2023, işçi sınıfı için sömürü ve köleliğin derinleştiği bir yıl olarak geride kalıyor. Emperyalist-kapitalist sistemin krizi, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı koşullarda derinleşirken, dünyanın dört bir yanında kapitalistler bir kez daha krizin faturasını işçi sınıfına keserek durumu kurtarma derdindeler.
Ülkemizde ise bu tablo en ağır şekliyle yaşanıyor. Emperyalist-kapitalist sistemin çok yönlü krizlerinin yanı sıra AKP’nin kapitalist sistemin işleyiş sınırlarını bile zorlayan ekonomik politikaları sayesinde Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri bir uçurumun eşiğine getirilmiş durumda. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) 2023 Küresel Haklar Endeksi verilerine göre, Türkiye “çalışanlar için en kötü 10 ülke” listesine girmeyi ikinci kez “başardı”. “Dünya lideri” Erdoğan’ın Türkiye’si bu listede Bangladeş, Belarus, Ekvator, Mısır, Esvatini, Guatemala, Myanmar, Filipinler, Tunus ile birlikte yer alıyor. İşçi sınıfına dayatılan bu sefalet koşulları bir avuç sömürücü asalak dışında bütün bir topluma geleceksizlik olarak geri dönüyor. Sermayenin kâr hırsı artık sadece iş cinayetleri ile işçilerin canını almıyor. Yurtlarda yaşanan asansör “kazaları” ile gençlerimizin de geleceğini çalıyor, geçinemeyen gençleri intihara sürüklüyor.
İşçiler çocukları ile birlikte sermayenin kâr hırsının kurbanı olurken, asalak sermayedarlar servetlerine servet katmaya devam ediyorlar. Sadece son dört yılda sanayi sektöründe sermayenin cirosu yüzde 528 artarken, aynı süreçte işçilik maliyetlerindeki artış ise yüzde 74 oranında kaldı. TÜİK tarafından yayınlanan resmi verilere göre, 2021 yılında işçiler tarafından 9 trilyon 85 milyar TL’lik değer yaratılırken, işçiler yarattıkları bu değerden yalnızca 1 trilyon 2 milyar TL pay alabildiler. Genel imalat sanayinde ise 2017 yılında yüzde 9.1 olan ciro içinde emek maliyeti oranı 2021 yılı sonuna gelindiğinde yüzde 6.9’a kadar geriledi. Benzer bir tabloyu emeğin milli gelirden aldığı paya baktığımızda da görebiliriz. Emekçi kesimlerin milli gelirden aldığı pay her yıl daha gerilere gidiyor.
2023 yılı sömürü ile birlikte servet-sefalet uçurumunun derinleştiği bir yıl olarak geride kalırken, 2024 yılında ise işçi sınıfını yeni hak gaspları ile daha fazla sefaleti içeren saldırı planları bekliyor.
Asgari ücret tespit tiyatrosunda henüz resmi bir rakam telaffuz edilmese de, el altından ortaya sürülen rakamlar işçi sınıfına bir kez daha sefaleti dayatmak istediklerini gösteriyor. Dahası bu yıl altıncı ay zammını yeniden kaldırmayı, işçileri açıklayacakları sefalet ücretine bütün bir yıl boyunca mahkûm etmeyi hedefliyorlar. Yine, devam eden MESS grup toplu sözleşmesinde de metal sektörü sermayedarları metal işçisinin karşısına yüzde 35 gibi komik bir zam teklifi ile çıkma cüretini kendisinde bulabiliyor. Ayrıca kıdem tazminatının gaspı başta olmak üzere bir dizi yeni hak gaspı da sermaye sınıfının ve onun demir yumruğu görevini yerine getiren AKP’nin 2024 yılı ajandasında yer alıyor.
Hemen herkesin kabul ettiği bir gerçek var ki, Mart ayında gerçekleşecek olan yerel seçimlerin ardından tüm toplumu çok daha geniş çaplı bir saldırı dalgası bekliyor. O güne kadar bilinen popülist siyaset tarzı ile ipleri elinden kaçırmamak için tüm şartları zorlayan AKP, seçimlerin ardından sermaye düzeninin ihtiyacı olan politikaları hayata geçirmekte en ufak bir tereddüt göstermeyecektir.
Oysa, 2023 yılı başlarında toplumun belli kesimlerinde ciddi anlamda umutlu bir bekleyiş vardı. Yarattığı ekonomik yıkımın Haziran ayında gerçekleşen seçimlerde kendiliğinden AKP içinde bir yıkıma yol açacağı düşünülebiliyordu. O zaman da altını çizdiğimiz gibi, toplumsal mücadeleyi büyütmeden AKP’yi sadece sandıkta yenmek mümkün değildi. Kazara sandıktan bu yönde bir sonuç çıksa bile, onun yerine gözünü diken düzen muhalefetinin uygulayacağı ekonomik politikalar bugün uygulananların aynısı olacaktı. Ne var ki seçimlerden zayıflayarak çıksa da hile ve manipülasyonlarla iktidarını korumayı başaran AKP, sermaye baronlarının mesajını aldı ve sermaye düzenini ayakta tutmak için gerekenleri yapmaktan çekinmeyeceğini gösterdi.
Şimdi benzer bir tehlike Mart ayında gerçekleşecek olan yerel seçimler için önümüzde duruyor. Düzen muhalefeti ve reformistler bir kez daha tüm kötülüklerin tek sorumlusu olarak AKP’yi ilan ederek, çözüm için sandığın yolunu gösterecekler.
Ama bir gerçek var ki, işçi sınıfını 2024 yılında zorlu bir mücadele süreci bekliyor. Bir yandan derinleşen sefalet koşullarına ve yeni hak gasplarına karşı koyması gereken işçi sınıfı, bir yandan da Filistin’de yaşanan vahşete ve bu çerçevede Türk sermaye devletinin ikiyüzlü tutumlarına, emperyalist devletlerin hegemonya mücadelesinde halkların yok edilmesine kadar geniş bir yelpazede tutum almak zorunda.
Belki de tarihin hiçbir evresinde insanlığın geleceği işçi sınıfının alacağı tutuma bu kadar sıkı sıkıya bağlı olmamıştı.
Tam da bu yüzden “tarih işçi sınıfını iktidara çağırıyor!” diyoruz. İşçi sınıfının iktidarını kurmak için birleşik, militan, kitlesel ve devrimci bir işçi hareketinin inşa edilmek zorunda olduğuna işaret ediyoruz. Bu onurlu görevi yeni Greiflar, yeni Metal Fırtınalar’la adım adım öreceğiz.
2024’ün sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurma mücadelemiz için yeni bir sıçrama yılı olması umuduyla...
(Emeğin Kurtuluşu 16-31 Aralık 2023 tarihli 23. sayısından alınmıştır…)
(www.emeginkurtulusu.net)