TÜİK’in işsizlik verileri bize ne söylüyor?

Bir yanda emekçiler işten çıkartılmış, diğer yanda daha az sayıda işçiyle daha fazla üretim ve ciro elde edilmiş. Covid-19 salgını koşullarında emekçilerin hastalık ve ölüm riski altında daha yoğun çalışmaya zorlanarak sömürünün nasıl artırıldığı TÜİK verilerine böyle yansıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 21 Aralık 2020
  • 08:00

Cevap çok net: Yalan söylüyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıklamasına göre, ağustos, eylül ve ekim aylarının ortalamasını yansıtan eylül döneminde Türkiye’de bir yıl öncesine göre nüfus artarken istihdam azalmış. Ama bir “mucize” eseri işsiz sayısı da azalmış!

Bir yıl öncesine göre çalışma çağındaki nüfus 1 milyon 159 bin artmış. Buna karşın istihdam 733 bin azalmış. Bu durumda işsiz sayısının kabaca ikisinin toplamı kadar, yani 1 milyon 892 bin kişi artmış olması gerekir. Ama TÜİK’e göre tam tersine işsiz sayısı 550 bin kişi azalmış. İşsizlik oranı da yüzde 13.83’ten yüzde 12.66’ya düşmüş.

Peki TÜİK bu kadar bariz bir yalanı nasıl söyleyebiliyor?

Bu sorunun asıl yanıtı siyasi sistemle ilgili. Ama zaten herkesin malumu olan konunun siyasi yanını bir kenara bırakalım ve TÜİK’in bu “cambazlığı”, işin istatistik tarafında nasıl yaptığına bakalım.

Yalan nasıl üretiliyor?

TÜİK istatistiklerinde sayısı en fazla şişirilen grup, işgücüne dahil olmayan nüfus. Çalışmadığı halde son dört hafta içinde iş arama kanallarından birisine başvurmamış olan herkes bu grupta yer alıyor ve onlar çalışmadıkları halde işsiz kabul edilmiyorlar.

Bu kalem, işsizlik oranını ve işsiz sayısını düşük göstermek için üzerinde oynamaya en müsait alan. Nitekim bu yılki TÜİK’in istatistiklerinde işgücü harici nüfusta adeta bir patlama görülüyor. 

TÜİK’e göre, eylül dönemleri itibarıyla çalışma çağındaki nüfus 1.16 milyon kişi artarken, işgücü harici nüfus 2.44 milyon kişi artmış. Yani nüfusa yeni katılanlara ek olarak 1.3 milyon kişi daha bir işi olmadığı halde iş aramaz hale gelmiş. Oysa, yoksulluk ve işsizliğin tırmandığı kriz dönemlerinde, daha önce iş aramayanlar da iş aramaya başlar ve işgücü dışında kalan nüfus azalır. Önceki kriz dönemlerinde tam da böyle olmuştu. TÜİK’e göre bu kez tam tersi oluyor. İşsizlik ve yoksulluk artarken, işsiz insanlar iş aramaktan bile vazgeçiyorlar!

Bu gruptaki artışın iki kalemde toplanması da dikkat çekiyor. Birincisi, bir iş olsa hemen çalışmaya hazır oldukları halde iş aramadıkları varsayılan nüfustaki 1.89 milyon kişilik artış. Oysa bu grupta daha önceki yıllarda belirgin bir artış görülmemişti. Bu yıl ne olduysa birden milyonluk sıçrama ortaya çıkmış.

İkinci kalem ise, hasta veya özürlü olmaları nedeniyle çalışamaz halde olanlar. TÜİK’in bu grupta saydığı insan sayısı da bir yılda 1 milyon 33 bin kişi artmış. Oysa önceki yıllarda bu kalemdeki yıllık artış da 100-150 bin ile sınırlıydı. 

Bu iki kalemdeki olağan dışı ve önceki yıllarla karşılaştırılamayacak kadar yüksek artışlar, TÜİK’in ekonomik kriz ve Covid-19 salgını ile işini kaybedenleri, bu grupta sayarak gizlediğini ortaya koyuyor. Sadece bu iki kalem hesaba katıldığında, işsiz sayısı 2.9 milyon kişi artıyor.

Bir de TÜİK verilerinde istihdamda sayıldığı halde aslında işsiz olanlar var. TÜİK, anket yapılan hafta içinde bir işte bir saat çalışmış olanı bile istihdamda sayıyor. Yeterli süreyle çalışma imkanı olmadığı için işinden memnun olmayan çalışan sayısı bu yıl neredeyse dörde katlanarak 322 binden 1 milyon 241 bine fırlamış. 

Bunun bir işareti de istihdamda gözüktükleri halde fiilen işbaşında olmayanların sayısındaki artış. Bu artış 1.2 milyon civarında. Dolayısıyla TÜİK, 1.2 milyon kişiyi de aslında işsiz oldukları halde istihdamda sayıyor.

Bu durumda, TÜİK’in kullandığı dar tanımlı işsiz sayısı bile 4 milyon değil 8.1 milyonu buluyor. Dar tanımlı işsizlik oranı da hemen hemen ikiye katlanarak, yüzde 12.66 yerine yüzde 23.5’i buluyor. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise eylül 2020 dönemi için yüzde 28’i aşıyor ve geniş tanımlı işsiz sayısı 10.4 milyona çıkıyor.

Rakamlar başka şeyler de söylüyor

TÜİK verileri gerçek işsiz sayısını ve işsizlik oranını gizlemekle birlikte, yaşanan derin ekonomik kriz ile üzerine eklenen Covid-19 salgını koşullarında izlenen politikaların toplumda nasıl değişikliklere yol açtığına dair önemli ipuçları da veriyor. 

* Ev kadınları emek saflarına katılıyor: Bir işte çalışmayan ama ev işleriyle meşgul oldukları gerekçesiyle iş de aramayan ev kadınlarının sayısı bir yıl öncesine göre 1 milyon 348 bin kişi (yüzde 11.8) azaldı. Demek ki, hızla artan işsizlik, yoksullaşma ve güvencesizlik karşısında daha çok sayıda ev kadını iş aramaya ve çalışmaya yönelmiş. Bu kadınların çoğunlukla hizmet sektörlerinde, düşük ücret ve güvencesiz koşullarda istihdam edildiklerini diğer verilerden anlayabiliyoruz.

* Kriz, gençlerin hayatını daha da kararttı: TÜİK’in resmi verilerine göre bile her dört gençten biri işsiz. Ne eğitimde ne de işte olan gençlerin oranı sürekli yükseliyor. 20-24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 37.4’ü ne eğitimde ne de işte. Bu oran, 25-29 yaş grubunda yüzde 38.22’ye çıkıyor. Bu gruptaki gençlerin oranı bir yıl öncesine göre 1.76 puan artmış durumda.

Yüksek öğrenim görmüş gençler dahil öğrenimini tamamlayan gençler, derin bir işsizlik sorunuyla karşı karşıyalar. Örneğin 15-24 yaş arası yüksek öğrenimli genç nüfusu bir yıl öncesine göre 36 bin kişi artmasına karşın istihdam edilenlerin sayısı 62 bin azaldı. 25-29 yaş arası yüksek öğrenim mezunu gençlerin nüfusu 168 bin kişi artarken, istihdam edilenlerin sayısı ancak 45 bin arttı. Yani her dört yeni mezun gençten üçü işsizlikle yüz yüze kaldı.

* Küçük üreticiler, esnaflar, sanatkârlar işçileşiyor: TÜİK hesabına göre istihdam geçen yılın aynı dönemine göre toplamda 733 bin kişi azaldı. Toplam istihdamdaki bu kaybın 560 bini, yani dörtte üçü 10 veya daha az kişinin çalıştığı küçük işletmelerde gerçekleşti. Ücretli işçi çalıştırmayan küçük işletme sahiplerinin istihdamında 249 bin, buralarda ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların sayısında 367 bin kayıp var. Bu veriler küçük ölçekli işletmelerde yaygın iflaslar yaşandığını, kepenk indiren bu işletme sahiplerinin büyük ölçüde ücretli emek saflarına katıldığını gösteriyor.

* Köylülük eriyor: Benzer bir gelişme çiftçilikle geçinenler arasında yaşanıyor. İstihdamdaki 733 binlik kaybın 350 bini tarım üretimi alanında meydana geldi. Yanında ücretli işçi çalıştırmadan kendi hesabına çalışanların sayısında 172 bin, ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların sayısında ise 291 bin kişilik düşüş var. Bu da özellikle küçük çiftçi ailelerinin, çiftçilikle geçinemez hale gelerek ücretli emekçilerin saflarına katıldıklarını gösteriyor.

* Sömürü artıyor: TÜİK verilerine göre ücret ve yevmiye ile çalışanların sayısı geçen yıla göre 137 bin kişi azaldı. Ücret ve yevmiye ile çalışanlardan istihdamda gözüktükleri halde fiilen iş başında olmayanların sayısı ise 305 bin kişi arttı. Sonuç olarak, fiilen çalışan emekçi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 442 bin kişi azaldı. Buna karşın aynı dönemde sanayi üretimi yüzde 12.1, cirosu ise yüzde 35 arttı. Bir yanda emekçiler işten çıkartılmış, diğer yanda daha az sayıda işçiyle daha fazla üretim ve ciro elde edilmiş. Covid-19 salgını koşullarında emekçilerin hastalık ve ölüm riski altında daha yoğun çalışmaya zorlanarak sömürünün nasıl artırıldığı TÜİK verilerine böyle yansıyor.

İLİŞKİLİ HABERLER