Myanmar'da iktidar partisi Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) Partisi Sözcüsü Myo Nyunt, ordunun yönetime el koyduğunu duyurdu. Nyunt ayrıca Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Kyi ile partinin diğer yöneticilerinin gözaltına alındığını bildirdi.
Yönetime el koyan ordunun OHAL ilan ettiği ve ülkeyi bir yıl boyunca yöneteceğini açıkladığı belirtiliyor. Myo Nyunt, Reuters'la yaptığı telefon görüşmesinde Devlet Başkanı Win Myint, Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Kyi ve partinin diğer yöneticilerinin sabahın erken saatlerinde gözaltına alındığını belirtti.
NLD Sözcüsü Myo Nyunt, açıklamasında, kendisinin de gözaltına alınmayı beklediğini ifade ederek, "Halkımızdan düşünmeden karşılık vermemesini ve yasalara uygun şekilde hareket etmesini istiyorum" dedi.
BBC'nin haberine göre, başkent Nepido ve Yangon kentinde askerler sokaklar indi, Nepido'da telefon ve internet hatları kesildi.
14 bölgedeki bölge bakanlarının aileleri ise bakanların askerler tarafından gözaltına aldandığını duyurdu.
Myanmar’da yaşanan gelişmelerin 8 Kasım 2020'de düzenlenen ve iktidardaki Ulusal Demokrasi Birliği'nin (NLD) kazanmasıyla başladığı belirtiliyor. Seçim sonuçlarının tartışma yarattığı ülkede, Genelkurmay Başkanı Hlaing’in 27 Ocak'ta kanunların düzgün şekilde uygulanmaması halinde anayasanın feshedilebileceğini söylediği ifade ediliyor.
Geçen yılın Kasım ayında, yüzde 70'in üzerinde katılımla gerçekleşen genel seçimlerde NLD salt çoğunluğu elde etmişti. Seçimden sonra NLD başkanı Suu Kyi orduyla işbirliğine devam ederken, Meclis'te koltukların dörtte biri silahlı kuvvetlere ayrılmıştı.
Darbenin ardından Suu Kyi'nin Facebook’ta yayınlanan açıklamasında, halkı, "askeri darbeye tamamen karşı çıkmaya ve kararlı bir şekilde direnmeye" çağırdığı belirtiliyor. Suu Kyi, ordunun iktidarı ele geçirmesinin yalnızca ülkeyi yeniden askeri bir diktatörlüğe sokmayı amaçladığını savundu. Suu Kyi, on yıllardır hüküm süren askeri diktatörlük altında 15 yıl ev hapsinde tutulmuştu.
NLD yönetimi geçtiğimiz yılki seçimlerin ardından, "demokratik reform" vaatlerini şimdiye kadar gerçekleştirmezken, giderek otoriter bir yönetim tarzı sergilemekle eleştiriliyordu. Yanı sıra Rohingyalara yönelik devlet ayrımcılığını sürdürmesi ve Müslüman azınlığa yönelik şiddete karşı sessiz kalması nedeniyle de eleştiriliyordu.