Bolivya’da darbe püskürtüldü…

Bolivya halkının kazanımlarına azgınca saldıran, salgın karşısında emekçileri savunmasız bırakan, resmi rakamlara göre 11 milyonluk ülkede 8.500 insanın yaşamını yitirmesinin sorumlusu olan cunta ve kuklaları seçimlerde yenilgiye uğratıldı. Askeri diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleyi 18 Ekim seçimlerine taşıyarak askeri darbeyi püskürten ve MAS'ı yeniden iktidara taşıyan Bolivya halkının devrimci kazanımları seçim zaferine rağmen tehlike altındadır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 31 Ekim 2020
  • 17:46

Uzlaşmacı çizgiyle kazanımlar korunamaz!

 

ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’da halkların emperyalizme ve yerli uşaklarına karşı mücadelesi darbe ve işgallere rağmen aralıksız sürüyor. Güney Amerika’nın 11 milyon nüfuslu yoksul ülkesi Bolivya’da 2006 yılında, Latin Amerika’da yükselen toplumsal hareketlilik, Evo Morales önderliğindeki MAS’ı (Sosyalizme Doğru Hareket) da iktidara taşıdı. 2019 Kasım askeri darbesiyle iktidardan düşürülene kadar MAS Bolivya tarihinin iktidarda kalan en uzun ömürlü hükümeti olarak ülkeyi yönetti. 

Venezuela’da Hugo Chavez liderliğinde kurulan Bolivarcı Hareket’in “21. yüzyıl sosyalizmi” olarak adlandırdığı programın benzerini, Bolivya'da Morales başkanlığındaki MAS hükümeti hayata geçirmeye çalıştı. Kamu hizmetlerine yapılan yatırımlar, kısmi ulusallaştırma, yabancı şirketlerden alınan vergilerin arttırılması gibi önlemleri içeren halkçı program milyonlarca emekçinin yaşam koşullarının iyileşmesini sağladı. Böylece MAS'ın emekçi tabanı genişledi, kitlesel desteği arttı. Süreç içinde emekçilerin tepkisine çeken bazı icraatlara imza atan Morales, biraz güç kaybetse de, 2019 seçimlerini kazandı. Seçimleri kaybeden sağcı-faşist güçler, ancak ABD yardımıyla darbe düzenleyerek Morales’i görevden uzaklaştırabildi.  

Çin'le anlaşmalara imza atan Morales, bunu ABD ile Batı emperyalizmine karşı manevra yapma imkânı olarak değerlendirdi. Ancak devrimci stratejiden yoksun olarak giriştiği taktik oyunları, zamanla olumsuz sonuçlar vermeye başladı. Çin'in artan hammadde ihtiyacı sayesinde hükümetin gelirleri arttı. Çin, AB ve ABD emperyalistleri arasında izlenen denge politikası, MAS’ın sınıfsal dayanaklarından biri olan yerli kapitalist ve ticaret erbabının zenginleşmesini sağlarken, emekçi kitlelerle yabancılaşma sürecini derinleştirdi. 

Yükselen yeni sınıfın ülke gelirinden aldığı payın artması, meta fiyatlarındaki düşüş vb. etkenlerle MAS iktidarı için sorunlar birikmeye başladı. Ekonomik sıkıntı ve emperyalist tekellerin baskısını Bolivya ve Latin Amerika halklarını mücadelesiyle göğüslemek yerine, emperyalist tekelleri yatıştırma yolu seçildi.  Daha önce korunan topraklarda madencilik ve tarım faaliyetlerinin genişletilmesine izin veren Morales hükümeti, sosyal kesintileri de sınırlamaya yöneldi. Keskinleşen sınıf mücadelesi halk desteğinin kırılmasına yol açtı. Nitekim başkanlık seçimlerini üç defayla sınırlayan anayasa maddesini değiştirmek için yapılan referandumu kaybetti. Buna rağmen zorlama bir yorumla yeniden başkan seçilmesinin yolunun açılması, emekçilerde Morales'e karşı tepki birikimine yol açtı.

ABD ve uşakları bu durumu kendi karşı-devrimci amaçları için kullanarak 2019 Kasım darbesini yaptılar. Askeri süngülerin gücüyle iktidara getirilen Anez etrafında birleşen karşı-devrimci güçler, Bolivya halkının kazanımlarını ortadan kaldırmak için saldırıya geçtiler. Amerikancı dikta rejimini kalıcı hale getirmek için seçimleri defalarca ertelediler. Ancak Bolivya halkının kararlı direnişiyle bu manevra boşa düşürüldü. 18 Ekim'de seçimleri yapmak zorunda kaldılar. 

Askeri diktatörlüğün oyunlarını boşa çıkaran Bolivya halkı seçimlere yoğun ilgi gösterdi. Seçimlere katılım yüzde 87 oranında gerçekleşti. MAS'ın adayı Luis Arce, başkan yardımcısı David Choquehuanca ile birlikte ilk turda yüzde 55.1 ile seçimleri kazandı. Darbecilerin adayı Carlos Mesa ise ancak %28.8 oy alabildi.

Bolivya halkının kazanımlarına azgınca saldıran, salgın karşısında emekçileri savunmasız bırakan, resmi rakamlara göre 11 milyonluk ülkede 8.500 insanın yaşamını yitirmesinin sorumlusu olan cunta ve kuklaları seçimlerde yenilgiye uğratıldı. 

Askeri diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleyi 18 Ekim seçimlerine taşıyarak askeri darbeyi püskürten ve MAS'ı yeniden iktidara taşıyan Bolivya halkının devrimci kazanımları seçim zaferine rağmen tehlike altındadır. 

Bolivya halkının bugün karşı karşıya olduğu tehlike, 2006’da MAS’ın iktidarı aldığı dönemden ve 2019 askeri darbe öncesinden çok daha büyük ve somuttur. 2006’da MAS, ekonomik, sosyal, kültürel talepler uğruna ayaklanan işçi ve emekçilerin ortaya çıkardıkları devrimci enerji ve atılganlığının güçlü etkisi altındaydı. MAS yöneticileri toplumsal dayanaklarına bu kadar yabancılaşmamıştı. MAS'ın halkçı programı ile emekçilerin belli acil talepleri karşılanabilmişti.

Seçim zaferini yeni bir atılımla birleştirmenin yolu, MAS'ın eski çizgisini devrimci bir programla değiştirip, emekçi kitleleri bu program etrafında örgütleyerek seferber etmesinden geçiyor. 2019 Kasım darbesine karşı Morales ve MAS önderliğinin aldığı uzlaşmacı ve boyun eğici tavır, Bolivya halkının önündeki engellerden biridir. Seçim sonuçlarını tanıyarak hükümeti “barışçıl” bir yolla MAS’a devreden karşı-devrimcilerin rahat duracaklarını düşünmek için hiçbir neden yok. Tersine, uygun zamanı kollayarak yeni bir askeri darbe girişiminde bulunacaklarını varsaymak için çokça nedenimiz var. 

Seçim zaferinden sonra Morales ve yeni başkan adayı Arce'nin yaptıkları açıklamalar, karşı-devrimin saldırısına karşı uzlaşma yolunu seçecekleri izlenimi veriyor. Özellikle köklü değişiklikler sürecinde uzlaşmaların emekçi halklara pahalıya mal olduğunu tarihsel deneyler kadar, Bolivya halkının bir yıl önceki deneyimleri de ortaya koyuyor. 

Seçim zaferinden sonra konuşan, “Biz bugün demokrasiyi ve vatanı kurtardık. İstikrarı ve ilerlemeyi sağlayacağız! Barışı geri getireceğiz!” diyen Morales, şu açıklamayı yaptı: “Askerler ve Birleşik Görev Gücü personeli, son üç aydır prim veya maaş alamadı. Haklarını açıkça ihlal eden ve yaptıkları işi ciddiye almayan bu durumu kınıyoruz.” Oysa sözünü ettiği bu güçlerin Bolivya halkına terör estirenler olduğunu çok iyi biliyor. 

MAS'ın yeni devlet başkanı Arce ise, “Biz tüm Bolivyalılar adına yöneteceğiz”, “bir ulusal birlik hükümeti kuracağız, ülkemizde birliği sağlayacağız” diyerek darbecilerle uyum içerisinde olma isteğini dile getirdi. Bu açıklamalar Bolivya halkının kazanımlarını nasıl bir tehlikenin beklediğini gösteriyor. 

Darbe günlerinde Arjantin gazetesi Infobae, ordudan “sokaklardaki protestoculara karşı harekete geçme yönünde talepler olduğunu” ama Kaliman’ın komutası altındaki bazı komutanların buna direnç gösterdiğini yazmıştı. Bu durumu affetmeyen karşı-devrim, Kaliman'ı görevinden azlederek yeni bir askeri önderlik atamıştı. Karşı-devrimin sergilediği bu kararlılığa rağmen, Arce “ulusal birlik hükümeti kuracağız” diyerek karşı-devrimci çeteyi yatıştırabileceğini var sayıyor. Oysa halk düşmanları kadar tavizsiz ve kararlı davranılmadıkça, karşı devrim yenilgiye uğratılamaz. 

Darbecilerin yönetimi “barışçıl” bir şekilde MAS'a devretmeyi kabul etmesi, onların güçsüzlüğünün göstergesidir. MAS'ın uzlaşmacı bir çizgide yol almaya çalışması nedeniyle kitle tabanıyla yaşayacağı kopmayı değerlendirip, uygun fırsatta darbe için kullanmak isteyeceklerdir.

Burjuva-halkçı bir programla toplumun tümünü “barıştırma” ve “ortak çıkarları” için politika yapma hayali peşinde koşan halkçı akımların ufuksuzlukları emekçi halklara pahalıya mal olmuştur. Zira büyük burjuvazi zenginlikleri ve iktidarı hiçbir zaman paylaşmak istemez. 

Troçkist Birleşik Sekreterlik’in Brezilya şubesi üyelerinden Miguel Rossetto, aynı boş hayallerle Lula hükümetinin Tarımsal Reform Bakanlığının başında yer almıştı. Birleşik Sekreterlik 'in önde gelen lideri Livio Maitan da bu işbirliğini onaylayarak, şunları söylemişti: “Bugün Brezilya’da Miguel Rossetto gibi nitelikleri ve taşıdığı militan ruh herkesçe bilinen bir yoldaş, Lula’nın seçilmesinde ifadesini bulan eşi görülmemiş kitlesel destekle ortaya çıkan hükümetin bir üyesi. Miguel, sistemden çok daha genel bir kopuş dinamiğini yaratma gücüne sahip olan radikal bir tarım reformunu başarı ile tamamlamak üzere çok önemli bir sorumluluk üstlendi...”

Sonuç biliniyor. Sınıfsal bakış ve programdan yoksun, içi boş temennilerin emekçi kitlelerde yarattığı hayal kırıklığını kullanan karşı-devrim, fırsat bulunca Brezilya'da Bolsonaro gibi bir celladı iktidara taşıyarak bu hayalleri yerle bir etti.

Elbette Latin Amerika'nın 11 milyon nüfuslu bu yoksul ülkesinin emekçilerinin omuzlarına bölge ve dünya devriminin sorunlarını çözmek gibi bir sorumluluk yıkılamaz. Ancak kapitalizmi hedeflemeyen, emperyalist-kapitalist sistemden kopuşu göze alamayan bir hareketin geleceğinin olmadığını yaşanan deneylerden biliyoruz. Program ve temel politikalar değiştirilmedikçe sonuç değişmeyecektir. Bolivya işçi-emekçi hareketi, bir yılı aşkın bir zamandır süren halk hareketinin bir anayasal reform başarısı gösterdiği komşu Şili, ekonomik kriz içerisinde debelenen Arjantin ve Bolsonaro diktatörlüğüne karşı mücadele yürüten Brezilya emekçileriyle birlikte yaratacağı anti-kapitalist bir devrimci cephe ile Latin Amerika’nın kaderinin değiştirilmesi kavgasında lokomotif olabilir.