Emperyalist Batılı güçlerin ve siyonist İsrail devletinin Filistin’e yönelik savaş ve saldırganlık politikaları on yıllardır sürüyor. “Demokrasi ve barış” götürme yalanıyla Ortadoğu halklarını kana ve gözyaşına boğan ABD emperyalizmi, başta Kürdistan ve Filistin halkları olmak üzere ezilen bölge halklarına yönelik birçok katliam gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye devam ediyor.
15 Mayıs 1948 yılında emperyalizmin güdümünde kurulan siyonist İsrail devleti, o günlerden bugünlere dek Filistin halkına yönelik inkar, zorla yerlerinden göç ettirme ve imha politikalarını sürdürüyor. Bu tarih Filistin halkı tarafından “Nakba (Felaket)” günü olarak addedilmekte ve her yılın 15 Mayıs’ında Filistin topraklarında işgal ve saldırı politikalarına karşı eylemler yapılmaktadır. Son 7 yıldır Filistin halkına yönelik şiddeti daha da tırmandıran İsrail devleti, bu yıl 15 Mayıs’ın ön günlerinde Filistin’e yönelik işgal ve saldırı politikalarını yine devreye soktu. İsrail devleti, Kudüs’ün Şeyh Cerrah ve Silvan mahallelerindeki Filistinlilerin yaşadıkları evlerine el koyarak, onları yerleşim yerlerinden zorla tahliye etmek, özünde ise işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Filistinlilerden tamamen arındırılmasını sağlamak amacıyla saldırılarını arttırdı. Ancak Filistin halkı bu saldırılara direnişle cevap verdi. İsrail devletinin füzelerle, türlü zor aygıtları ve ordusuyla saldırıya geçmesine karşılık, Filistinliler günlerdir sokakları terk etmiyorlar. İsrail devletinin saldırıları sonucu çocukların da olduğu 40’tan fazla kişi yaşamını yitirdi.
On yıllardır Kürt halkına onulmaz acılar yaşatan, imha ve inkar politikalarıyla Kürdistan’da her fırsatta kirli savaşı tırmandıran AKP-MHP rejimi her zaman olduğu gibi İsrail devletinin saldırılarını “kınadı”. TBMM olarak yapılan açıklamada ise, “Filistin davasının ve kardeş Filistin halkının özgürlük, adalet ve bağımsızlık mücadelesinin savunulmaya devam” edileceği dile getirildi. Geçmişi ve bugünü kan ve katliam ile dolu olan eli kanlı AKP-MHP iktidarının Kürt halkına yönelik saldırganlık politikaları sürerken, ezilen başka bir halkın haklı davasını savunacağını söylemesi, ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. İsrail devleti ile Türkiye’nin her türlü siyasi, ekonomik ve askeri iş birliği sürmeye devam ederken, iktidarın Filistinlilerin yanında olduğunu söylemesi, koca bir yalandan ibarettir. Dahası İsrail devleti ile iş birliği içinde olmaya devam eden AKP-MHP iktidarı, Filistin halkına yapılan saldırıların da suç ortağı konumundadır.
Filistin halkının on yıllardır süren haklı mücadelesine sahip çıkabilecek, İsrail devletinin işgal saldırısına karşılık Filistin halkının gerçekleştirdiği direnişleri ve yiğitlikleri sahiplenebilecek yegane kesim, kardeş halklar ve ilerici devrimci güçler olabilir. Enternasyonalist dayanışma ancak bu şekilde sağlanabilir. Yaşadığımız coğrafyada, geçmişten bu yana anti-emperyalist mücadele ve enternasyonalist dayanışma geleneği sürmektedir. 68 devrimci gençlik kuşağının o dönemlerde Filistin’e gidip yine siyonist İsrail devletinin saldırılarına karşı Filistinlilerle ortak mücadele etmeleri bunun hafızalardan silinmeyecek bir örneğidir. Ya da 90’lı yıllardan bu yana başta Afganistan’da, Suriye’de ve Irak’ta olduğu gibi Ortadoğu ülkelerine yapılan her emperyalist saldırıda, bölge halklarıyla Türkiye’den yapılan dayanışma eylemleri, gerçek enternasyonal dayanışma geleneğinin dolaysız bir kanıttır.
Emperyalist güçlerin başta Kürdistan ve Filistin olmak üzere Ortadoğu ülkelerinde mazlum halklara yönelik sürdürdükleri savaş ve saldırganlık politikalarını püskürtmek, başta işçi ve emekçiler, ilerici devrimci güçler olmak üzere bölge halklarının ortak mücadele ekseninde birlikte hareket etmesiyle olanaklıdır.
İsrail tanklarına karşı taşla, sapanla direnen taş generallerin; zorla yerinden etme, inkar ve imha politikasına karşı çıkarak tüm sokakları direniş alanına çeviren Filistin halkının yanındayız!
Direnen Filistin halkı kazanacak!
Sevra, sevra hattıl nasr! (Devrim, devrim zafere kadar!)
Devrimci Gençlik Birliği