Güney Amerika ülkelerinden Bolivya, Ekim ayında başlayan ve 24 gün boyunca ülkenin nabzını tutan protesto dalgasına sahne oldu. Yollar abluka altına alındı, ülkenin ana ulaşım hatları kesildi. Ardından askeri kışlalara saldırılar düzenlendi, yüzlerce asker rehin alındı.
Tüm bunlar uzunca bir süredir ekonomik krizin sürdüğü Bolivya’da giderek derinleşen siyasal krizin sonuçları olarak ortaya çıktı. Ülkede bir süredir MAS (Movimiento al Socialismo/Sosyalizme doğru Hareket) içinden çıkan eski devlet başkanı Evo Morales ve görevdeki devlet başkanı Luis Arce arasındaki gerilimde ifadesini bulan bir siyasal kriz yaşanıyor.
MAS içinde yaşanan iç çatışmalar, hükümetin ekonomi politikalarına karşı artan hoşnutsuzluk ve hükümetin tüm bu sorunlara etkili bir çözümünün olmaması emekçi kitlelerde öfke ve tepkiyi büyüttü.
Yeni protesto dalgası neden ve nasıl yaşandı?
Protestolar, 10 Ekim’de eski devlet başkanı Morales’in savcılık tarafından çağrıldığı mahkemeye gitmemesi üzerine savcılığın 11 Ekim'de Morales hakkında yakalama kararı çıkarmasıyla başladı. Morales usulsüzlük yapıldığını ve güvenlik eksikliğini öne sürerek mahkemeye avukatını göndermişti.
Morales 2015 yılında 15 yaşındaki bir kızla yaşadığı iddia edilen ilişki, “reşit olmayan ile cinsel ilişki, insan kaçakçılığı ve ticareti” gibi iddialarla suçlanıyor. Morales ise her türlü suçlamayı reddederek, bunun 2025 seçimleri öncesinde kendisine karşı siyasi amaçlı bir kampanya olduğunu söylüyor.
Morales destekçileri, yakalama kararının kaldırılmasını ve Devlet Başkanı Arce’nin istifası talepleriyle aynı gün protestolara başladı, otoyollara barikatlar kurdu, trafiği kapattı.
17 Ekim’de Morales'in destekçileri, 2025 başkanlık seçimlerine adaylığını desteklemek için Oruro bölgesindeki Caracollo'dan yaklaşık 200 kilometre mesafedeki başkent La Paz'a doğru "Bolivya'yı kurtarmak için yürüyüş" başlattı. Daha ilk gününde Vila Vila'da yürüyüşü engellemek isteyen Arce destekçileriyle çatışmalar yaşandı.
Yerli grup Ponchos Rojos (Kızıl Pançolar) da 'ülke ekonomisini kötü yönettiği için' Arce'nin istifasını talep ederek 22 Ekim’den itibaren başkent La Paz’a ve turizm merkezi Titicaca Gölü'ne giden yolları ablukaya alarak kapattı. Ponchos Rojos grubu, protestolarının Morales'le hiçbir ilgisinin olmadığını söylüyor.
Cochabamba'da ülke çapında yolların süresiz olarak kapatılması çağrısında bulunan protestocular, Evo Morales'in parti lideri olarak seçildiği ve dolayısıyla 2025 başkanlık seçimleri için aday olduğunu, MAS parti kongresi kararının tanınmasını talep ediyorlar.
Yollarda protestolar ve barikatlar sürerken, Morales, 28 Ekim’de bir radyo istasyonuna doğru seyir halindeyken, silahlı saldırıya uğradı. Saldırı sonrası Orta Bolivya’da yollar trafiğe kapatıldı. Göstericilere polis saldırdı.
Devlet Başkanı Luis Arce'nin istifasını talep eden protestocular, bu kez birçok askeri kışlaya saldırı düzenledi, yüzlerce asker rehin alındı, silah ve mühimmata el konuldu. Evo Morales saldırıları kınadı ve hükümete diyalog kurana değin açlık grevine başladığını duyurdu. Arce hükümeti diyalog için protestoların sona ermesi şartını koştu. Kasım ayının başında Morales açlık grevini bitirdi, otoyollardaki barikatlar kaldırıldı, rehin askerler serbest bırakıldı.
14 yolda süren blokaj ve ablukalar ülkenin bazı kısımlarını felç etti, ulaşım, seyahat, tedarik zinciri, ihracat, önemli ölçüde etkilendi. Benzin ve dizel yüklü tankerlerin durması, diğer bölgelerde yakıt kıtlığına ve yakıt fiyatlarındaki artışa neden olurken, günlük ihtiyaç maddeleri, gıda ve diğer mallara erişim zorlaştı, fiyatların yükselmesine yol açtı. Bu süreçte ülke ekonomisinin 1,7 milyar dolar zarar gördüğü açıklandı.
Yağmacı neoliberal politikalara karşı işçi ve emekçilerin ayaklanması
Latin Amerika halkları 80’li ve 90’lı yıllarda neoliberal saldırılar altında vahşice ezildi. 2000’lerin başına gelindiğinde bölgede neoliberalizme karşı başkaldırılar, protestolar patlak verdi ve bu süreç birçok ülkede sol partileri iktidara taşıdı. Morales de böylesi bir sürecin ürünü olarak ortaya çıktı.
2000 yılında Bolivya’da ilk büyük ayaklanma suyun özelleştirilmesi saldırısına karşı Cochabamba şehrinde yaşandı ve kazanımla sonuçlandı. “Su savaşları” kazanımla sonuçlandı ancak ardından Ekim 2003’te, gaz fiyatlarının artırılmasına karşı “gaz savaşları” başladı. Bolivya halkı ülkelerinin doğal kaynaklarının hükümet eliyle çokuluslu şirketler tarafından yağmalanmasına karşı ayaklandı. 66 kişinin yaşamını yitirdiği ayaklanmaya yerli halk, maden işçileri, öğrenciler, öğretmenler kısacası emekçi sınıflar katıldı. Emekçiler sokaklarda eylemler yaptılar; “suyun özelleştirilmesinin durdurulması, doğalgaz, petrol, madenler gibi doğal kaynakların kamulaştırılması ve bir Kurucu Meclis oluşturulması” çağrısını yükselttiler.
Halk ayaklanması: Morales’i iktidara taşıyan sürecin başlangıcı
Yerli halkın toprak hakkı için mücadele eden, etnik/ırkçı ayrımcılığa karşı çıkan Sosyalizme Doğru Hareket’i (MAS), ayaklanmanın içinde kır yoksullarından, şehirli orta sınıflara ve halk katmanlarına uzanan geniş bir toplumsal destek alarak büyüdü.
Aralık 2005 seçimlerinde MAS’ın adayı Evo Morales oldu. Morales Doğal kaynakların talan edilmesinin sona erdirilmesi, yerel halk kültürleri üzerindeki etnik ayrımcılığın son bulması gibi talepleri öne çıkardı. Morales, 1982 yılında askeri diktatörlüğün yıkılmasından beri sağcı, gerici, muhafazakâr iktidarlara karşı halkın biriken öfkesini de ardına alarak seçimleri, yüzde 53,74 oyla kazandı.
Morales 2006’da göreve başladığında ABD emperyalizminin Latin Amerika’ya müdahalelerini eleştirenlerin başında geliyordu. Morales, doğal gaz başta olmak üzere diğer tüm yeraltı kaynaklarıyla birlikte madenleri de kamulaştıracağını açıkladı. Kısmen de olsa sözünü tuttu.
2016 yılında 3. Kez seçilebilmek için referanduma gitti. Referandumu küçük bir oy farkıyla kaybetti ancak, Anayasa Mahkemesi kararıyla yeniden seçilebilmesinin önünü açtı. Morales’in iktidar kalma tutumu Bolivya halkı “otoriterleşme” şeklinde algılandı.
Morales'in, 14 yıllık görev süresi boyunca, halkın refah düzeyinde gözle görülür bir yükselme oldu, asgari ücret yüzde 90 arttı, yoksulluk yüzde 45 oranında düştü, okuryazarlık oranları arttı, beslenme yetersizliği oranları düştü.
Morales 4. kez seçimleri kazanıyor
Morales’in ülkenin zenginliklerini Kuzey Amerika'daki çokuluslu kapitalist tekeller yerine halkın çıkarlarına kullanmak için sürdürdüğü mücadele, ordudaki bazı klikleri ve tekelci kapitalizmin temsilcilerini oldukça rahatsız ediyordu.
14 yıl devlet başkanı olarak ülkeyi yöneten Sosyalizme Doğru Hareket’in lideri Evo Morales ‘Anayasayı çiğneyerek’ dördüncü dönem için aday oldu. İşçi ve yerli örgütlerden geniş bir destek alan Morales, 2019 yılında 4. kez seçimleri kazandı.
Tekelci burjuvazinin desteklediği ABD yanlısı muhafazakâr-gerici-faşist güçlerin oluşturduğu gruplar seçimlerde Morales’in hile yaptığını iddia ederek gösterilere başladı. Ülke, ABD yanlısı aşırı sağcı faşist grupların ırkçı şiddet eylemlerine sahne oldu.
Morales, darbeyi önlemek için kendisini destekleyen halk kesimlerini sokağa çağırdı ancak yeterli desteği sağlayamadı. Ordu ve tekelci burjuvazinin baskılarına boyun eğerek 10 Kasım 2019’da istifa etmek zorunda kaldı. Ardından Bolivya’da can güvenliği olmadığı için davet üzerine Meksika’ya geçti.
Darbeyle başa geçen yönetimi ilk selamlayanlardan biri CIA direktörü Mike Pompeo oldu. Zira darbe ABD emperyalizminin destek ve organizasyonuyla gerçekleştirilmişti.
Madenciler başta olmak üzere işçi sınıfı, yerli halk ve öğrenci gençlik, sokaklara dökülerek darbeye karşı direndiler. Yaygın kitlesel protestolar, darbecileri ve kurdukları geçici hükümeti 2020 yılında seçimlere gitmek zorunda bıraktı.
“Lityum darbesi”
Bolivya’daki darbe girişimi, şu anda dünyada en çok rağbet gören ve Bolivya’nın doğal kaynaklarından biri olan lityum madeni konusunu gündeme getirdi.
Dünyadaki lityum rezervlerinin %60’tan fazlası Arjantin, Şili ve Bolivya arasındaki sınırında bulunuyor. Sadece Bolivya topraklarında yaklaşık 23 milyon ton lityum rezervi olduğu tahmin ediliyor.
"Beyaz altın" olarak da bilinen lityumun en önemli kullanım alanı elektrikli cihazların şarj edilebilir pilleridir. Bilgisayarlar, cep telefonları ve daha birçok elektronik cihazın bataryasında lityum madeni kullanılıyor. Ağırlığa yüksek direniş göstermesi sebebiyle alaşım olarak hava taşıtlarında, teknolojilerin yanı sıra nükleer santrallerde ve silah imalatı gibi alanlarda kullanılıyor.
Bolivya’nın dünyanın en büyük lityum rezervlerine sahip olması ona jeo-politik anlamda küresel bir önem kazandırıyor. Bu rezevler her daim emperyalistlerin iştahını kabartıyor.
Tesla ve Uzay Keşif Teknolojileri Şirketi SpaceX’ gibi şirketlerin CEO’su milyarder Elon Musk’ın da gözü bu bölgede. Çünkü otomotiv sanayinin giderek hibrit ve elektriğe döndüğü günümüzde elektrikli otomobiller için elektrik bataryalarının temel hammaddesi olması nedeniyle lityum hayati bir önem taşıyor.
Morales, darbeden birkaç gün önce, Elon Musk’un sahibi olduğu Tesla’ya lityum tedarik eden Almanya merkezli çokuluslu ACISA tekeli ile yapılan lityum anlaşmasını durdurmuştu. Böylece Tesla'nın ürettiği elektrikli araçlarda kullanılan lityum iyon pilinin ham maddesinin Bolivya'dan tedariki zora girmişti.
Bu, Morales’e karşı yapılan ABD destekli askeri darbe ile Elon Musk arasında bağlantı olduğu iddiasını gündeme getirdi. Morales’i deviren bu darbe “Lityum darbesi” olarak anıldı.
2019’da Elon Musk’a sosyal medyadan Morales’in darbeyle yönetimden alınmasıyla ilgili bir paylaşımda „sen lityum alabilesin diye ABD darbe yaptı!” ifadeleri kullanılmıştı. Buna “Kime istersek darbe yaparız, bunu kabullenin” şeklinde yanıt veren Musk, faşist yüzünü sergilemeye başladı. Musk, son olarak ABD seçimlerinde faşist Trump’a destek vererek başkan seçilmesinde önemli bir rol oynadı.
Morales’in Bolivya’ya geri dönüşü
Morales’in ülkeyi terk etmesinden 1 yıl sonra Kasım 2020’de serbest seçimler yapıldı. Seçimleri Morales’in içinden geldiği MAS’ın adayı Luis Arce kazandı.
Luis Arce, 12 yıl boyunca Morales’in kabinesinde Ekonomi ve Maliye Bakanı olarak görev yapmıştı ve bizzat Morales tarafından başkan adayı olarak seçilmişti. Devlet Başkanı seçilmesinden sonra Morales Bolivya’ya geri döndü, ancak siyaset sahnesinde beklediği pozisyonu alamadı.
Luis Arce’nin kabinesine Morales’e yakın isimlerden çok, teknokratları alması Morales ile Arce arasında gerilime yol açtı. Morales’e en sert eleştirileri yönelten Eduardo del Castillo’yu İçişleri Bakanı yapması Arce ile Morales arasındaki iplerin kopmasına neden oldu.
Morales ve Arce arasındaki gerilim açık çatışmaya dönüşüyor
Aynı hareketten ve sosyal tabandan gelmelerine rağmen Morales ile Arce arasında gerilim adım adım açık bir çatışmaya dönüştü.
Derinleşen bölünmeye rağmen, Ekim 2023'te yapılan parti kongresinde MAS, Morales'i tek aday olarak ilan etti. Ama Yüksek seçim kurulu bu kongreyi iptal etti ve Arce’ye kongreyi toplama görevi verdi.
Ordu Genel Komutanı Juan Jose Zuniga 26 Haziran 2024 gecesi bir darbe girişiminde bulundu. Ancak, halktan destek bulamayan darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı
Morales darbe girişimini MAS içindeki çatışmaları bastırmak için Arce’nin tertip ettiği açıklamalarını yaptı. Darbeye kalkışan General Zuniga ise tutuklanırken panzerleri çıkarma emrini devlet başkanından aldığını söyledi. Arce de Anayasa Mahkemesinden Morales’in devlet başkanlığı adaylığını engelleyecek bir karar çıkarttı. Yüksek mahkeme bir kişinin 2 defadan fazla başkan olamayacağına hükmetti.
Yeni bir lityum darbesi mi?
Bolivya 200 yıl önce İspanyol sömürgeciliğine karşı bağımsızlığını kazanmıştı. Ve o günden buyana 180’in üzerinde darbeye maruz kaldı. Yaşanan bu son darbe CIA darbesi veya sol karşıtı bir grup subayın başarısız darbesi mi? İkisi de olası.
Ama kesin olan bir şey var: Ülkenin güneydoğusunda lityum çıkarma ve işleme tesisleri kurmak için Arce hükümetinin Çin ve Rusya ile yaptığı ve işbirliğini daha ileri taşıdıkları ortaklıklar için imza atmalarının ardından gelmesi oldukça manidar. Rusya ve Çin ile yapılan ortaklıklar, hele de lityum ile ilgili ortaklık ABD emperyalizmini tabi Elon Musk’u da oldukça endişelendirmiş ve telaşlandırmıştır. Arce hükümetinin bu anlaşma nedeniyle hedefe konmuş olma olasılığı çok yüksek.
Lityum üretimi 2008 yılında Morales’in iktidarda olduğu dönemde kamulaştırılmıştı. Lityum üretimi, kamu şirketi olan YLB tarafından yürütülüyor ve yabancı şirketlerin ancak YLB ile ortaklık yaparak ülkede çalışmasına olanak tanınıyor. Dolayısıyla Elon Musk gibi tekelci kapitalistleri temsil eden ABD emperyalizminin Bolivya’da yeni bir darbe girişiminde bulunmak için fırsat kollamaya devam edeceğinden kuşku duymamak gerekir.
“ABD emperyalizminin arka bahçesinde” ki Latin Amerika
ABD emperyalizmi her zaman Latin Amerika’yı arka bahçesi olarak görmüştür. Buralara operasyonlar düzenler, kanlı-kansız darbeler yapar, müttefiklerini devirir, kendisi için çalışan gruplar ve faşist çeteler kurar, onları besleyip eğitir, silahlandırır, kendine bağlı hükümetleri destekler… O küstah sömürgeci zihniyet tüm bunları yaparken, Latin Amerika’yı istediği şeyi yapabileceği bir çiftlik olarak görür.
Ancak son 20 yıldır bölgeyi eskisi gibi kontrol edemiyor. Zira gelişen sınıf ve kitle hareketleri, Amerikancı rejimlerin imajlarını yerle bir etti. Birçok ülkede kitleler ABD ve neo liberalizm karşıtı söylemler kullanan liderleri başkan seçiyor. Yıllarca ağır neoliberal saldırılar altında inletilen, siyasi baskılarla ezilen bölgenin işçi ve emekçileri, yoksul ve yerli halkları 2000’li yıllarda bu saldırılara karşı başkaldırdı, bu süreçte sol söylemler ve liderler ezilen işçi ve emekçiler için umut oldu. Bunu, sol iktidarların başa geçmesi izledi.Solun iktidarda olduğu ülkelerde başlangıçta işçi ve emekçilerin durumunda kısmi iyileştirmeler yaşandı. Ancak kitle hareketine önderlik edecek devrimci bir sınıf partilerinin yokluğu bu sol iktidarların karşı devrimci güçler tarafından devrilmesine ya da emperyalist kuşatma altında tutulmasına ve kitleleri hayal kırıklığına uğratmasına neden oldu. Her şeye rağmen halen birçok ülke solcu başkanlar görevde.
***
Morales te böylesi süreçlerin içinden geçen bir lider.
Bolivya’da da işçi ve emekçiler, yoksul halklar vahşice sömürüye, ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını talan eden emperyalistlere ve tekelci burjuvaziye karşı Morales’i desteklediler. Morales, iktidarda kaldığı süre içinde doğalgaz ve petrol üretim işletmelerinden 20’sini kamulaştırdı, ülkede ekonomik durumu düzelterek halkın refah düzeyini yükseltti, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerine yönelik bütçe paylarını arttırdı, yoksul kesime yönelik mali yardımları düzenledi, yerli halkın siyasal haklarını tanıdı. Ancak icraatlarıyla 14 yıl boyunca burjuva düzenin dışına çıkmadı, orduya, tekelci burjuvaziye, burjuva devlet aygıtına, özel mülkiyete dokunmadı. Yani kapitalist düzen tüm kurumlarıyla birlikte orta yerde duruyor.
Bolivya’da 3 hafta süren yaygın protestolar şimdilik durulmuş gibi görünüyor. Ancak yeniden yükselme ve yayılma dinamiklerine sahip. Önümüzdeki süreçte en ufak bir kıvılcım üstü örtülen ateşi yeniden harlayarak sokakları yangın yerine dönüştürebilir.
Mücadele içinden gelen, buralarda defalarca sınanmış Bolivya’nın ezilen sömürülen yoksul işçi ve emekçileri, yerli halkları büyük bir direnme azmi taşıdığını döne döne kanıtlamıştır. Ancak devrimci bir önderlik altında son sözünü söylemek için henüz hazır görünmüyor.