Emperyalistler arası hegemonya mücadelesinin bir sonucu olarak Ortadoğu, büyük yıkımlar, acılar ve kan deryası içinde. Filistin ve Kürdistan halkları başta olmak üzere bölgenin tüm ezilen halkları, işçi ve emekçileri, on yıllardan beridir katliamlardan geçiriliyor. Emperyalistlerin ve gerici bölge devletlerinin çıkarları uğruna Ortadoğu kanamaya devam ediyor. Acımasız saldırıların en beterine ve zulmün her türlüsüne maruz kalan halklardan biri olan Filistin halkı bir kez daha siyonist İsrail’in saldırı ve katliamlarıyla yüz yüze.
İsrail’in açık işgalci, yayılmacı ve katliamcı politikaları, Filistin halkını zorla yerinden etme saldırganlığıyla devam ediyor. Filistinliler, Doğu Kudüs’te evlerinden ve mahallelerinden sürülmeye çalışılıyor. Buna direnen Filistin halkına, kadınlara ve çocuklara insanlık dışı ırkçı şiddet uygulanıyor. Bir haftadan bu yana polisin ve İsrailli yerleşimcilerin sürdürdüğü saldırılar sonucu yüzlerce Filistinli yaralandı. İsrail devleti, Kudüs’ün Şeyh Cerrah ve Silvan mahallelerindeki Filistinlilerin yaşadıkları evlerine el koyarak, yerleşim yerlerinde zorla tahliye etmek, özcesi işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Filistinlilerden tamamen arındırılmasını sağlamak amacıyla zorbalığı tırmandırıyor. Savunmasız Filistin halkına vahşet uyguluyor.
Hamas’ın attığı ileri sürülen roketlerin ardında ise siyonist devlet, Filistin halkına karşı adeta savaş başlattı. Faşist Netanyahu’nun saldırılara çok güçlü karşılık verileceğini söylemesinden sonra İsrail uçakları Gazze Şeridi’ne hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılarda dokuzu çocuk olmak üzere yirmi dört Filistinli katledildi. İsrail ordusunun Gazze sınırına askeri yığınağı da devam ediyor.
İsrail’in saldırganlığı ve katliamı, İsrail’in en büyük destekçisi olan ABD tarafından “savunma” olarak adlandırılıp sahiplenildi. ABD’nin bölgedeki en sadık uşağı olan, İsrail’le ilişkilerini “normalleştirmek” için çırpınan Türkiye ise durumu “şiddetle kınadı”.
İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını kınayanlardan biri de Meclis’te grupları bulunan beş parti oldu. AKP, CHP, HDP, MHP ve İYİP tarafından yayınlanan ortak bildiride, İsrail’in Kudüs’te sivil ve savunmasız Filistin halkına yönelik uyguladığı şiddetin, baskıcı politikaların ve ibadet özgürlüğünü engellemeye yönelik girişimlerin, Ramazan Bayramı’nın hemen arifesinde vahim bir boyut kazandığı belirtildi. Mukaddes mekan Mescid-i Aksa ve çevresinde, İsrail güvenlik güçleri tarafından gaz, plastik mermi ve ses bombalarıyla gerçekleştirilen menfur saldırıların, bebek ve çocuklar dahil çok sayıda masum Filistinlinin yaralanmasına sebep olduğu”nun hatırlatıldığı bildiride, “Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu zulmü ve hukuk tanımazlığı şiddetle kınıyoruz” ifadesi kullanıldı.
Bildiri, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM), 1967’den bu yana İsrail’in işgali altındaki Doğu Kudüs dahil Filistin topraklarında yargı yetkisine sahip bulunduğuna dair kararının olduğuna, İsrail’in Filistin topraklarında işlemekte olduğu suçlardan dolayı hesap vermesinin ve söz konusu suçların sorumlularının tespit edilmesinin önünün açıldığına dikkat çekiyor. Dolayısıyla “Bu çerçevede, UCM’nin, yaşanan olaylar ve insanlık suçları bakımından İsrail’e karşı net bir tavır alarak, görevini yerine getirmesini talep ediyor ve destekliyoruz.” deniliyor. Bildiride, “Uluslararası toplumun daha fazla vakit kaybetmeden etkili ve sonuç verici bir şekilde harekete geçmesi için bütün dünyaya çağrıda” bulunuluyor.
Beş parti, TBMM olarak, “Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in statüsünü aşındırmaya yönelik İsrail’in mütecaviz eylemlerine ve Filistin halkının meşru haklarını gasp etme girişimlerine karşı … Filistin davasını ve kardeş Filistin halkının özgürlük, adalet ve bağımsızlık mücadelesini savunmaya devam edeceklerini” en kuvvetli şekilde beyan ediyorlar.
Filistin davasını ve kardeş Filistin halkının özgürlük, adalet ve bağımsızlık mücadelesini savunmak ve buna devam etmek! HDP dışındakiler payına bu tamı tamına bir ikiyüzlülüktür. On yıllardan beridir Filistin halkına kusturulan kanın suç ortağıdır Türk sermaye iktidarı, onun meclisi ve her renkten partisidir. Kamuoyu önünde İsrail Siyonizm’i karşısındaki afra tafralarına rağmen onunla her türlü kirli ilişkiler sürdüren onlardır.
Yanı sıra Kardeş Kürt halkının özgürlük, adalet ve eşitlik özlemine büyük bir kin besleyip, onun her hak arayışının terör ve katliamlarla bastırılmasını savunanlar, Kürtler söz konusu olduğunda ırkçılıkta ve düşmanlıkta yarışanlar, her türlü ilerici-demokratik hak arayışını terörle bastırma girişimine çanak tutanlar, Filistin halkının özgürlük, adalet ve bağımsızlık mücadelesini savunamazlar.
Filistin halkının yaşadığı büyük acıların ve bedellerin yanı sıra büyük direnişler ve yiğitliklerle elde ettiği kazanımları sahiplenmek, sadece kardeş halkların, bölgenin ilerici ve devrimci akımlarının gösterebileceği bir tutum olabilir ancak. Filistinlilerin köleci koşullar altında yaşamalarına, kendi topraklarında mülteci konumuna düşürülmelerine karşı ancak bu güçler Filistin halkıyla ve davasıyla omuz omuza olabilir. Onursuzluğu ve köleliği kabul etmeyen Filistin halkının mücadelesini, onursuzluk batağındaki burjuva gerici düzen partileri savunamaz. Onlar onur ve özgürlük mücadelesinin yanında yer alamaz. Çünkü onlar da temsil ettikleri sermaye iktidarı gibi her türlü eşitliğin ve özgürlüklerin düşmanıdırlar.
Emperyalist haydutlar, bölge gericileri ve onların sivil-resmi uşak ve temsilcileri Ortadoğu’da başta Kürt ve Filistin halkı olmak üzere mazlum halkların düşmanlarıdır. Laik, demokratik ve devrimci bir program bölge halklarının altında savaşacakları ve birbirleriyle kardeşçe yaşayabilecekleri tek çıkış yoludur. Filistin halkına yaşatılacak kıyım, yıkım ve cinayetlere karşı çıkacak olan da dünya halkları ve ilerici-devrimci güçlerdir.