Ankara İşçi Meclisi tarafından gerçekleştirilen “Greif işgalinin 10. yılında işçi sınıfının devrimci geleceği” panel/forumu dün (28 Ocak) TümBel-Sen Genel Merkez Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Metal, tekstil, belediye, sağlık, hizmet, eğitim işkollarında çalışan işçilerin katıldığı panel/foruma geçtiğimiz günlerde Aksaray’da DİSK/Tekstil ağalarının ihanetine uğrayan Sarp Tekstil işçileri de katıldı.
Panel/forumun açılış konuşmasında Greif işgalinde yaşanan sürece dair yapılan kısa hatırlatmanın ardından aradan geçen 10 yıldan sonra Greif işgalinden öğrenmenin önemine vurgu yapıldı ve etkinliğin bu bakış açışıyla örgütlendiği ifade edildi.
Akkaya: “Greif’e bakarken işçi sınıfının öfkesinin sonuçlarına bakmak lazım!”
Panel/forumda ilk sözü alan Prof. Dr. Yüksel Akkaya tarihsel planda işçi sınıfının taban örgütlenmesi deneyimleri üzerine bir sunum gerçekleştirdi. “İşçi sınıfı kendi kültürünü, kendi eylem biçimini oluşturan, hayatını deneyimleri üzerinden planlayan bir yapıya sahiptir. En durağan olduğu dönemde bile kendisini korumasını bilen bir yapıya sahiptir” diyerek sözlerine başlayan Akkaya dayanışma sandıklarından başlayarak işçi sınıfının örgütlenme deneyimlerini aktardı ve şunu dedi:
“Tek tek işçilerden söz ettiğimizde sıradan insanlardır, ortaklaşa hareket ettiklerinde ise edindikleri bir güç vardır. Bu güç değiştirici, dönüştürücü, devrimci bir güçtür.”
Akkaya, 20. yy’da kapitalizmin işçi sınıfının gücünü dizginlemek için uyguladığı politikalara, yarattığı işçi profiline değindi.
Akkaya deneyimlerden ders çıkarmanın önemine vurgu yaparak şunları ifade etti:
“Greif’e ve yaşanan birçok direnişe baktığımızda bunlar bardağın taştığı noktalardır ve biriken öfke ne kadar çoksa tepki de o kadar sert ve uzun olmaktadır. Dolayısıyla Greif’e baktığımızda 10 yıl öncesinin gerçekleşmiş bir eylemi olmaktan çok işçi sınıfının kültürünün ortaya çıkardığı öfkeye, o öfkenin sertliğinin nedenlerine, sonuçlarına bakmak gerekir!”
Greif gibi eylemlerin durgun dönemlerde işçi sınıfını diri tutan eylemler olduğunu vurgulayan Akkaya, işçi sınıfının örgütlenmesinin formel biçimlere sıkıştırılmaması gerektiğini ifade ederek düşüncesini 19. yy. Fransa’sından ve 1980 öncesi Türkiyesi’nde Aselsan örgütlenmesi örneği üzerinden açıkladı.
Baran: “Greif, kendi sınırlarını aşan bir direniştir!”
“Greif direnişini işçi hareketi ve sendikal bürokrasi açısından ne ifade ettiği ile birlikte geleceğe bıraktığı miras ekseninde tartışmak gerekir” diyerek sözlerine başlayan DİSK Dev Yapı-İş yöneticisi Haydar Baran, işçi sınıfının gücünün birliğinden ve örgütlülüğünden geldiğini ifade ederek Greif direnişinin en başından itibaren işçi sınıfının tarihsel rolünü kavramış bir bakışın ürünü olduğunu vurguladı.
Greif direnişinde taban örgütlenmesinin ve işçinin örgütlü gücüne güvenen devrimci sınıf çalışmasının özel önemine işaret eden Baran, “Böylesi bir çalışmanın ortaya konulması sendikal bürokrasi ve devlet tarafından tehdit olarak görülmüştür” dedi.
Sendikal bürokrasinin bugün sermaye ile kurduğu ilişkilerle örgütlenme çalışmasını ilerletmeye çalıştığını ifade eden Baran, Greif’te en başından itibaren var olan “sınıfa karşı sınıf” bakışının önemine işaret etti.
Bugün ÖZAK Tekstil’de, Sarp Tekstil’de işçilerin hafızasının bir yerinde Greif’in var olduğunu ifade eden Baran, “Sendikal örgütlenme ciddi bir iştir, sendikal bürokrasiye teslim edilemez” dedi.
AİM: “Greif Direnişi işçi sınıfının devrimci geleceğini temsil ediyor!”
Greif Direnişi’nin işçi sınıfının devrimci geleceğini temsil ettiğini söyleyerek sözlerine başlayan Ankara İşçi Meclisi temsilcisi, bu tanımlamanın kendine menkul bir güzelleme olmadığını, tam da işçi hareketinin mevcut tablosunun içinde anlam bulduğunu ifade etti. “Bizim işyerinden bir şey olmaz!”, “Bu işçilerle mi olacak?” serzenişlerinin karşısında Greif Direnişi’nin işçi sınıfının bugünkü parçalı ve dağınık tablosunda bile nelerin başarılabildiğini gösterdiğinin altını çizdi.
Kapitalizmin köleleştiren ve çürüten bir yapı olduğunu hatırlatan AİM temsilcisi, işçi sınıfının her gün kölelik düzenine teslim olmak ya da onu yıkmak ikilemi ile karşı karşıya kaldığını; ama teslim olmak gibi bir lüksünün bulunmadığının altını çizdi. İşçi sınıfının gündelik taleplerle örgütlenmesinin ve mücadelesinin kesintisiz bir şekilde devam ettiğini vurgulayarak bugünün koşullarında bu mücadelelerin büyük oranda sendikal bürokrasinin denetiminde ya da kendiliğinden öfke patlamaları biçiminde yaşandığını söyledi. “İhtiyaç olan siyasal bir sınıf hareketinin inşa edilmesidir. Bunun için ise öncü işçilerden başlayarak ‘Sınıfı karşı sınıf’ bakışının içselleştirilmesi zorunludur” diyen AİM temsilcisi, Greif Direnişi’nin bu bakış çerçevesinde taşıdığı özel öneme işaret etti.
“Greif, sadece örgütlenme ve mücadele süreci ile değil, direniş boyunca işgal fabrikasında var ettiği yaşam pratiği ile de işçi sınıfının devrimci geleceğini temsil etmektedir” diyen AİM temsilcisi, direniş sürecine dair verdiği örneklerle Greif Direnişi’nin işçiler için her anlamda bir özgürleşme süreci olduğunu söyledi.
Yapılan sunumların ardından etkinliğe katılan işçiler söz alarak, deneyimlerini ve Greif Direnişi üzerine düşüncelerini aktardılar. Etkinlik mücadelenin yeni Greif’ler yaratma bakışı ile devam ettiğinin vurgulanması ile sona erdi.
Kızıl Bayrak / Ankara