Esas felaket yangınlar mı, sermayenin çürümüş saray düzeni mi?

Yıkımın devasa boyutlara ulaşmasından sorumlu olan sermayenin dinci-faşist rejiminin varlığı, ülke ve halklara musallat olmuş büyük bir felakettir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Ağustos 2021
  • 08:00

Ormanları, canlıları, doğayı, bütün bir hayatı günlerdir yakıp kül eden yangınlar, düzendeki çürümenin vardığı boyutu birçok açıdan gözler önüne serdi. Çeteler-mafyalar koalisyonuna dönüşen AKP-MHP rejiminin teknik anlamda bile ülkeyi yönetmekten aciz durumda olduğunu dünya izliyor. Artık burjuva anlamda rasyonel olma vasfını yitirmiş bir rejim iş başında. Bu ise, doğal olayların kısa sürede büyük felaketlere dönüşmesine ve halka ağır bedeller ödetmesine neden oluyor.

Rejimin vurdumduymazlığından dolayı yangınlar felakete dönüşürken ‘yetkili’ adamların yaptığı açıklamalar, devleti yönetenlerin aldığı tutumlar, saray beslemesi medyanın yazıp söyledikleri şaşkınlık ve öfkeyle izleniyor. “Büyük reis” konvoy oluşturup yangın bölgesine gidiyor. Gittiği her yere kaos taşıyor, ambulansların geçişini engelliyor. Yetmiyor dünyanın şaşkın bakışları arasında insanların kafasına çay paketleri atıyor. Sarayın bir bakanı IBAN numarası veriyor. Sarayın üç beş maaşlı görevlileri, ülke cayır cayır yanarken, reisleri “Yangın söndürme uçağımız yok” açıklaması yapmışken, “Yangın söndürmede dünya birincisiyiz” diye vaaz veriyorlar. Orman Bakanı ormandan sorumlu olmadığını söylüyor. Sarayın “Göbbels”i yardım isteyenleri “hain” ilan ediyor. Saraydan beslenen “medya ordusu” ise bütün ölçüleri altüst ederek AKP-MHP rejiminin destanlar yazdığına dair haberler yapıyor…

Her tarafından dökülen çürümüş bir rejim var. Yalan yayma makinesi olan saray medyası ve troller çalışıyor, bir de devletin şiddet aygıtları. Bunlar yetmediği yerde ise dinci-faşist çeteler sokaklara salınıyor.

Felaket anında ırkçı-şoven zehir yayma kampanyası

Öncesi bir yana, AKP-MHP koalisyonu 2015’ten bu yana iğrenç söylem ve yöntemlerle ırkçı propaganda yapıyor. Siyasal gündeme bağlı olarak bazen dozunu düşürse de 6 yıldır kin ve nefret saçıyor. Orman yangınları vesilesiyle de nefret söylemini köpürtüp birkez daha Kürt halkına düşmanlık kampanyası başlattılar.

Yangınların başlamasıyla birlikte dinci-faşist troller de harekete geçirildi. Kaynağı belirsiz bir video yayınlayarak, “Ormanları PKK yakıyor, HDP PKK’nin uzantısıdır, Kürtler HDP’ye oy veriyor, o halde bütün Kürtler teröristtir” zehrini yayan propaganda kampanyası başlatıldı. Deniz Poyraz’ın katledildiği saldırıdan sonra HDP’nin birçok parti binası saldırıya uğradı. Saldırılardaki vahşet, Konya’da aynı aileden yedi kişinin katledilmesiyle doruğa çıktı. Kürt kimliğinden dolayı dinci-faşistlerin hedefinde olan aile, devletin göz yumması ya da teşvik etmesiyle katledildi. Bazı yerlerde eli sopalı güruhlar sokaklarda linç edecek Kürt arayışına çıkartıldılar. Birçok kişi bu güruhların saldırısına uğradı.

Katliam ve saldırıları izleyen rejimin efendileri, bu kirli propagandaya doğrudan ortak olmadılar. Zira iddiaları doğrulayacak hiçbir kanıt yok ellerinde. Nitekim bunu AKP’li bakanlar da itiraf ettiler. Buna rağmen troller ve saray beslemesi medya aynı telden çalmaya devam ediyor. Mafyatik rejimin şefleri “istemem, yan cebime koy” havasında ırkçı saldırganlığı teşvik ediyorlar. Ülkenin yanması bile umurlarında değil. Onlar yine ırkçılıktan siyasi rant devşirme peşindeler.

 “Güçlü devlet” saplantısı

Yayılmacı-saldırgan hevesleri olan rejim, yangınlar karşısında aciz kalmasına rağmen “Türkiye güçlü devlet” propagandasıyla günü kurtarmaya çalışıyor. Militarist aygıtını ve maaşlı cihatçı teröristleri Suriye, Libya, Irak, Azerbaycan ve diğer ülkelerde kullanan bir rejim var. Bu yayılmacı histeri için ne kadar para harcandığı bilinmiyor. Saray rejimi, ABD’den istediği para ve lojistik desteği koparabilirse, Afganistan bataklığına da atlamaya hazırlanıyor.

Yayılmacılık macerasına girişecek kadar hırslı olan rejimin efendileri, yangınlar karşısında aciz duruma düştüler. Buna karşın “güçlü devlet” algısına zeval gelmesin diye yardım önerilerini geri çeviriyorlar. Ülkenin ormanları, doğası, canları, hayat damarları yanıyor, ama “güçlü devlet” yardıma muhtaç değil! Yardım çağrısı yapanlar ise “devleti zayıf göstermeye çalışan dış güçlerin ajanları” ilan ediliyor. Bu arada devlet gücünü, rejimin başı Tayyip Erdoğan’ın icraatlarıyla ispatladı. Otobüsten çevredeki insanların kafasına çay paketleri atarak gücünü dünya-aleme gösterdi.

Cüppeli Ahmet’ten Perinçek’e “meczuplar geçidi”

Yangınlar ve bu süreçte yaşananlar rejimdeki çürümenin vardığı boyutu gözler önüne serdi ama iktidarın destekçileri de az değil. Tabii destekçiler de en az rejim kadar ucubeler. Örneğin dinci-faşist medya havuzunda “türünün en iğrenci” olan A Haber, “Yangın söndürmede dünyaya örnek olduk” diye manşet atıyor. Gerçekleri tersyüz etmede bu kadar arsızlık, besleme medyanın meczuplukta sınır tanımadığını birkez daha gösterdi.

Cüppeli Ahmet adıyla bilinen meczup ise, “Tekbir getirin, yangın söner” diye mesaj yayınlayarak “masrafsız” yangın söndürme yöntemini gösterdi. Bu aynı meczup, daha önce kıdem tazminatının haram olduğunu ilan etmişti.

Saray rejiminin bir başka meczup mücahidi Doğru Perinçek de rüştünü ispatladı. Bu “laik meczup”, orman yangınlarına değinirken, “HDP derhal kapatılmalıdır, kapatılacak” diyor. Ülke yanıyor, mafyatik rejim seyrediyor, Türk Hava Kurumu’nun üzerine çökülmüş vs. ama bunlar Perinçek’i ilgilendirmiyor. Her sözünden cıvık bir şovenizm akan bu dalkavuk için, tek önemli mesele HDP’nin derhal kapatılmasıdır.

Rejimin bir diğer meczubu RTÜK başkanıdır. Sansürcü başı Ebubekir Şahin “özel hat” üzerinden televizyon yöneticilerine mesaj göndererek “Yangınları göstermeyin yoksa size en ağır cezayı veririm” tehdidini savurdu.

Yangınların en çok harlandığı günlerde piyasaya çıkan TOKİ’nin başındaki meczup da maharetini göstererek yangın bölgelerindeki yurttaşlara “müjdeyi” verdi: Köy evleri projesi hazır! Bu “müjdeyi” değerlendiren AKP’li bir milletvekili, projeyi görenlerin “Keşke bizim evimiz de yansaydı” diyeceklerini söyledi.

Rejimin tek adamı meczuplukta da birinci olduğunu kanıtladı. Sorun insanların kafasına çay paketleri atması değil tabi. O, ülke yanarken orman ve turizm alanlarıyla ilgili yeni bir kanun çıkardı ve tüm yetkileri kendi kendine bahşetti. Nereye otel, nereye saray, nereye villa dikileceğine bizzat kendisi karar verecek. Kanunu, “yangınları kim çıkarıyor suruna verilen bir yanıt” olarak değerlendirenler var…

Felaketlerden kurtulmak için…

Türkiye tarihinin en yıkıcı yangınlarının yaşandığı günlerde sermaye iktidarının sergilediği bu ya da benzer açıklama, tutum ve icraatlar rejimdeki kokuşmanın vardığı boyutu gözler önüne seriyor. Bu rejimi iktidara taşıyıp ülkenin başına bela eden ve halen de onunla çalışanlar sermaye sınıfı ile emperyalistlerdir. Bu da asıl büyük felaketin kaynağına işaret ediyor.

Olağan koşullarda ormanlar yanar ve zamanla –en azından betonlaştırılmayan alanlar- kendini yeniler. Bu defa ise yangın söndürme altyapısı tarumar edildiği için felaket çok daha ağır oldu. Yazık ki günden güne de ağırlaşıyor. Yıkımın devasa boyutlara ulaşmasından sorumlu olan sermayenin dinci-faşist rejiminin varlığı, ülke ve halklara musallat olmuş büyük bir felakettir. İşçi sınıfı, emekçiler, ezilenler ve yaşanan felaketlerden rahatsız olan toplum kesimleri birleşik mücadele ile bu rejimi yıkmadan, felaketlerden kurtulmak da mümkün olmayacaktır.

İLİŞKİLİ HABERLER