı, ilerici ve devrimci akımlar ile toplumsal muhalefettir. AKP-MHP faşist iktidarı Kürt halkına ve hareketine güçlü bir darbe indirmek hedefiyle daha dün Garê operasyonu başlatmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu hezimetin intikamını almak istercesine, HDP üzerinden Kürt halkına yönelik zorbalık ve tutuklama terörü devam ediyor. Kobanê davası da bunun bir parçası. Kürt halkına düşmanlık ve HDP üzerinden topluma şovenizm zehri akıtmak eşliğinde toplu tutuklama operasyonları, işkence ve cinayetler sınır ötesi kanlı operasyonlarla el ele gidiyor.

İktidar, ABD emperyalizminin şefinden beklediği görüşme sonrası Güney Kürdistan topraklarına askeri harekat başlattı. Metina bölgesinde başlatılan operasyon Zap, Avaşin ve Basyan bölgelerini kapsayan geniş bir alanı hedef aldı. Bölgedeki Kürt kaynakları tarafından, PKK gerillalarına ait mevzilerin bombalandığı, bölgeye helikopterlerle askerler indirildiği ve kara harekatının başlatıldığı bildirildi.

Sermaye iktidarı tarafından ise saldırının “dost ve müttefiklerin koordinasyonuyla” yapıldığının altı çizildi. Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Pençe Şimşek” ve “Pençe Yıldırım” adını verdikleri saldırıyla, “400’e yakın hedefin kara ateş destek vasıtalarıyla, 60’tan fazla hedefin ise Hava Kuvvetleri unsurları tarafından etki altına alındığını” ileri sürdü.

Kazanımların yok edilmesi saldırısı ve emperyalizmin desteği

Saldırının Ermeni kıyımının yıldönümüne denk gelmesi rastlantı mı yoksa bilinçli bir tercih mi bilinmez. Ama Ermeni halkına yapılanı mümkün olsa Kürt halkına da yapmak isteyeceklerine kuşku yok. Zira onun bütün bir tarihi bunun kanıtıdır. Kürt halkı cumhuriyet tarihi boyunca birçok kez kıyım ve katliamla yüzyüze kaldı. Türk devleti bu imha saldırılarıyla sorunu çözebileceğini sansa da, her defasında Kürt halkının eşitlik ve özgürlük özlemine çarptı. Ama büyük bir kin ve düşmanlıkla katliamcı-inkarcı çizgiyi sürdürdü. Sömürgeci rejimin iddialarına bakılırsa, neredeyse 40 yıldır PKK önderliğinde yürütülen ulusal uyanış ve mücadele karşısında her yıl “zaferler” kazanılıyor, “teröristler inlerinde yok ediliyor.” Şovenizm zehri eşliğinde bu yalanlar bıkmadan tekrarlanıyor. Dün aynı şey Garê operasyonu vesilesiyle yapıldı. Şimdi yenisi sahnede.

Türkiye kapitalizmi ve onun iktidar dümenini elinde tutan AKP-MHP iktidarı çok zor bir dönemden geçiyor. Sayısız çözümsüz sorun birikmiş durumda. Ağırlaşan ekonomik ve siyasal krizi dış politika alanındaki hezimet tamamlıyor. Aylardır merakla beklenen Biden’ın telefonunun ertesi gün açıklanan “Ermeni soykırımı” ilanı bunu ayrıca ağırlaştırdı. Böyle bir dönemde sömürgeci Türk devleti, adeta çaresizliğini Kürt halkının kazanımlarını bölgesel düzeyde yok ederek gidermeye çalışıyor. İçeride büyüyen toplumsal hoşnutsuzluğu, patlamadan denetim altına almak için, öteki şeylerin yanı sıra şovenizm-ırkçılık zehriyle emekçileri sersemletmek ve bölmek istiyor. Öte taraftan tarihsel gericilik birikimiyle Kürt halkının tüm kazanımlarını yok etmek için saldırıyor.

Sömürgeci Türk devletinin, Kürt halkı başta olmak üzere tüm ilerici toplumsal muhalefetin ezilmesini hedefleyen saldırıları her zaman ABD, AB ve NATO güçlerinin desteğini almıştır. Emperyalistler Kürt halkına ve devrimcilere karşı işlenen tüm suçların doğrudan ortağıdır. Mazlum Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin de düşmanıdır. Emperyalizmin tarihi, mazlum halkları köleleştirme ve onlara boyun eğdirme tarihidir. Bugün de yapılmakta olan budur. Son yıllarda Güney Kürdistan ve Rojava’ya yönelik saldırılara emperyalizmin tam desteği vardır.

Ortadoğu’da karşı karşıya gelmiş olan emperyalist güç odakları, bölgede önemli bir güç haline gelen Kürt hareketleriyle ilişki kurarken, bunu emperyalist çıkarları uğruna yapmaktadır. Onların derdi Kürtlerin özgürlüğü değil, sadece bölgedeki çıkarlarıdır. Kürtlere destek de buna hizmet ettiği ölçüde mümkündür. Emperyalistler her dönem Kürt halkının yaşadığı yıkım ve katliamları kendi kirli ve kanlı çıkarlarına alet ettiler. Emperyalist çıkarları için Rojava’da Kürt hareketiyle “dost ve müttefik” olan ABD, öte taraftan PKK’yi tasfiye etmek için Türk devletine her türlü desteği sunuyor. PKK yönetim kadrolarının tutuklanması-imhası için ödüller koyuyor. Kürt halkına kusturulan kanın sorumluluğunu taşıyor, suç ortaklığını yapıyor.

Kürt halkıyla omuz omuza olma sorumluluğu

Saldırılarla sadece gerilla güçleri değil, Kürt halkı ve bölgesel kazanımları da hedef alınmaktadır. Gerillanın tasfiyesi üzerinden Kürt halkının eşitlik ve özgürlük istemi boğulmak, Kürdistan’ın tüm parçalarındaki kazanımları yok edilmek istenmektedir. Kürt halkını ve kazanımlarını hedef alan bu kudurgan saldırganlık bugüne kadar düzen muhalefetinin de tam desteğini aldı. Kürt düşmanlığı hep iktidar ile muhalefetin anlaşıp birleştiği temel konulardan biri oldu. Bu kirli birlik ve bunun ürünü saldırganlık, toplumda büyük bir yıkım yarattı, halklar arasındaki düşmanlığı derinleştirdi.

Özellikle de 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Kürt halkına, hareketine ve kazanılmış mevzilerine yönelik tırmandırılan kirli savaş, bunu tamamlayan provokasyonlar ve katliamlar, sadece gerici-faşist iktidarın Kürtlerin kazanımlarını yok etme konusundaki gözü dönmüşlüğünü değil, aynı zamanda iktidarını korumak için her türlü vahşete yönelebileceğini de göstermektedir.

AKP-MHP iktidarının hesaplarını boşa çıkarmanın ve geri adım attırmanın yolu, Kürt halkıyla gerçek bir mücadele birliği örmekten, kazanımlarını kalıcılaştırmasına omuz vermekten, işçi sınıfı başta olmak üzere tüm toplumsal mücadele dinamiklerini birleşik bir güç olarak harekete geçirmekten geçiyor. Bu, toplumu sersemleten ırkçı-gerici zehrin ve halklar arası düşmanlığın panzehri olacağı gibi, zorba iktidara geri adım attırmanın da biricik yoludur.

Dolayısıyla Kürt halkına ve hareketine karşı içeride ve dışarıda sürdürülen sistemli “siyasi soykırım” saldırısı karşısında, ilerici ve devrimci güçleri büyük bir sorumluluk beklemektedir. Kürt halkı ve hareketiyle omuz omuza eylemli dayanışma içinde olmak, her yol ve yöntemle Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesinin haklılığını Türkiye işçi sınıfına ve emekçilerine anlatmak, onları Kürt halkının yanında taraf haline getirmek görev ve sorumluluğudur bu.

İLİŞKİLİ HABERLER