Gelir dağılımı felaketi!

2020 yılında bu sistem bütün vahşetiyle devredeydi. Emekçiler bir yanda iş ve gelir kaybıyla boğuşurken diğer yanda salgın koşullarında kendilerinin, ailelerinin ve arkadaşlarının sağlığını ve hayatını tehlikeye atarak daha yoğun çalışmaya zorlandılar. Can pahasına daha yoğun çalışmanın karşılığı daha fazla yoksulluktan başka bir şey olmadı.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 27 Haziran 2021
  • 18:34

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2020 yılı hanehalkı gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçları, gelir dağılımındaki uçurumun iyice derinleştiğini gösteriyor. Gelir dağılımı göstergeleri genel olarak 2008-2009 küresel ekonomik kriz dönemindeki düzeylerinde, bazıları ise ondan da kötü durumda.

Son bir yılda hane gelirlerinin en yüksek yüzde 20’si ile en yoksul yüzde 20’si arasındaki fark 7 kattan 7.8 kata çıkmış. Bu göstergede bir yıl içinde 0.8’lik bir fark yüksek bir hız olarak kabul edilir ve çok nadir görülen bir durumdur.

Türkiye’de gelir dağılımı özellikle en yoksul ve en zengin uçta derinleştiği için, yüzde 20’lik gelir dilimleriyle yapılan hesaplamalar, Türkiye’deki gelir dağılımındaki bozukluğun boyutunu yansıtmaktan uzaktır. Nitekim yüzde 10’luk ve yüzde 5’lik gelir dilimlerine göre yapılan hesaplamalarda zengin-yoksul uçurumunun nasıl arttığı daha iyi gözükür.

Yüzde 10’luk gelir dilimlerine göre en zengin hanenin geliri ile en yoksul hanenin geliri arasındaki fark 12.5 kattan 14.9 kata çıkmış. Yıllık fark bu ölçekte 2.45 katı buluyor. Yüzde 5’lik gelir dilimlerine göre en yoksul ve en zengin hanenin geliri arasındaki fark ise 23.2 kattan 29.9 kata fırlamış. En zengin ile en yoksul arasındaki makas bir yıl içinde yoksulun gelirinin 6.7 katı kadar açılmış.

Hanelerin geliriyle yapılan bu gelir dağılımı hesapları bir de kişi başına gelire göre yapılıyor. “Eşdeğer hanehalkı fert geliri” diye adlandırılan bu kavram, aslında kişi başına gelirden oldukça farklı. Aynı hanede yaşayan kişilerin kira, yakıt gibi giderlerinin ortak olduğundan hareketle kişi başına gelir hesabı, hane gelirini hane nüfusunu bire bir bölerek yapılmıyor. Her hanede tek bir kişi dışındakilerden 14 yaşından büyük olanlar 0.5 kişi, küçük olanlar 0.3 kişi sayılıyor.

Örneğin aylık geliri 4 bin TL olan ve 14 yaşından küçük iki çocuklu bir ailede anne ve babadan birisi 1 tam kişi, diğeri 0.5 kişi, çocukların her biri ise 0.3 kişi sayılıyor. Bu durumda fert başına eşdeğer hane geliri hesaplanırken, 4 bin liralık aylık gelir dörde bölünmek yerine 2.1’e bölünerek hesaplanıyor. Sonuç olarak bu ailede kişi başına gelir bin TL değil, bin 905 TL olarak hesaplanıyor. Fert başına gelire göre gelir dağılımı hesaplamaları da bu şekilde hesaplanan “eşdeğer hanehalkı fert geliri”ne göre yapılıyor.

TÜİK’in eşdeğer hanehalkı fert gelirine göre yaptığı gelir dağılımı hesaplamalarında da aynı kötüye gidiş kendini ortaya koyuyor. Bu hesaba göre de nüfusun en yüksek gelire sahip yüzde 20’si ile en yoksul yüzde 20’si arasındaki fark, bir yılda 7.4 kattan 8 kata, en yoksul yüzde 10 ile en zengin yüzde 10 arasındaki fark 13 kattan 14.6 kata, en yoksul yüzde 5 ile en zengin yüzde 5 arasındaki fark 22.6 kattan 26.2 kata çıkmış.

Hem hane geliri hesabıyla, hem de eşdeğer hanehalkı fert geliri hesabıyla ortaya çıkan uçurum, derin ekonomik kriz dönemleriyle yarışıyor. Uçurumda bir yılda meydana gelen artış ise TÜİK’in gelir dağılımı hesaplamalarını yıllık olarak yapmaya başladığı 2002 yılından bu yana görülmemiş düzeyde.

Yüzde 5 zenginleşirken yüzde 65 yoksullaştı

Bu rakamlar, gelir dağılımında şiddetli bir bozulma olduğunu gösteriyor. Ancak sorun bundan ibaret de değil. Zengin ile yoksul arasındaki uçurum, sadece zenginler daha çok zenginleştiği için ortaya çıkmıyor. Toplumun küçük bir parçası zenginlik artışını sürdürürken toplumun ezici çoğunluğu daha da yoksullaşıyor. Üstelik yoksullaşma, en yoksul kesimde daha şiddetli ve insafsız boyutlara ulaşıyor.

Yüzde 5’lik gruplarla yapılan hesaplamaya göre, 20 gelir diliminin 13’ünde hane başına ortalama gelir artışı, 12 aylık ortalamalara göre yıllık enflasyonun altında kaldı. Üstelik en yoksul yüzde 5’in geliri, bırakın enflasyonu cari düzeyini bile koruyamadı. Hanelerin en yoksul yüzde 5’inin ortalama gelirinin cari düzeyi bile bir yıl öncesine göre yüzde 5.83 azaldı.

Enflasyonu hesaba kattığımızda, hanelerin en yoksul yüzde 5’inin ortalama gelirindeki reel düşüş yüzde 18.24 gibi vahşi bir düzeye çıkıyor. En yoksul ikinci yüzde 5’in gelirindeki reel düşüş de yüzde 10.04 gibi çok yüksek bir boyutta. En yoksul yüzde 5’teki reel yoksullaşma oranı da yüzde 5’i buluyor.

Bu tablo, hanelerin yüzde 65’inin bir yıl öncesine göre yoksullaştığını gösteriyor. Yoksullaşma toplumun orta kesimlerini kapsayarak yaygınlaşırken, en yoksul kesimde dayanılmaz ölçüde derinleşiyor.

Enflasyon karşısında gelirini reel olarak etkili bir şekilde artıran tek grup ise hanelerin en yüksek gelire sahip yüzde 5’i. En yüksek gelirli yüzde 5’lik dilim dışında kalan üst gelir grupları bile enflasyon karşısında durumlarını korumanın ötesinde ancak küçük oranlı reel artışlar elde edebilmiş.

Eşdeğer hanehalkı fert geliriyle yapılan hesaplamada da manzara aynı. Bu hesaba göre yüzde 5’lik 20 gelir diliminin alttaki 12’sinin geliri reel olarak bir yıl öncesine göre azaldı. Nüfusun yüzde 60’ı bir yıl öncesine göre reel olarak yoksullaştı.

Nüfusun en yoksul yüzde 5’inin geliri reel olarak yüzde 7.50 düşerken, en zengin yüzde 5’in geliri reel olarak yüzde 7.45 arttı.

Sonuç olarak mevcut sistem, en yoksulları vahşi şekilde daha da yoksullaştırırken ve yoksullaşmayı toplumun ezici çoğunluğuna yayarken, sadece en zengin yüzde 5’in daha da zenginleşmesine hizmet etmiş.

Turpun büyüğü heybede!

Dahası da var. Gelir dağılımının şiddetli bir bozulma yaşadığı, yoksullaşmanın toplumun üçte ikisini etkileyecek şekilde yaygınlaştığı, en yoksul kesimin durumunun dayanılmaz şiddette ağırlaşması TÜİK’in raporunda 2020 yılına ait görünmekle birlikte aslında 2019 yılındaki duruma yansıtıyor. Çünkü TÜİK’in hanehalkı gelir ve yaşam koşulları araştırmasında, yaşam koşullarına ilişkin veriler rapor yılına aittir ama gelire ilişkin veriler bir önceki yıla aittir. Yani 2020 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasında gördüğümüz gelir ve gelir dağılımına ilişkin tüm veriler aslında 2019 yılına aittir.

Dolayısıyla TÜİK’in son raporuna gördüğümüz gelir dağılımındaki şiddetli bozulma hali 2019 yılında yaşadığımızı yansıtıyor. 2020 yılında Covid-19 koşullarında bu resmin çok daha kötüsünün gerçekleştiğini başta emekçiler, toplumun tüm kesimleri iliklerine kadar hissediyor.

Gerçek işsizliğin yüzde 30’ları bulduğu, toplumun büyük kesiminin ciddi ölçüde gelir kaybına uğradığı Covid-19 yılında, yoksullaşma hem iyice yaygınlaştı, hem alabildiğine derinleşti. 2019 yılı yerel seçim yılı olduğu için, iktidarın asgari ücret artışını göreli olarak önceki yıllardan daha yüksek tuttuğu bir yıldı. Genel ücret düzeyi açısından tayin edici bir faktör olan asgari ücretteki göreli yüksek artışa rağmen, gelir dağılımının bu ölçüde bozulması ve en yoksul kesimdeki gelir kaybının bu düzeye ulaşması, hakim sistemin bütününün nasıl bir sömürü ve eşitsizliğe dayandığını ortaya koyuyor.

2020 yılında bu sistem bütün vahşetiyle devredeydi. Emekçiler bir yanda iş ve gelir kaybıyla boğuşurken diğer yanda salgın koşullarında kendilerinin, ailelerinin ve arkadaşlarının sağlığını ve hayatını tehlikeye atarak daha yoğun çalışmaya zorlandılar. Can pahasına daha yoğun çalışmanın karşılığı daha fazla yoksulluktan başka bir şey olmadı.

Gerici-faşist Erdoğan iktidarının salgın sürecinde uyguladığı tüm politikalar, işsizlik, enflasyon ve salgından en fazla zararı gören emekçiler ve yoksulların desteklenmesi yerine türlü çeşitli ilave teşviklerle, bol kepçe ucuz kredilerle, Merkez Bankası’ndan dağıtılan ucuz dövizlerle sermaye sınıfının desteklenmesine hizmet etti.

Bu koşullar altında 2020 yılındaki gelir uçurumunun ve yoksullaşmanın çok daha derin olduğu ortada. Turpun büyüğü heybeden gelecek yıl, bu zamanlarda yeni gelir dağılımı verileri açıklandığında çıkacak.

İLİŞKİLİ HABERLER